8 Ağustos 2020 Cumartesi

Türkiye’nin ''feminenliği'' ölüyor mu?

Zeki Müren’i seven bizler, Huysuz Virjin’den ne zaman vazgeçer, ekranlardan kaldırır olduk? Bir Netflix dizisini, eşcinsel bir karakter barındırıyor diye yasaklar olduk? LGBT komitesine “lanetli sapıklık” der olduk?

70’lerde sahnelerde başlayan hayatı, daha sonra televizyona taşınmıştı Huysuz Virjin’in. Müstehcen tavrına karşın daima zarifti, iki unutulmaz isim bırakmıştı arkasında: Huysuz Virjin ve Seyfi Dursunoğlu. Unutulmaz sanatçı ölümünde bile servetini vakıflara bağışladı. Onun gürültülü ve geniş sesini, sarı peruğunu, takma göğüslerini ve sivri dilini çok sevmişti Türk halkı. Birçok başbakan devrinden geçen Huysuz Virjin, en son AKP hükümeti dönemi, 2007’de ekranlardan uzaklaştırma cezası almıştı. Huysuz Virjin’den vazgeçişimiz, daha siyasi İslam’a dönen ve içe kapanan Türkiye’nin bir sonucu değil miydi?

Öte yandan, eşcinsel veya trans olmak Müslüman çoğunluklu Türkiye’de her zaman zor olmuştur. Fakat “homofobi” artık toplum baskısının bir ürünü olmaktan çıkarak kanunlaştırılıyor. Ülkenin Cumhurbaşkanı LGBT komitesine "lanetli sapıklık”, “gençlerin akıllarını zehirliyor” derken, hükümeti Netflix’te yayımlanmaya başlanmış bir Türk dizisini sırf “eşcinsel bir karakter içeriyor” diye yayından kaldırıyor.

Asıl paradoks ise Türkiye’de halen birçok eşcinsel ünlü olması. Bu isimlerin çoğu televizyonlarda çıkmaya devam ediyor. Medya kültürü halen eşcinsel sanatçılara açık, yalnız bir şartla: cinselliklerini dillendirmemeleri.

Yabancı basın, Türkiye’nin bu sayfasını ülkedeki “feminen” dokunuşun yok oluşu ve “kraliçenin ölümü” başlıklarıyla eleştirmiş. Türkiye olduğundan daha tutucu, daha hoşgörüsüz, ve daha tenkitçi. Ve kuşkusuz Türk halkı bu yeni tutumların bedelini yalnızca ekrandan uzaklaştırılan azınlıklar ile ödemeyecek.

https://www.gozlemgazetesi.com/HaberDetay/1126726/turkiyenin-feminenligi-oluyor-mu.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder