Eşcinsellik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Eşcinsellik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Nisan 2023 Cumartesi

Twink

 Twink, LGBT argosunda genç ya da genç görünümlü (18-23 yaşlarında) ince, ektomorf yapıdaki, çok az kıla sahip ya da kılsız olan ve yüz kılları bulunmayan kişileri tanımlamak için kullanılan sözcüktür. Bazen "chick" ya da "chicken" sözcükleri daha twink yerine kullanılır. İlişkili sözcük "twinkie-toes", İngilizce'de feminen erkekleri aşağılamak için kullanılır. Sözcük iltifat ya da aşağılama amaçları ile kullanılabilir.

Bir twink "iç derinlik"ten çok "dış görünüm"üyle hafızada kalır. Twinkin altın rengi ise aşırı bronzlaşmaya gönderme yapar. Bronz bir "sarışın Kaliforniya sörfçüsü", 1980'lerin başındaki AIDS salgını başlangıcına kadar 1970'lerde fiziksel olarak kaslı, temiz kesim ve oldukça sağlıklı eşcinsel erkek kavramını oluşturdu.

Bu abur cubur ise kalıcı özelliklere sahip ideal olma ve oldukça sağlıklı olmaktan çok algılama eksikliği, sadece kısa bir süreliğine ideal olma gibi birçok çağrışımlara sahipti. Bu endişelerin çoğu artık geçerli olmamakla birlikte, twink terimi genişletilmiş ve "kaslılık" ya da "kadınsılık" gibi nitelikleri daralarak daha özelleşmiş bir kavram olmuştur.

Kullanım

2009 yılında Albany, New York'ta gerçekleştirilen Capital Gay Pride'da bir twink ile ayının karşılaştırılması mümkündür. Ortadaki sarışın Naked Hot Boysdan J.Son Dinant'tır ve ince yapısı ve genç görünümüyle twinkimsi kabul edilirken sağdaki porno starı Manuel Torres genellikle tıknaz görüntüsü ve vücut kılları nedeniyle ayı kabul edilir.

Twinklerin bir bölümü sakallarının çıkması için çok gençken sakalı bulunanlar genelde genç, temiz yüzlü görünümlü bir vurgu yapmak üzere sinekkaydı traşlıdır. Bu terim ayılar tarafından küçültücü ve aşağılayıcı bir anlamla kullanılır. Bazı durumlarda ise nötr bir tanımlayıcı anlamda ya da ayılarla karşılaştırmada kullanılır. Birleşik Devletler'de kullanılan Boi ile oldukça benzer bir kavram olan Twink, Boi'nin daha feminen bir görünüm ya da kendini tanımlamada kullanılan nesilsel bir yolu olması nedeniyle bu kavramdan farklılaşır. Genellikle gey porno endüstrisinde kullanılan terime bazı tanımlayıcılar eklenerek "femme twink", "Euro twink" ve "kaslı twink " gibi değişik terimler oluşturulur.

https://tr.wikipedia.org/wiki/Twink

19 Mart 2023 Pazar

Transseksüel Nasıl Düşünür

Transseksüellik, cinsiyet kimliğinin doğuştan gelen biyolojik cinsiyetle uyuşmaması durumudur. Bu durum, kişinin kendini karşı cinse ait hissetmesiyle kendini gösterir. Transseksüel bireyler, toplumda birçok zorlukla karşılaşabilirler ve bu zorluklar, psikolojik olarak da etkileyebilir.

Transseksüel bireylerin düşünceleri, diğer insanların düşüncelerinden farklılık gösterebilir. Kişinin cinsiyet kimliğinin kabul edilmemesi ya da dışlanması, transseksüel bireylerde stres, kaygı ve depresyon gibi duygusal sorunlara yol açabilir. Bu nedenle, transseksüel bireylerin düşüncelerinde belirgin bir şekilde yalnızlık, öfke, utanç ve utanma hissi olabilir.

Transseksüel bireylerin düşünceleri, genellikle cinsiyet kimliklerine ilişkin endişeleri içerir. Bu endişeler, kişinin kendisini kabul ettirmesi, aile ve arkadaş çevresinde destek görmesi, toplumda kabul görmesi gibi konuları kapsayabilir. Transseksüel bireyler, genellikle bedenlerindeki değişikliklerle ilgili olarak da endişeler yaşayabilirler. Hormon tedavisi ve cerrahi müdahaleler, transseksüel bireylerin cinsiyet kimliklerini hayata geçirmelerinde önemli bir rol oynar. Ancak, bu müdahaleler, ciddi riskler ve yan etkiler de taşıyabilir. Bu nedenle, transseksüel bireyler, bu müdahaleleri önceden iyi düşünmeli ve kararlarını verirken dikkatli olmalıdırlar.

Transseksüel bireyler, genellikle kendilerini toplumun normlarına uygun bir şekilde davranmak zorunda hissederler. Bu nedenle, transseksüel bireylerin düşüncelerinde, toplumsal baskı ve dışlanma konuları sık sık yer alır. Bu baskı, transseksüel bireylerin sosyal hayatlarında, iş hayatlarında ve hatta aile hayatlarında zorluklar yaşamalarına neden olabilir. Ancak, transseksüel bireyler, hayatlarının geri kalanında da kendilerini kabul ettirmek ve hayatlarını sürdürmek için mücadele ederler.

https://www.gundemtube.com/eksi-tube/transseksuel-nasil-dusunur/

27 Mart 2022 Pazar

'Biseksüel' Nedir? Biseksüellik Hakkında Doğru Bilinen 6 Yanlış


Pek çok kişinin dolaylı olarak olsa dahi yanlış bilgilere sahip olduğu biseksüellik aslında ne anlama geliyor? Biseksüellik ne demektir ve ne değildir? Merak edenler için biseksüelin anlamı nedir sorusunun cevabını detaylarıyla açıklıyor ve hakkında doğru bilinen yanlışlara bakıyoruz.

Günümüzde cinsiyet kimlikleri konusunda pek çok yorum ve fikir var. Ama gerçek olanı bilmek için iyi bir araştırma yapmak gerekiyor. Biseksüellik teriminin kullanımı, aslında 19. yüzyılda oluşmaya başlamış. Bugüne kadar yapılan bazı araştırmalar bireylerin hisler konusunda da çekim duyması gerektiğini savunurken, bir başka araştırma sonuçları ise cinsel yönelimden ibaret olduğunu savunuyor.

Bu yazımızda ise bilimsel araştırmalar ve detaylı incelemeler üzerinden örnekler vererek gideceğiz. Şimdi biseksüel nedir, biseksüelin anlamı ne bakalım ve biseksüellik ile ilgili doğru bilinen yanlışları inceleyelim. 

Biseksüel ne demek, anlamı nedir?

Biseksüel terimi, hem erkeklere hem de kadınlara karşı  fiziksel veya cinsel çekim duyan kişiler için kullanılır. Bu tanım, esasında 'İki' anlamına gelen ‘bi’ ile 'cinsel' anlama gelen ‘seksüel’ sözcüklerinin birleşmesinden oluşmuştur. Hakkında pek çok yanılgıyı beraberinde getiren ‘biseksüllek
tanımı’ özellikle gençler arasında yeni yeni geçerli bir manaya bürünse de, anlam ilişkisiyle gerçekler biraz daha farklı. 

Biseksüellik, Amerikan Psikoloji Birliği tarafından da detaylı olarak ele alınmıştır.  Bununla birlikte kendisini lezbiyen ya da gey olarak tanımlayan kişiler, karşı cinsle ilişkiye girse dahi biseksüel olarak tanımlamayabilir. Bu yüzden biseksüellik için net çizgilerden bahsetmemiz doğru olmayacaktır. Şimdi biseksüellik hakkında doğru bilinen yanlışları ele alalım ve konuyu daha detaylı inceleyelim. 


Biseksüellik hakkında doğru bilinen yanlışlar

Biseksüellik sadece bir aşamadır.

Biseksüel insanlar kiminle evlendiğine ya da kiminle yaşadığına bağlı olarak heteroseksüel ya da geydir. 

Bir kişinin gerçekten biseksüel olması için hem erkekle hem de kadınla ilişkisi olması gerekir. 

Biseksüel insanlar tek eşli olmama eğilimindedir. Aldatma ihtimalleri yüksektir.

Biseksüel kadınlar sadece erkeklerin dikkatini çekmek için kendilerini ‘bi’ olarak tanımlarlar.

Sadece kadınlar biseksüel olur.

Biseksüellik bir aşamadır


Biseksüellikle ilgili doğru bilinen (en azından çoğu kişi tarafından) yanlışların başında bu bilgi geliyor. Biseksüellik bir aşama değildir. Bu bilgi yaygın bir yanlış anlaşılmadır. Bir insanın gey ya da lezbiyen olma yolunda öncelikle biseksüel olduğu sonradan kendi kimliğini fark ederek gey ya da lezbiyen olabileceği bilgisi yanlıştır. Pek çok insan biseksüelliğin deneysel bir geçiş olduğunu düşünse de böyle bir yönelim vardır.

LGBT bireyi olarak kendini tanımlayan insanların arasında yapılan bir araştırmaya göre, biseksüel olanların yalnızca yüzde 18’i daha sonradan gey ya da lezbiyen olduklarına karar vermiştir. Bazı monoseksüel insanlar kendilerini başlangıçta lezbiyen ya da gey olarak tanımlamadan önce biseksüel olarak tanımlamış olsalar da, bu tarz anekdotlar yalnızca anektod olarak kalmaktadır ve genelleme olarak kullanılmamalıdır. 

Biseksüel insanlar kiminle evlendiğine ya da kiminle yaşadığına bağlı olarak heteroseksüel ya da geydir

Benzer şekilde pek çok insan, bireyin cinsel kimliğini ve yönelimlerini partnerine göre belirliyor. Bu yanlış bir bilgidir. İnsanların fark edemediği şey, uzun süreli bir ilişkide kişinin belirli bir cinsiyette biriyle olmayı tercih edebileceğidir. Yani bir birey sürekli kadınlarla vakit geçiriyor diye heteroseksüel ya da lezbiyen olmayabileceği gibi, sadece erkeklerle vakit geçiriyor diye de gey ya da biseksüel olmayabilir. Bu tarz yorumlar sadece yorum olarak kalır ama gerçeklikle (ve doğrulukla) hiçbir bağlantısı yoktur. 

Bir kişinin gerçekten biseksüel olması için hem erkekle hem de kadınla ilişkisi olması gerekir

Biseksüel insanlar bir şekilde cinsel yönelimleri konusunda kafalarının karıştığı zamanlarda cinsel yönelimlerde bulunabilir. Bu konu genellikle cinsel tercih ile cinsel yönelimin eş anlamlı olduğunu düşünen kişiler tarafından düşünülür. Ki bu da yanlış bir düşüncedir.  Nasıl ki bir kişi heteroseksüel ya da eşcinsel olduğunu kimseyle ilişkiye girmeden bilebiliyorsa, biseksüel kişi de herhangi bir cinsiyetten partnerle ilişki yaşamadan önce biseksüel olduğunu bilebilir. Biseksüel bir kişi bir cinsiyet için daha yüksek bir yönelime sahip olabilirken, yine de diğer cinsiyetlere ilgi duyabilir. 

Biseksüel insanlar tek eşli olmama eğilimindedir. Aldatma ihtimalleri yüksektir

İnsanlar tarafından biseksüel kişilerin daha fazla seçeneğe sahip olması düşüncesi, bir algının sonucudur. Bu algı da biseksüelliğin bir yönelim değil de hazcılıktan gelen bir tarihsel ilişki olduğunu düşünen insanlardan yola çıkıyor. Sonuç olarak bakarsak, rastgele cinsel ilişkiye girmek ile cinsel yönelim birbiriyle farklı konulardır. Bu konuları karıştırmamak gerekir (en yalın haliyle bu durum biraz da karakter meselesi diyebiliriz).

Biseksüel kadınlar sadece erkeklerin dikkatini çekmek için kendilerini ‘bi’ olarak tanımlarlar

Bu yanlış bilgi de yüksek ihtimalle sosyal medya ve dolaylı olarak toplumdaki bilgi ve kavram kirliliğinden geliyor. Biseksüel insanların gerçek motivasyonlarından ziyade, büyük ölçüde kadın düşmanlığının bir sebebi olarak da gösterebiliriz. 

Sadece kadınlar biseksüeldir

Biseksüellik sadece kadınlara özgü değildir. Bu durum biraz da görünürlükle ilgilidir. Yoğunlukla biseksüel kadınların ön plana çıkması, insanları biseksüel erkeklerin var olmadığını sanmak gibi bir yanılgıya sokuyor. Yapılan analizlere göre gerçekte, biseksüel erkeklerin daha düşük toplumsal kabul seviyeleri nedeniyle, kendilerini açıkça tanımlama olasılıkları da daha düşük oluyor.

Bu konu ile ilgili sizler de fikirlerinizi ve düşüncelerinizi yorum olarak bizimle paylaşabilirsiniz. Siz ne düşünüyorsunuz?

https://www.webtekno.com/biseksuel-nedir-anlami-h121016.html

1 Şubat 2022 Salı

Erkeklere Karşı Cinsel Çekim Hissedip Kadınlara Karşı Duygusal Çekim Duyan Erkeklerin Hikâyeleri

Serhat

Onedio Üyesi

Bazı TikTok kullanıcıları videolar çekerek hissetleri çekim konusunda nasıl bölünme yaşadıklarını ifade etti ve bu konudaki düşüncelerini dünyayla paylaştı. Biz de bunları sizler için derledik ve videolara ek olarak bu konuda neler ifade edildiğinden bahsettik. İnsanların paylaştığı çekim bölümünün nasıl bir şey olduğunu merak ediyorsanız içeriğimize buyurun. 👇

Bugün sizlere üç erkeğin kadınlara ve erkeklere duyduğu çekimlerde hissettikleri farklılıklardan bahsedeceğiz.

Söz konusu erkeklerden ilki olan Quin May, ABD’de yaşayan ve henüz 20 yaşında olan bir aşçı. Kendisi bu hissiyat farklılığı konusunda, “Büyürken hep benimle ilgili ters bir şeyler olduğunu düşündüm. Kadınlar bana hiçbir zaman erkek arkadaşlarımın anlattığı gibi çekici gelmedi.” diyor.

May, kadınlarından etkilendiğini, onları çekici bulduğunu ancak bunun diğer erkeklerin hissettiklerinden farklı olduğunu belirtiyor.

Kendisi, “Erkekler kızların fiziksel özelliklerini över dururdu. Ben de onlarla aynı fikirdeydim tabii. Çünkü, normal olan buydu ve aksini söylersem herkes benden şüphelenirdi. Lisede yaş aldıkça cinsel olarak erkeklere, duygusal olarak da kadınlara ilgi duyduğumu fark ettim.” diyor.

Malumunuz kişinin cinsiyetine ve ilgi duyduğu cinse göre farklı tanımlamalar yapılıyor…

Kendini heteroseksüel olarak tanımlayanlar karşı cinse, gay veya lezbiyen olarak tanımlayanlar ise aynı cinse ilgi duyuyor. Kendini biseksüel olarak tanımlayanlar iki cinse de, kendisini panseksüel olarak tanımlayanlar ise cinsiyetten bağımsız olarak insanlara ilgi duyuyor. Genellikle çekici bulunan kişilere karşı hem cinsel hem de duygusal anlamda hisler beslenir ama bu durum her zaman geçerli değildir.

May gibi insanlar için cinsel ve duygusal çekim, cinsiyetlere göre farklılık gösterebilir.

Böyle hisseden insanların birçoğu bu tür bir çekim algısına sahip olmanın nasıl bir şey olduğunu TikTok aracılığıyla paylaşıp, beraberinde gelen karışıklığı, endişeleri, umutları ve sevinçleri de detaylıca anlatıyor. May’in bu konudaki videosu şu ana değin 3.2 milyondan fazla izlendi.

May’in çekiciliğin nüanslarını anlaması ve hislerini ifade etmesi bu videonun uzunluğundan çok daha uzun sürmüş.

Kendisi bu durumla ilgili olarak, “Kadınlarla daha derin bir düzeyde bağlantı kurabiliyorum, bu da genellikle onlara âşık olmama yol açıyor. Erkeklerde ise durum biraz farklı. Çünkü, erkekler genellikle kadınlar kadar açık değil. Aksine, genellikle başka erkeklerle temas hâlindeyim. Bu zevk almakla ilgili bir durum.” diyor.

Artık hissettiği çekimi tanımlayabiliyor olsa da hâlâ kafası oldukça karışık ve her zaman aynı düşüncede değilmiş.

Hem cinsel hem de duygusal çekim hissettiği bir avuç erkek ve kadın olduğunu belirtiyor ve bu durumla ilgili olarak, “Daha fazla seçeneğim olmasını seviyorum. Kadınlarla ilişki kurmam daha zor. Çünkü, kadınlar daha önce erkeklerle ilişkim olduğunu biliyor ve gey olduğumu düşünüyor.” diyor.

Gelelim benzer bir hissiyata sahip ikinci kişimize.

İspanya’nın Barselona kentinde yaşayan 23 yaşındaki içerik üreticisi Stephen Brenland hem erkeklerle hem de kadınlarla birlikte olmuş. Kendisi, birlikte olduğu kişilerin kendisine nasıl davrandığını düşünerek iki cinsiyete de neden ilgi duyduğunu anlamasına yardımcı olduğunu belirtiyor. Konuyla ilgili çektiği TikTok videosu 290.000 kez izlendi.

Açıklamaları ise gerçekten ilginç.

Kendisi, “Kızlarla çıkmak daha hafif. Coşkulu olmasının yanı sıra sorumluluk hissediyorsunuz. Kız arkadaşınız sanki en yakın arkadaşınız gibi. Yol belli, toplum belli. Ne zaman kızlarla çıksam kendimi güvende hissettim. Her şey bana uygundu, ilişkinin düzenini ve yapısını seviyordum. Ancak erkeklerle çıkmak bambaşka bir şey. Her şeyi tüketen, eğlenceli ve tehlikeli bir durum. Erkeklere yönelik fiziksel bir çekim hissediyorum.” diyor.

Brenland çekimsel bölünmenin ne katı ne de sabit olduğunu ama hem cinsel hem de duygusal çekim hissettiği birini bulmanın kolay olmadığını söylüyor.

Bir gün ikisini de hissettiği biri karşısına çıkabilecek olsa da bunun gerçekten mümkün olup olmadığından emin olamamanın çok korkunç olduğunu ifade ediyor. Şu anda bu doğrultuda erkeklerle birlikteliği denemeyi ve aradığı kişiyi erkekler arasında bulmayı tercih ettiğini belirtiyor. Bu durumda, “Bu tercih sonsuza dek sürer mi bilmiyorum. Ne yazık ki duygusal bağlantı eksikliğinden dolayı çıktığım erkeklerle bağlantı kuramıyorum, onlara ilgi gösteremiyorum.” diyor.

Gelelim son konuğumuza.

Almanya’nın Münih kentinde yaşayan 27 yaşındaki İngilizce öğretmeni Luka Hauptmann için erkeklere ve kadınlara cinsel anlamda ilgi duyduğunun farkına varmak epey zor olmuş. Kendisi, “Heteroseksüel bir kadınken biseksüel olduğumu hissetmeye başladım. Kadınken erkeklerle çıkmak tuhaf geldiğinden sadece kadınlarla çıkıyordum. Sonrasında trans olduğumu fark ettim ve o günden beri artık erkek olarak kabul edildiğimden erkeklerle çıkmaya daha açık oldum.” diyor.

TikTok’ta çektiği video 121.000 izlenen Hauptmann hem erkekleri hem de kadınları çekici bulduğunu belirtiyor.

Ancak son zamanlarda iki cinsiyetin kendisine farklı şekillerde çekici geldiğini fark etmiş. Bu konuyla ilgili olarak, “Yalnızca erkeklere fiziksel olarak, kadınlara ise duygusal olarak ilgi duymuyorum. Sadece yeni biriyle tanıştığımda durum böyle. Fiziksel çekimden önce kadınlarla duygusal bağlantı kuruyorum, bunun tam tersi de erkeklerle oluyor.” diyor.

İki cinsiyete de farklı çekimler duyduğu için kendini daha özgür hissediyormuş.

Kendisi, “Herkese aynı şekilde çekilmek zorunda olmadığımı bilmek özgürleştirici bir etkiye sahip. İlgimi çeken her insana karşı farklı şeyler hissediyorum, herkes farklı zaten. Farklı insanlarla farklı türden atraksiyonları deneyimlemenin çok güzel olduğunu düşünüyorum.” diyor.

Yaşadıkları çekim bölünmesine rağmen, Hauptmann, May ve Brenland hem duygusal hem de cinsel çekim duydukları ve kararlı bir ilişki kurabilecekleri birini arıyor.

Bununla birlikte, Hauptmann ilişkiye başlamadan önce insanlarına başkalarına çekilebilecekleri yolları anlamaları ve kabul etmeleri gerektiğini düşünüyor. Kendisi, “Bence bu şeyler hakkında konuşmak önemli. Artık yalnızca heteroseksüel ve homoseksüel kavramları yok. Çok farklı çekim türleri var. Kendinizin hangisine dâhil olduğunu bilirseniz, ilişkilerden ne istediğinizi ve ne beklediğinizi de bilirsiniz.” diyor.

Kimileri cinsiyetlere göre farklı çekim hissetmenin biseksüellik olduğunu savunsa da bu üçlü kendilerine hangi etiketi yapıştıracağına karar veremiyor.

Etiket yapıştırmaları gerekip gerekmediği konusunda da kararsızlar ki Brenland, “Heteroseksüel değilim, bir miktar eşcinselim ama %100 eşcinsel değilim.” diyor. Biseksüel olabileceğini, çünkü seksten zevk almak için öncelikle duygusal bağlantı kurması gerektiğini söylüyor.

May ise mevcutta panseksüel sayılabileceğini ama herhangi bir şey olarak yaftalanmak istemediğini belirtiyor. Kendisi, “Konu ne zaman açılsa söylerim. Bir şeyle kısıtlı kalmak istemediğimden etiketleri sevmiyorum.” diyor. Hauptmann ise ne trans ne de heteroseksüel olmadığından kendisi için queer dendiğini, bazı insanların ise etiket uydurmayı sevdiğini belirtiyor.

https://onedio.com/haber/erkeklere-karsi-cinsel-cekim-hissedip-kadinlara-karsi-duygusal-cekim-duyan-erkeklerin-hikayeleri-1039159

10 Ocak 2022 Pazartesi

Antik Çağ sanatında erotizm

Cinsellikle ilgili gelenek ve görenekler incelenirken cinselliğe yaklaşımın her kültürde farklılıklar gösterdiği unutulmamalıdır.

Meliha Çiğdem Sözen*

İlkçağlarda insanların sadece doğada gördükleri bir eylemi taklit ederek mi cinsel ilişkiye girdikleri, yoksa cinsel ilişkinin yarattığı hazzın farkında olarak mı birlikte oldukları günümüzde halen bir tartışma konusudur. Sebebi her ne olursa olsun insanların cinsellik ve erotizm konusunu her dönemde merak ettikleri ve yaşamlarının bir parçası olarak kabul ettikleri söylenebilir.

Cinsellikle ilgili gelenek ve görenekler incelenirken cinselliğe yaklaşımın her kültürde farklılıklar gösterdiği ve bir kültüre müstehcen gelen davranışların başka bir kültürde normal karşılandığı unutulmamalıdır. Bu bağlamda, her dönemin sanat eserlerinde karşımıza çıkan erotizm, Antik Çağ’da da önemli bir yere sahiptir. Antik Yunan dünyasında cinsel ilişkinin, karşı cinsle yaşanması ne kadar normal karşılanıyor ise hemcinsler arasında özellikle yetişkin erkekler ile genç erkekler arasında yaşanması da oldukça normaldi. Sosyal hayatın biçimlendirilmesinde önemli bir yere sahip olan mitolojik hikayelerde de cinsel yaşam anlatımı çok yoğundu. Tanrıların çapkınlıkları, onların insanlardan doğan yarı tanrı çocukları ile sıklıkla anlatılırdı.

Antik Çağ sanatında başta kandiller olmak üzere vazolar üzerinde erotik sahneler yoğun olarak kullanılırdı. Özellikle şölenlerde kullanılan içki kapları ve vazoların birçoğu erotik sahnelerle süslenmişti. Roma döneminde zifaf kandili olarak yeni evli çiftlerin eğitimi için kullanılan kandiller, o dönem insanlarının cinsel hayata bakışını açıklar. (Res. 1) Erotik sahneli kandiller ayrıca ‘lupanaria’ adı verilen genelevlerde ve dükkanlarda bulunmaktaydı. Bu erotik sahnelerde, köle ve hizmetçi kadınlar üzerindeki erkek hakimiyeti açık bir şekilde fark edilebilir. Ancak özgür veya evli bir kadın asla bu şekilde tasvir edilemezdi.

BİR KADIN İLE BİR HAYVANIN CİNSEL İLİŞKİSİ 

Antik Çağ mitolojisinde hayvan ile insanın cinsel ilişkisi ilk olarak Zeus ve Leda mitolojisinde karşımıza çıkar. Zeus âşık olduğu güzel Leda ile birlikte olmak için kuğu kılığına girer. Bu cinsel birleşmeyi Roma dönemine tarihlenen bir kandil üzerinde görebiliriz. (Res.2) Sahnede ayakta ve çıplak olarak görülen Leda, bacaklarının arasına giren kuğu ile birleşir.

Bir kadın ile bir hayvanın cinsel ilişkisini gösteren sahnelerde sıklıkla kullanılan hayvanlardan birisi de timsahtır. British Museum’da bulunan iki farklı kandilde bu sahneleri görmek mümkündür. Karikatürize edilmiş bir betimlemeye sahip olan sahnede, kadının üzerine oturmaya çalıştığı penis, timsahın kendi organı değilmiş de üstüne bırakılmış gibi durmaktadır. (Res. 3-4) Bu sahne, her ne kadar karikatürize edilmiş olsa da kadının cinsel doyumsuzluğuna vurgu yapar. Sanatçı, timsahın cinsel organını orantısız büyüklükte yaparak bunu vurgular. Sahnedeki timsahın Mısır’ın su tanrısı Sobek’i temsil ettiği de düşünülmektedir. Bir başka kandilde ise kadın, atla birlikte görülür. (Res. 5) Kadın, bir yatağın üzerinde uzanmış, at ise kadının bacakları arasındadır. Atın cinsel organının ölçüsüz büyüklükte olması, sanatçının gözündeki kadın imajını gösterir. Sanatçı, kadını cinsel açıdan ancak bir atın mutlu edebileceğini ve hayvani bir hazzı vurgular.

HETEROSEKSÜEL CİNSEL İLİŞKİ

Heteroseksüel cinsel ilişki sahnelerinde en çok tercih edilen sahne,‘köpek stili’ olarak adlandırılan sahnedir. Bu sahnelerin sıklığı, erkeğin cinsel hayata bakışını da açıklar. Bugün British Museum’da bulunan bir içki kabı üzerindeki sevişme sahnesi bu sahneye güzel bir örnek teşkil eder. (Res. 6) Sahnede çıplak bir kadın, kanepenin üzerinde çömelmiş durumdadır. Sol kolunu bir yastığa dayamış ve başına dolamış durumda olan kadının sağ eli bacaklarının arasında duran erkeğin penisini kavramıştır.

Bir başka örnek ise Roma dönemine ait bir kandil üzerinde bulunur. (Res. 7) Sahnede, dizlerinin üzerinde bir kanepeye çömelen kadının bacakları arasında bir erkek vardır. Kadının sağ eli bacakları arasında iken erkek, sağ elini arkaya doğru uzatarak kanepeden destek alır. Benzer pozisyonu sahneleyen çokça kandil vardır.

Heteroseksüel cinsel ilişki sahneleri genel olarak erotizm amaçlıdır. Epiktetos’a ait bir içki kabı üzerindeki Satyr’in çıplak bir kadını kovaladığı sahnede, mitolojik karakterli bir sahne olmasına rağmen, insana özgü kovalama hali tasvir edilmiştir. (Res. 8) Sevişme sahneleri tabii ki köpek stili ile sınırlı değildir. Farklı pozisyonlarda resmedilmiş erotizm içerikli pek çok vazo ve kandil vardır. Örneğin M.Ö. 500-450 yılları arasında tarihlenen ve Triptolemos ressamına ait olan içki kabının içinde misyoner pozisyonu olarak bilinen bir sahne betimlenmiştir; çıplak bir kadın sırt üstü uzanarak bacaklarını yine çıplak durumdaki erkeğin omuzlarına koymuştur. İki eliyle kanepeyi tutarak destek alan kadın, erkek ile öpüşmeye hazırdır. (Res.9)

Anadolu’nun Pompeii’si olarak anılan Knidos antik kenti de erotik sahneli kandil üretiminde önemli bir yere sahip… Kente bu ünü kazandıran, genelev kalıntıları ve ele geçen buluntulardır. Antik kaynaklarda, herkesin giremediği, kentin yasak bölgesi ilan edilen bir bölümden bahsedilir. Bu bölgede seks ticareti yapıldığı ve kente dışarıdan gelen gemicilere kadınların sunulduğu, erotik kandillerin satıldığı rivayet edilir. Bu kandillere günümüzdeki Knidos kazılarında da sıkça rastlıyoruz. Erotik tasvirli kandillerden biri üzerinde heteroseksüel cinsel ilişki sahnesi işlenmiştir. Sahnede, kadın kanepeye uzanan erkeğin üzerinde oturur durumdadır. Bu sahne, erkeğin edilgen durumda olduğu nadir sahnelerden biridir. (Res. 10)

Bu sahneler, sıradan karı-koca ilişkisini değil, erkeklerin ev dışında yaşadıkları cinsel deneyimleri anlatan sahneler olarak yorumlanır. Genellikle şölenlerde fahişelerle vakit geçiren ya da genelevlere giden erkeklerin cinsel hayatına bir bakış sunarlar. Kadın genellikle edilgen durumda iken erkek aktif olan taraftır. Sahnelerin betimleniş biçimine bakarak bu eserlerin erkekler tarafından üretildiğini ve erkeklerin cinselliğine yönelik oldukları sonucuna varmak zor değildir. Erkeklerin kadınlarla yaşadığı erotik anlara en güzel örneklerden birisini de Pedieus ressamına ait olan içki kabı üzerindeki grup seks sahnesinde görebiliriz. (Res. 11)

EŞCİNSEL İLİŞKİ 

Antik kaynaklar ve vazo resimleri özellikle Antik Yunan dünyasındaki eşcinsel ilişkiler hakkında bilgi verir. Ataerkil bir düzene sahip olan Yunan toplumunda askerlik döneminden, ‘gymnasium’lara ve evlerde düzenlenen şölenlere kadar birçok alanda eşcinsel ilişki serbestçe yaşanır.

Ataerkil Yunan toplumundaki eşcinselliği günümüz koşullarında değil, Yunan toplumunun sosyolojik yapısına göre değerlendirmek gerekir. Bu dönemde erkeğin güçlü ve sağlıklı bir bedene sahip olması ideal kabul edilirdi. Erkeklerin bedeninin kassız ve yuvarlak hatlı olması ise zayıflık olarak algılanırdı. Bu yaklaşımların doğrudan biyolojik bir arka planı bulunmamaktadır. Ancak Yunan toplumunda takı takmak, silahsız olmak, sakalsız olmak da ‘kadın gibi’ görülme nedenidir. Toplumsal olarak kabul görmüş kadın imajına dönük davranan erkekleri toplumun nasıl gördüğü antik kaynaklarda da detaylı olarak anlatılır. Homeros, İlyada’da Karyalı Amphimakhos’un kadına benzediği düşünülen özelliklerinden bahseder: “Amphimakhos, altın takılarla bir kız gibi süslenmiş olarak gelmişti savaşmaya. Ancak bu takılar, onu çirkin bir ölümden kurtarmaya yaramadı.”

Vazo resimlerinde de bu durum açıkça görülür. İdeal erkekler kaslı ve güçlü olarak gösterilmiştir. Vazo resimlerine yansıyan sahneler bize eşcinsel ilişkilerin eşitler arasındaki ilişkileri içermediğini de anlatır. Yunan toplumundaki eşcinsel ilişkilerin en önemli özelliği, eşitlerin karşılıklı duygularının bir ürünü olarak değil, daha yüksek statülü olanların daha düşük statülü olanlara ilgi göstermesinin bir ürünü olmasıydı. Bu dönemde eşcinsel ilişki çoğunlukla iki yetişkin erkek arasında değil, bir yetişkin erkek ile ergenlik çağındaki genç bir erkek arasında yaşanmaktaydı. Ayrıca vazo resimlerine yansıyan eşcinsel ilişkiler sadece erkekler arasındaki ilişkilerden oluşur. Kadın eşcinselliğine dair bilgiler ise çok sınırlıdır. Çünkü lezbiyen kadınlar da toplumda hoş karşılanmazdı. Kadınların toplum içinde kapalı bir hayat yaşıyor olmaları da lezbiyenlik hakkındaki bilgilerin sınırlı kalmasına neden olmuştur.

Eşcinsel ilişki sahnelerinin çoğu mitolojik hikayelerin anlatımı olarak karşımıza çıkar. Yunan toplumu, eşcinsel ilişkinin kabul görmesi için, tanrılar arasında da yaşanan bir ilişki biçimi olduğunu göstermek istemiş olabilir. Zeus ve Ganymedes efsanesinin resmedildiği vazo resminde kadın ve erkek tasvirler açıkça izlenebilir. Zeus’un sakallı tasviri maskülen özelliklerini vurgularken, Ganymedes’in uzun saçları ve sakalsız yüzü feminen özelliklerini vurgular. Benzer sahneler eşcinsel ilişki sahnelerinde sıklıkla kullanılır. Zeus, Ganymedes’in arkasında kaslı vücudunu hafifçe öne doğru eğmiş, Ganymedes’i kollarından tutmuş ve cinsel ilişkiye girmeye hazırdır. 

Heteroseksüel ilişkilerde haz hissi önemli olsa da önemli olan çoğalmaktır. Ancak eşcinsel ilişkilerde üreme söz konusu olmadığı için haz ön plana çıkar. Bir diğer fark ise erotik sahnelerde kadınlar çok çeşitli cinsel duruşlarda tasvir edilir ve çoğu zaman erkek kadının arkasındadır. Fahişe, metres ya da köle olan bu kadınların erkeğe direnme kapasiteleri sınırlıdır; bazen tamamen kısıtlama altında bile gösterilirler. Ancak eşcinsel ilişkide partnerler yüz yüze bakar ve hiçbir kısıtlama belirtisi yoktur. (Res. 13) Bazı eşcinsel sahnelerde yaşlı ve sakallı erkek, bir yalvarış hareketiyle genç erkeğin çenesine ya da penisine dokunmaya çalışırken görülür. Bu sahneler bize eşcinsel ilişkilerde yaşlı erkeğin genç erkeği zorlamasından ziyade ikna etmeye çalıştığını gösterir.

Eşcinsel ilişkinin en önemli kısmı haz olsa da antik yazarların eşcinsel ilişki hakkında aktardıkları da unutulmamalıdır. Özellikle şölenlerde bir araya gelen genç ve yaşlı erkekler arasında yaşanan ilişki sadece eğlence amaçlı değildi. Eşcinsel ilişki yüksek bir eğitim biçimiydi. Geleneksel eğitimini tamamlamış olan genç erkek, genellikle kendisinden büyük olan bir erkeğin kanatları altına girer ve yaşlı erkek genç erkeğin ahlaki ve entelektüel gelişiminden sorumlu olurdu. Örneğin Sokrates’in yaklaşık 7 genç erkeği olduğu cinsel ilişkiyle de kendi erdemlerini ve bilgi birikimini genç erkeklere aktardığı bilinir. Platon da soylu olan aşkın, bir erkeğin bir erkeğe duyduğu aşk olduğunu kadın ve erkek arasındaki aşkın ise sıradan ve sadece üreme amaçlı olduğu anlatır.

PHALLOS KABARTMALI KANDİL, EREKTE SATYR, PRİAPOS VE KABARTMALI KANDİLLER

Phallos (erekte haldeki penis) tüm antik çağ boyunca resim, heykel ve seramik sanatında önemli bir yere sahip olmuştur. Phallosbereketin simgesidir. Antik dünyada erkeğin üremedeki rolü anlaşıldıktan sonra önem kazanmaya başlayan Phallos, sadece erotik manada değil, dinsel açıdan da oldukça önemlidir. Fallik sembolizm, Antik Çağ’ın dini ve batıl inançlarında servet getiren bereket kültleriyle bağlantısı nedeniyle sıkça kullanılır. Yunan ve Roma kültürünün en güvenilir ve en sık kullanılan tılsımlarından biri haline gelir. Fallik muskalar, özellikle Roma Dönemi’nde çok yaygındı. Bu nedenle Phallos kabartmalı kandiller değerlendirilirken dini kullanımı unutulmamalıdır.

Tarih boyunca bereketin simgesi olarak karşımıza çıkan Phallos’ların, pişmiş toprakta betimlenmesinin bir sebebinin deüreme ile bağlantılı olduğunu ve bunların erotik amaçla kullanıldığını söyleyebiliriz. British Museum’da bulunan ve Roma dönemine ait olan bir kandil üzerinde oldukça detaylı işlenmiş bir Phallos kabartmasını görebiliriz. (Res. 14)

Bereket tanrısı olan Priapos ve Satyr gibi mitolojik varlıklar Yunan ve Roma sanatındadaima büyük ve erekte halde bir Phallos ile tasvir edilmiştir. Büyük penisi ile dikkat çeken Priapos, erkeklik, güç, üreme ve doğurganlık tanrısı olarak kabul edilir. Bu kült, Yunan ve Roma dünyasında insanların tanrıdan cinsel ve fiziksel güç, bolluk ve bereket beklentileri ile yayılmıştır. Roma döneminde boyna takılan ve tanrı Priapos’un erkeklik organını temsil eden minyatür Phallos’lar bulunur. Bu objelerin insanları kötü gözlerden koruduğuna inanılmıştır. Cinselliğin biyolojik ve sosyal boyutu ile ilgilenen bazı bilim insanları büyük penisin her zaman, büyüsel bir etki yarattığında hemfikirdirler. Büyük penis güç demekti ve güç, güçlü genin bir göstergesiydi.

Kadınların Dionysos onuruna düzenledikleri Phallophoriaşenliklerinde de benzer sembolik malzemeler kullandıkları bilinir. Altes Müzesi’ndeki M.S.1-3 yüzyıllar arasında tarihlenen Satyr şeklindeki kandiller, olasılıkla Knidos üretimidir. (Res. 15) Bu şenliklerde belki de aydınlatma amacı ile kadınlar ellerinde bu tarz Phallos kabartmalı ya da fallik kandiller taşıyorlardı.

Erotik sahneler ve cinselliği çağrıştıran tüm plastik niteliğe sahip eserler değerlendirildiğinde, bunlarda dönemin cinsellik anlayışında da toplumda da egemen olan ataerkil yapının belgelendiği rahatlıkla söylenebilir. Cinselliğe yaklaşım ister dinsel amaçla ister erotik amaçla olsun ataerkil sistemin kurallarına göre şekillenmiştir. Evli kadınların cinsel yaşamları evde yasal eşleriyle yaşanan mahrem anlar olarak tabulaşmış, erkeklerin cinsel yaşamları, şölenlerde ya da genelevlerde birlikte oldukları fahişelerle yaşanan erotik anlarla temsil edilmiştir. Vazo resimlerine ve kandillere yansıyan bu anlar asla erkeklerin yasal eşleri ile yaşadıkları anları temsil etmez. Bu eserler, erkeklerin ev dışındaki deneyimlerini gösterir ve cinsel hazzı uyandırmayı hedefler. Erkekler eşleriyle soylarını sürdürmek ve yasal varisler için birlikte olurken, fahişeler ile cinsel fantezilerini gerçekleştirmek için birlikte olur.

Roma döneminde fahişelik yasaldı ve genelevler de devlete ait binalardı. Dolayısıyla fahişeliğin ticaretinin yapıldığı ve bundan ciddi bir gelir elde edildiğini söyleyebiliriz. Roma döneminde üretilmiş erotik kandillerin bulundukları yerlerin genelevler ya da birtakım dükkanlar olması da kandillerin seks ticaretinde kullanılan görsel malzemeler olduklarını düşündürür. Bu kandiller aydınlatma amacının dışında, yalnızca cinsel uyarılma amacıyla betimlenen eserler olduklarından bunların, günümüzün porno sektörüne hizmet eden birtakım dergi, film, afiş gibi materyallerin ilkörneklerinden oldukları da söylenebilir. Erotik tasvirli bir kandilde yanan ışığın duvara yansıtacağı görüntüyü hayal etmek çok zor değildir. Pornografi, erkek egemen toplumlarda karşılıklı arzu ve rızaya dayanan cinsellikten ziyade, kadınların ikincilleştirildiği, cinsel saldırıya uğradığı, aşağılandığı ve acı çektiği cinsel görüntüleri içerir.

Günümüz bakış açısıyla değerlendirecek olursak ataerkil toplumların genelinde cinselliğe bakışın çok da farklı olmadığı söylenebilir. Özellikle kadının ikinci planda olduğu toplumlar, cinselliği kendi bakış açılarına ve zevklerine göre şekillendirmişlerdir. Vazo resimlerinde her ne kadar kadınları görsek de cinsel ilişki sırasında ne kadar aktif ve talepkâr olabildikleri ayrı ve uzun bir tartışmanın konusudur. Aynı durum eşcinsel sahnelerde de karşımıza çıkar. Örneğin kadının eşcinselliği gizli tutulmuştur. Erkeklerdeki eşcinsellikte ise yüksek statüde olan yetişkin erkekle düşük statüde olan genç erkek arasında yaşanan cinsel ilişki, erkekliğin yüceltildiği her toplumda olduğu gibi istismarı da göz ardı etmememiz gerektiğini gösterir. 

*Uzman Arkeolog.

https://www.gazeteduvar.com.tr/antik-cag-sanatinda-erotizm-haber-1548468

13 Aralık 2021 Pazartesi

Panseksüel, Sapyoseksüel, İnterseks ve Fazlası: İnsanların Cinsel Kimliklerini Açıklarken Kullandığı 11 Terim

LGBTI+ kavramları çoğu zaman birbirine sıklıkla karıştırılıyor, bu kavramlar birbirleri yerine kullanılıyor. Cinsel kimliklere, yönelimlere ve cinsiyet kimliğine dair merak ettiğiniz kavramlar için bir liste hazırladık. Fakat ondan önce şunları hatırlatmakta fayda var:

Cinsel kimlik, bir kişinin kendini ait hissettiği cinsiyeti ve kendini bu doğrultuda ifade ediş biçimine denir.

Cinsel yönelim, bir kişinin kimlere cinsel, fiziksel ve duygusal çekim hissettiğidir. İnsan cinselliği gibi cinsel yönelim de değişken olabilir. Birçok insan kendini bir takım terimler kullanarak tanımlıyor olsa da, bazı kişiler cinsel yönelimin adlandırılması gerekmediğini düşünür. Kimse kendi cinsel yönelimini bir başkası ile paylaşmak zorunda değildir.

Cinsiyet kimliği, kişinin doğumda atanan cinsiyetinden ayrı olarak kendini ait hissettiği cinsiyettir. Yani cinsiyet kimliği ile doğumda atanan cinsiyet her zaman aynı olmaz.

Bu ve aşağıdaki kavramların tanımlarında https://www.tabukamu.com/ adresinden ve Kaos GL'nin hazırladığı LGBTİ+ Hakları Alanında Çeviri Sözlüğü'nden faydalanılmıştır.

1. Aseksüel

Öncelikle aseksüelliğin bir tercih değil bir yönelim olduğunu vurgulayarak başlayalım açıklamaya. Genel olarak cinsel çekim ya da bir başkasıyla gerçekleştirilecek cinsel pratiklere yönelik arzu duymayan insanları tarif etmek için kullanılsa da aseksüellik, cinsel çekimin değişkenlik göstermesiyle (veya böyle bir çekim olmamasıyla) tanımlanan geniş bir cinsel yönelim spektrumudur. Ayrıca cinsel çekim duymasa bile birey; romantik çekim ya da fiziksel çekim gibi, insan benliğinin farklı yönlerini oluşturan başka çekim biçimlerini deneyimleyebilir. Bunun yanı sıra şunu tekrar vurgulamak gerekir ki bilinçli olarak cinsel eylemden geri durmaktan tamamen farklıdır, zira aseksüellik bir seçim değil, bir yönelimdir.

2. Biseksüel / Bi+

İki cinsiyete de duygusal/cinsel çekim duyan insanları ifade etmek için kullanılan biseksüel kavramı günümüzde yerini Bi+ kavramına bırakmaya başlamış durumda. İkili cinsiyet rejiminin sunduğu kadın ve erkeğin ötesinde cinsiyet kimlikleri bulunduğu düşüncesinden yola çıkarak birden fazla cinsiyete çekim duyan bir cinsel yönelim olarak tarifleyebiliriz Bi+ kavramını.

3. Non-binary (İkilik dışı)

Kelime anlamı olarak 'iki şeyden oluşmayan' anlamına gelen “non-binary” sözcüğü, cinsiyet kimliğini ikili cinsiyet rejiminin sunduğu kadın ve erkek kategorilerinin içinde tanımlamayan insanları kapsayan bir şemsiye terimdir.

4. Gay

Türkçede gay kavramı genellikle erkek eşcinselleri tanımlamak için kullanılır. İngilizce kullanımında her iki cinsiyet için de kullanılan bu kelime aynı cinsiyetten insanların birbirlerine karşı duygusal, erotik, cinsel yönelimleriyle yarattıkları hayatları tanımlamak için kullanılan bir kelimedir.

5. Lezbiyen

Romantik, duygusal, erotik ve cinsel olarak kadınlara çekim duyan kadınları tanımlamak için kullanılan bir cinsel yönelimdir.

6. Panseksüel

'Tüm' anlamına gelen 'pan' kelimesiyle belirtilen panseksüellik, herhangi bir cinsiyete karşı çekim duymaya açık olmak anlamına gelir. Biseksüelliği açıklarken belirttiğimiz gibi Bi+ kavramı ortaya çıkmadan önce panseksüel kişiler bu kavramı, ikili cinsiyet rejiminin var olduğu yıllarda, non-binary insanlara çekim duyduklarını veya kendi cinsiyet kimliklerinin non-binary olduğunu anlatmak için bu terimi ortaya koymuştur.

7. Sapyoseksüel

Latincede bilge ve zeki anlamına gelen “sapiens” ile İngilizcede cinsel anlamına gelen “sexual” kelimelerinin bir araya gelmesiyle oluşan sapyoseksüel kavramı duygusal ve cinsel olarak fiziksel görünümden ziyade zekayı çekim aracı olarak gören kişileri tanımlamak için kullanılır.

8. İnterseks

İnterseks Kaos GL'nin hazırladığı LGBTİ+ Hakları Alanında Çeviri Sözlüğü'nde şu şekilde tanımlanıyor: 'Kişinin doğuştan taşıdığı beden özelliklerinin, eril ve dişilden oluşan cins ikiliği perspektifinden bakıldığında, nereye yerleştirileceği bilinemeyen bir çeşitlilik gösterdiği yelpazedir.'

Bu çeşitlilikler kimi zaman doğuştan itibaren görünürdür, kimi zaman ergenlik çağında ortaya çıkar, kimi zaman da fiziksel olarak görünür değildir.

9. Demiseksüel

Duygusal ve/veya romantik bir bağ kurmadan cinsel çekim hissedemeyen kişiler için kullanılan demiseksüel kavramı aseksüel spektrumunun içinde yer alır.

10. Heteroseksüel

İkili cinsiyet rejimi içerisinde duygusal, fiziksel veya cinsel anlamda karşı cinsiyete ilgi duyan kişidir. Düzcinsel olarak da bilinir.

11. Kuir/Queer

Genellikle ikili cinsiyet rejimine dayanarak heteroseksüelliğin, cinsel yönelimin asli biçimi ve normu olduğu düşüncesini (heteronormativiteyi) reddeden ve heteroseksüel olmayan kişileri tanımlamak için kullanılır. Kimi zaman heteroseksüel trans kişiler tarafından kendilerini tanımlamak için de kullanılır.

https://onedio.com/haber/panseksuel-sapyoseksuel-interseks-ve-fazlasi-insanlarin-cinsel-kimliklerini-aciklarken-kullandigi-11-terim-998474

7 Aralık 2021 Salı

Eşcinsellik neden var? Eşcinsellik neden oluyor?

 Kürşat Şahin Yıldırımer: LGBT SORUNU

Çocukların eşcinsel olma ihtimalini artıran bazı çevresel faktörler de var.

Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği konularının günümüzde daha fazla konuşulmaya başlamasıyla birlikte bu konuyla ilgili bilimsel araştırmalar da yapılmaya başlanmıştır.

LGBT sorunu, 1950’li yılların başında West (1959), O’Connor (1964), Apperson-Behrens veMcAdoo (1968) gibi isimlerin çalışmalarında eşcinselliği zihinsel hastalık olarak kabul eden önyargılı bir bakış açısıyla akademik gündemde yer almaya başlamıştır.

LGBT bireylere ilişkin siyasi sonuçları ve toplumda karşılaştıkları damgalanmayı tanımlayan, Amerikan gey ve lezbiyenlerin cinsel kimliklerini açıklayarak yaşamlarını normalleştirmek gibi özelliklere odaklanan çalışmalar bulunmaktadır (Seidman, Meeks, Traschen, 1999; Seidman, 2013).

Türkiye 1990’lı yıllara kadar LGBT sorunu hakkında yapılan çalışmalar bakımından güçsüzdü ve bu konuda bilgi alınması için yabancı kaynaklara başvuruluyordu. Batı ülkelerine benzer şekilde bu konuyla ilgili yapılan 12 çalışmalara psikologlar hakim olmuştur ve toplumu büyük ölçüde ilgilendiren bu sorunu sosyologlar 21. yüzyılın başlarında sosyolojik perspektiften araştırarak bilime katkıda bulunmaya başlamıştır.

2000’li yıllarda Türkiye’de kişilerin eşcinsel deneyimlerini ve LGBT bireylere karşı tutumları araştıran çalışmalar yapılmıştır (Sakallı Uğurlu, 2006; Mitrani, 2008; Yıldırım ve Hacıoğlu,2010). 2010 yılından sonra literatüre bakıldığında bu konudaki araştırmalar genişlemeye başlamış ve eşcinselliğin tıp ile olan ilişkisi de incelenmeye başlanmıştır (Şahan Engindeniz, 2014a; Candansayar, 2014).

Yapılan bir diğer çalışma ile medyanın eşcinselliği nasıl temsil ettiği..

Bu temsiliyetin toplumda ne tür bir algıya neden olduğu ve eşcinsellerin bu algı ile başa çıkmak için ne tür stratejiler geliştirdiği incelenmiştir.

(BakacakGelgeç ve Öktem, 2009). Yalçın ve Yılmaz (2013) tarafından Türkiye’deki LGBT hakları hareketi ve siyasi anlaşmaların analizini yapan bir çalışma yapılmıştır.

Hocaoğlu (2002), 25 eşcinsel erkekle yapılan ve bu kişilerin aile ilişkileri, işyeri yaşamları, kişisel sorunlar ve yaşamlarında yaşadıkları zorluklar gibi konularda hayatlarının ayrıntılarını veren “Eşcinsel Erkekler” isimli kitabı yazmıştır.

Eşcinsellik neden var?

Çocukların eşcinsel olma ihtimalini artıran bazı çevresel faktörler de var. Bunlardan bazıları:

Hamilelikte düşükleri önlemek amaçlı sentetik östrojen alınması!

Hamilelik döneminde nikotin ve amfetamin alınması!

Cinsellik, dünya üzerindeki tüm organizmaların en temel işlevine tekabül eder. Beslenme, metabolizma, hareket ve insanda karşımıza çıkan diğer üstün bilişsel özelliklerin tamamı aslında tüm canlılarda, biyolojik olarak üreme işlevine yardımcı olan, genlerin sonraki nesillere başarılı bir şekilde aktarılmasını sağlamak üzere çalışan mekanizmalar olarak düşünülebilir. 

Böyle söyleyince normal insanlara biraz garip gelebileceğinin farkındayım; ama biyolojik gerçek budur. Biyolojik bedenin en önemli işlevi, genleri sonraki nesillere aktararak türün devamını mümkün kılmaktır.

En temel biyolojik işlev üremek olunca, üremeyle ilgili tüm işlevler de canlıların davranışlarında temel belirleyici bir konumda bulunur.

Aynı mantıkla, beyin denen sinir sisteminin kontrol merkezine baktığınızda, orası için de bu temel kural geçerlidir. Üreme ile ilgili devreler, hücreler, bağlantılar ve kimyasal haberleşme maddeleri, canlının davranışı üzerinde çok belirgin bir etkiye sahiptir. 

Özetle, normal bir cinsel gelişim sürecinde erkek ve dişi olarak iki cinsiyete sahibizdir. Henüz anne karnında başlayan bu süreç, cinsiyet hormonları dediğimiz testosteron ve östrojen gibi hormonların etkisiyle, bunların düzeylerine ve salınma ritimlerine de bağlı olarak, daha anne karnında cinsiyet karakterlerinin ortaya çıkmasını sağlar. 

İlk haftalarda anne karnındaki tüm bebekler cinsiyetsizdir, daha doğrusu hepsi önce kız bebeklerdir. Ne zaman ki erkek bebeklerin cinsiyet sistemleri gelişmeye ve testosteron dediğimiz hormonun miktarı artar, işte o zaman bebek erkek bebeğe dönüşecek değişimler geçirmeye başlar. 

Bu olayın önemli bir kalıntısı erkeklerdeki meme başlarıdır. Normalde emzirme işlevi olmayan erkeklerde neden meme başı olduğunu merak ediyorsanız, cevabı bu geç devreye giren cinsiyet farklılaşmasındandır. 

Anne karnındaki bebek henüz erkek olmaya başlamadan önce memeler oluşur; fakat erkek bebek gelişiminde, daha sonra yağ doku ile şişecek meme dokusunu meydana getirecek biyolojik donanım artık gelişmez ve geriler. Bundan dolayı erkeklerde meme olmasa da bir kalıntı olarak meme başı mevcuttur.

Hormonların eşliğinde başlayan bu cinsiyet gelişimi sadece bedeni değil, beyni de etkiler. Vücuttaki cinsel organlar şekillenirken, beyinde de erkek ve dişi bebeklere özel değişiklikler oluşmaya başlar.

Bunlardan belki de en iyi bilineni, erkek bebeklerde beynin sol yarısının kız bebeklere göre biraz daha yavaş gelişmesidir.

Bu küçük gelişim farkı, testosteron denen hormon sayesinde olur ve doğumdan sonraki yaşlarda kız ve erkek bebekler arasındaki bir çok temel davranış farkının ortaya çıkmasına zemin hazırlar.

Erkek ve kız bebeklerin beyinlerine daha derinlemesine bakıldığında, beynin özellikle hormon sistemini kontrol eden hipotalamus bölgesinde belirgin farklılılar ortaya çıktığını görebiliyoruz.

Henüz anne karnında, hamileliğin ikinci yarısıyla birlikte başlayan bu değişiklikler, özellikle detaylarda, erkek ve kadın beyninin farklı özellikler taşımasını sağlar.

Erkek ve kadın beynindeki en önemli farklılıkları kabaca şöyle sıralamak mümkün:

Corpus callosum: İki beyin yarısını birbirine bağlayan kalın bir sinir hücresi uzantıları demeti olan corpus callosum, kadınlarda erkeklere göre daha büyüktür. Bu da iki beyin yarısı arasındaki bağlantıların kadınlarda daha yoğun olmasına neden olur.

Amigdala: Beynimizin korku, stres ve alarm bölgesi olan amigdala ile ilgili raporlar karmaşık sonuçlar verse de, kadınla erkek arasında farklı olduğuna dair çok işaretler var. Sağ ve sol amigdalanın erkek ve kadında farklı çalıştığını, genel olarak duygusal değerlendirmede kadınlarda daha aktif olduğunu biliyoruz.

Hippokampus: Beynimizin hafıza oluşturma, navigasyon ve duygularla ilgili bir bölümü olan hippokampus, kadınla erkek arasında ciddi fark gösteren bölgelerden birisi. Bu bölgenin farklı işlemesine bağlı olarak mesela erkeklerde hafif stres altında öğrenme artarken, kadınlarda tam tersine azalıyor. 

Ayrıca erkeklerde ve kadınlarda baskın hippokampuslar da farklı. Erkekte sol taraf baskınken, kadında sağ hippokampus daha baskın olarka faaliyete geçiyor. Ayrıca yeni sinir hücrelerinin en fazla üretildiği yer olan hippokampus, bu açıdan erkeklerde daha aktif.

Frontal lob: Ön beynimiz bir çok işlevsel alana ayrılıyor ve işlevleri henüz açık değil. Fakat buranın bazı bölümleri kadın ve erkeklerde farklı organize olmuş görünüyor. Mesela sosyal ve duygusal öğrenme süreçlerinde öneml olan ventromedila prefrontal korteks (VMPFC) erkeklerde sağ, kadınlarda ise sol tarafta daha aktif. Orbitofrontal kortesk gibi bazı özel alanlara alınan hasarlar erkeklerde önemli işlev kayıplarına neden olurken kadınlarda pek belirgin soruna yol açmayabiliyor.

Anterior singulat korteks: Davranışları kontrol etme ve karar verme bölgelerinden birisi olan ACC bölgesinde erkeklerde daha az sinirsel doku var ve bu da erkeklerin biraz daha agresif davranmalarının altında yatan nedenlerden birisi olarak yorumlanıyor.

Beyin kabuğu: Kadınlar, bir çok işlevsel beyin bölgesi açısınan erkeklerden daha fazla beyin kabuğuna, yahut “gri maddeye” sahipler. Fakat buradaki toplam hücre sayısı erkeklerde daha fazla.

Beyaz madde: Beyinde uzak alanları birbirine bağlayan sinir hücresi uzantılarından oluşan beyaz madde de bazı bölgelerde kadınlarda daha kalın.

Hipotalamus: Beynimizin otonom sinir sistemi ve hormon sisteminin en üst kontrol merkezi olan hipotalamusta cinsiyetler arasında farklılık gösterdiği bilinen bir çok bölge var. Bunlardan en temel olanları:

Beynimizdeki biyolojik saat merkezi olan suprakiazmatik çekirdek, erkeklerde kadınlara göre iki kat daha büyük (Swaab, 2014)

Ön hipotalamustaki INAH3 (interstisyel çekirdek; cinsiyetler arası dimorfik çekirdek-Sexually Dimorphic Nucleus – SDN), her yaş gurubundaki erkeklerde kadınlara göre belirgin oranda daha büyük (Allen ve ark., 1989).

Eşcinsellik neden oluyor?

Önce bir mini sözlük:

Heteroseksüel (heterosexual): Karşı cinse normal cinsel veya romantik istek duyan kişi

Eşcinsel/Homoseksüel (homosexual): Kendi görünen biyolojik cinsiyetine sahip bireylere cinsel veya romantik arzu duyan kişi.

Biseksüel (bisexual): Her iki cinsiyete karşı da cinsel yahut romantik ilgi duyan kişi.

Transseksüel (transsexual): Dışsal cinsiyetiyle barışamayan ve genelde tıbbi müdahale ile karşı cinsiyetin cinsel özelliklerine geçiş yapan kişi.

Gey (gay): Eşcinsel kişi (erkek veya kadın).

Lezbiyen (lesbian): Kadın eşcinsel

Öncelikle temel sonucu bir paylaşayım: 

Eşcinsel bireylerin beyni, dıştan görünen cinsiyetlerini taşıyan hemcinslerden büyük oranda farklı. Anne karnında meydana gelen ve gelişen bir çok yapı, eşcinsel bireylerde, hemcinslerinden çok karşı cinsin beyin yapısına daha fazla benzerlik gösteriyor.

Eşcinsel bireylerle heteroseksüel bireyler arasında bazı beyin farklarını kısaca şöyle özetlemek mümkün:

Suprakiazmatik çekirdek (SCN), eşcinsel erkeklerde, heteroseksüel erkeklere göre daha büyük (Swaab, 2014). Bu bulgu, SCN çekirdeğinin eşcinsellere özel bir yapı değişikliği olduğunu düşündürüyor.

INAH-3 çekirdeği eşcinsel erkeklerde, kadın ve erkek boyutlarının arasında bir boyuta sahip (LeVay, 1991).

Hipotalamusun hemen üzerinde yer alan ve sağ ile sol şakak loblarını içten birbirine bağlayan bağlantı da eşcinsel erkeklerde belirgin olarak daha büyük (Swaab, 2014).

Eşcinsel erkeklerin corpus callosum bağlantısı, kadınlarda olduğu gibi, heteroseksüel erkeklerden daha büyük (Swaab, 2014).

Sadece yapısal değil, işlevsel farklılıklar da var. İşlevsel farklılıklar beynin belli uyaranlara nasıl tepki verdiği ölçüldüğünde ortaya çıkan farklılıklardır. İşlevsel farklılıklardan bazı önemlileri şunlar:

Erkeklerden elde edilen cinsel feromonlar (koku habercileri) heteroseksüel kadınlarda ve eşcinsel erkeklerde hipotalamus faaliyetine neden oluyor. Fakat bu faaliyet heteroseksüel erkeklerde görülmüyor (Swaab, 2014).

Heteroseksüel kadınlarda ve eşcinsel erkeklerde, heteroseksüel erkeklere ve lezbiyenlere göre amigdala ile diğer beyin bölgeleri arasında daha fazla bağlantı var (Swaab, 2014).

Heteroseksüel erkeklerde ve lezbiyenlerde, bir kadın yüzü fotoğrafı gösterildiğinde talamus ve prefrontal kortekste çok daha yoğun faaliyet oluşuyor. Eşcinsel erkeklerde be heteroseksüel kadınlarda ise benzer aktivite erkek yüz fotoğrafları gösterildiğinde ortaya çıkıyor (Swaab, 2014).

Bunlar belli başlı olarak ortaya konmuş farklılıklardan bazıları. Eşcinsel ve heteroseksüel bireylerin bu işlevsel ve yapısal farklılıkları genel olarak ele alındığında ortaya ilginç ve sade bir manzara çıkıyor:

Eşcinsel erkeklerle heteroseksüel kadınların ve eşcinsel kadınlarla heteroseksüel erkeklerin beyin özellikleri birbirlerine benziyor. Yani dış cinsiyeti ne olursa olsun, eşcinsel bir birey, doğuştan karşı cinsin beyinsel özelliklerine sahip olarak doğuyor.

Bahsedilen yapıların tamamı anne karnında hamileliğin ikinci yarısında teşekkül eden ve gelişimleri tamamen anne karnındaki süreçlerle ilgili olan yapılardır.

Ayrıca bahsedilen beyin yapılarının tamamı bilinçsiz çalışan, hormon sistemlerini ve iradesiz otonom işlevlerimizi kontrol eden iç yönetim sistemlerine aittir. 

Bunlardaki değişikliklerin yetişme sırasındaki çevresel şartlara bağlı olmadığı açıkça biliniyor. Yani burada sadece bir kısmı sayılan deneysel ve gözlemsel bulgular, cinsel yönelimin, en azından bu şekilde beyin yapısına sahip olan insanlarda bir seçenek olmadığını açıkça gösteriyor. 

Eşcinsellik ve transseksüellik durumları, buradan da açıkça anlaşılacağı gibi, bahsettiğimiz biyolojik yapının doğal bir sonucu aslında…

Çocukların eşcinsel olma ihtimalini artıran bazı çevresel faktörler de var. Bunlardan bazıları:

Hamilelikte düşükleri önlemek amaçlı sentetik östrojen alınması!

Hamilelik döneminde nikotin ve amfetamin alınması!

Birden fazla büyük erkek kardeşi olan erkek çocuklarda, annenin önceki erkek bebeklerine karşı geliştirdiği bağışıklık tepkimeleri, sonraki erkek çocuklarda cinsel işlevlerin değişmesine neden olabiliyor (Swaab, 2014).

Burada önemli bir noktayı vurgulamakta yarar var. Genellikle eşcinsel eğilimlerin yetişme çağında karşılaşılan çevreyle veya yetiştirilme biçimiyle ilgili olduğuna dair yaygın bir inanış vardır; fakat bunu destekleyecek herhangi bir bilimsel kanıt veya gözlem yok. 

Örneğin eşcinsel çiftlerin büyüttükleri çocuklarda artan bir eşcinsellik oranı görülmüyor. Genel olarak bakıldığında eşcinselliğin bir “yaşam tarzı seçimi, tercihi” olarak görülebilmesi pek mümkün değil.

Eşcinsellik neden var?

Normalde üreme işlevine yaramayan ve türün devamı için olumsuz görünen eşcinsellik davranışı sadece insanda değil bir çok canlıda görülmeye devam ediyor.

Bunun biyolojik olarak kesin bir açıklaması yok; en olası ve makul neden, eşcinsellikle ilgili genetik özelliklerin, eşcinsel davranışa neden olmayan taşıyıcı bireylerde cinsel faaliyeti ve üreme şansını artırıcı bir etki yapıyor olabileceği. 

Benzer bir durumu otizm ve şizofreni gibi zihinsel rahatsızlıklarda da görebiliyoruz. Bunların hafif versiyonları insanların araştırıcı, kaşif ve yaratıcı bir zihne sahip olmasını sağlayabiliyor. 

Bu da türün selameti için olumlu bir özellik olarak nesiller boyunca korunuyor. Elbette uç durumlardaki davranış değişiklikleri, yani şizofreni ve ağır otizm gibi durumlar da bu çeşitlilik için ödenmesi gereken biyolojik bir bedel olarak düşünülebilir.

Hayvanlar aleminde eşcinsel davranışlar şimdiye kadar böceklerden memelilere 1500’ün üzerinde canlı türünde gösterilmiştir. New York hayvanat bahçesindeki çift olarak yaşayan erkek penguenler Roy ve Silo, en bilinen örnekler. 

Erkek sıçanlarla rahimde yan yana gelişen dişi sıçanlar, erişkinlik dönemlerinde dişilerle çiftleşme davranışı gösterebiliyor. Bu da rahimde fazla testosteron almalarına bağlanıyor. 

Bazı kuşlar, birden fazla erkek ve dişinin birlikte olduğu üçlü ve dörtlü birlikteliklerle yaşıyorlar. İnsana en yakın kabul edilen bonobo maymunlarında da bu uygulama çok yaygın ve cinsel amaçlardan çok barış ve sakinleşme amacıyla kullanılıyor. 

Filler, makak maymunları, zürafalar, kuğular ve balinalar başta olmak üzere, bir çok hayvan türünde çeşitli amaçlarla eşcinsel temaslar yaşanıyor. Mezbahalarda kesime götürülen boğaları izleyen herkes, o stresli ortamda bir çok erkek bireyin birbirleri ile çiftleşme davranışına giriştiğini gözlemleyebiliyor. 

Montana’da birbirlerine binen erkek sığırların beyinlerinde yapılan çalışmalar, insan eşcinsellerdekine benzer farklılıkların bu hayvanlarda da aynen geçerli olduğunu ortaya koyuyor. Bu örneklerin tümüne baktığımızda eşcinsellik, nispeten oranı düşük ama doğal bir varyasyon gibi görünüyor (Swaab, 2014).

Sebebi ve faydası ne olursa olsun, cinsel yönelim ve bunun davranışsal nedenleri konusunu henüz yeni yeni anlamaya başlıyoruz. Yüzlerce yıldır dünyadaki bir çok kültürde, özellikle 19 yüzyıldan sonra batıda ve günümüzde doğu toplumlarında yaygın bir sorun olan eşcinsellik meselesini bu yeni bilimsel bulgularla yeniden ele almak şart.

Uzman Terapist 

Kürşat Şahin YILDIRIMER 

0532 603 30 06

https://www.haberx.com/post/716913/kursat-sahin-yildirimer-lgbt-sorunu

24 Kasım 2021 Çarşamba

Kullanımı Gittikçe Yaygınlaşan Cisgender Kelimesi Ne Anlama Geliyor?

Cisgender (siscendır diye okunuyor) ne demek? Cishet ne demek? Özellikle sosyal medyada karşılaşma olasılığınızın yüksek olduğu bu yeni terimleri açıklayalım.

Kullanımı Gittikçe Yaygınlaşan Cisgender Kelimesi Ne Anlama Geliyor?

Nedir?

cisgender gender ile sex'i aynı olan kişileri tanımlamak için kullanılan kelimedir. örnek verecek olursak, biyolojik olarak kadın olan bir kişinin cinsel kimliği de kadın ise bu kişilere cisgender denir. aynısı biyolojik ve cinsel kimliği erkek olanlar için de geçerli. kabaca transgender olmayan herkes cisgender, sonu gender ile biten bir terim kullanmak için icat edilmiş gibi duran bir sözcük.


post positivist 

cis kadın, doğuştan gelen biyolojik cinsiyeti ile sonradan inşa edilen toplumsal cinsiyeti aynı olan kadın demektir. yani aslında bir kişi kadın olarak “cisgender” (natrans) ise, o bir “cis kadın” demektir.


pismetalci 

Kökeni nedir?

cisgender latinceden türetilmiş kelimedir. "cis" iki uçtan biri anlamına gelir. diğer uç için kullanılan "trans" kelimesinin zıttıdır. örneğin endoplazmik retikulumun bir cis, bir de trans ucu bulunur.


sehrinazizi 

Biraz yorum getirelim

cisgender tahminimce toplumun cinsel yönelimi sahip olunan cinsiyetten bağımsız düşünememe eksikliğini bir nebze gidermek için ortaya atılmış terimlerden biridir. buna özel bir isim koyalım da insanlar aradaki farkı belki böyle daha iyi anlar ya da anlamaya azcık olsun yaklaşır demişler. çünkü bazı insanlara bunları ifade etmek gerçekten çok zor. kendi ailemden biliyorum, dünyanın en modern insanları da olsa bazen şöyle şeyler duyuyorum kendilerinden "kız gibi hisseden davranan erkekleri anlıyorum ama erkek gibi hissedip davranan erkeklerin erkeklerle yatmasını anlamıyorum sapıklık gibi geliyor." e gel de anlat şimdi. diyorum erkeklerden hoşlanan kişi içten içe kadın gibi hissettiği için hoşlanıyor diye bir şey yok böyle olmak zorunda değil ya da tam tersi. cinsel kimlik ve yönelim farklı şeyler. ama yok, anlatmak zor. hele biseksüelliğe çok kafaları karışıyormuş öyle diyorlar.


cisgender'a gelirsem şimdi benim anladığım şöyle: heteroseksüel, homoseksüel, biseksüel, panseksüel, vs. bir grupken, transgender-cisgender farklı bir gruptan zıt kavramlar oluyor ve bir cisgender ya da transgender'dan yalnızca biri olarak ilk gruptan herhangi biri olabiliyorsun.


bu arada bu kavramları daha iyi anlamamı sağlayan sense8 dizisini şiddetle önerdiğimi de ekleyeyim.


lil d 

Cishet nedir peki?

trans olmayan heteroseksüel erkek anlamına gelen sözcük.


https://seyler.eksisozluk.com/kullanimi-gittikce-yayginlasan-cisgender-kelimesi-ne-anlama-geliyor

20 Ekim 2021 Çarşamba

Lezbiyeni, Geyi Herkes Bilir; Peki Panseksüel, Resiproseksüel Gibi Diğer Cinsel Terimlerin Anlamlarını Biliyor musunuz?

Çoğunluk sadece LGBTİ'nin açılımı bilse de bu kısaltmaya çok sayıda cinsel yönelimin baş harfini eklemek mümkün. Minik bir Pi sayısı gibi düşünebiliriz. Bu içerikte diğer cinsel yönelimlerin anlamlarını kısa kısa açıklayacağız. Yönelim olmayan bazı cinsel terimlerin tanımlarını da okuyabilirsiniz.

Cinsel yönelimler, cinsiyet kimlikleri günümüzün en çok konuşulan konularından biri. Her an yeni bir cinsel terim duyabiliyoruz çünkü artık değer verilen cinsellik, aşk veya ilişkilere tek bir yaklaşım yok.

Aslında eskiden de yoktu fakat özgürlüklerin genişlemesi sayesinde bu terimleri neyse ki daha sık duymaya başladık.

İşte bu terimlerden bazıları ve açıklamaları:

Heteroseksüel: Farklı cinsiyete ilgi duyan kişiler.

Homoseksüel: Aynı cinsiyete ilgi duyan kişiler.

Cisgender: Toplumsal cinsiyeti ile biyolojik cinsiyeti aynı olan kişiler için kullanılan terim.

Kuir veya Queer: Heteroseksüel veya cisgender olmayan, cinsiyet kimliği, cinsel yönelim veya her ikisini de içine alan bir şemsiye terimdir.

Lezbiyen: Kadın bireylere karşı fiziksel ve/veya duygusal çekim hisseden dişidir.

Gey: "Gey" sözcüğü, Oxford İngilizce Sözlük'te "eşcinsel kişi (genellikle erkek)" olarak tanımlanır. "Eşcinsel erkek" anlamında bir kelime olmayışı konusundaki eksikliği gidermek için ilk olarak bu anlamda kullanılan "gey" kelimesi, zamanla eşcinsel kişi olarak da kullanılmaya başlanmıştır.

Biseksüel: Hem kadınlara hem erkeklere yönelik romantik ve/veya cinsel hisleri olan kişilerdir.

Trans/Transeksüel: Belirli bir cinsin fiziksel karakteristikleri ile doğduğu halde duygusal ve psikolojik anlamda kendisini diğer cinse ait hisseden kimsedir.

Transseksüel kişiler istekleri hâlinde kendilerini tanımladıkları cinsiyete kalıcı geçiş yaparken tıbbi yardım alabilirler. Bu geçiş sürecinde hormon terapisi ve cinsiyet değiştirme ameliyatı gibi uygulamalarla bedenlerinin tanımlandıkları cinsiyete uyum sağlaması amaçlanır.

Travesti: Genellikle cinsel haz almak amacıyla, karşı cinsin kıyafetlerini giyen kişilerdir. Travestilerin çoğu erkektir. Travestilik bir transgender türüdür ve sıkça transeksüellikle karıştırılır.

Travestilik bir cinsel yönelim değildir. Bir travesti heteroseksüel ya da eşcinsel olabilir.

Drag queen: Eğlence veya moda için genellikle abartılı feminen tavırlar ve toplumsal kadın rolleri benimseyerek kadın kıyafetleri giyen kişidir.

Drag queen kişilikler genellikle erkekler tarafından yaratılır.

Crossdresser (kısaca CD): Karşı cins ile özdeşleşmiş kıyafetleri giyen kimse. Kadın ise erkek kıyafetleri, erkek ise kadın kıyafetleri giyen kimsedir.

Antiseksüalizm: Cinsel ilişkiye ve cinselliğe karşı olma veya düşmanlık tutumudur.

Bi-curious: Temelde heteroseksüel ya da eşcinsel olan ancak zaman zaman temel cinsel yönelimi dışında kalan ilişkilere girmeye olumsuz bakmayan kişileri tanımlamak için kullanılan terimdir.

Non-binary veya genderqueer: Cinsiyet kimliklerinin maskülen veya feminen olmayan, yani ikili cinsiyet sınıflandırmasının dışındaki kimliklerini kapsayan bir spektrumudur.

Birçok non-binary birey, kendisini doğduğu cinsiyetten farklı bir cinsiyetle tanımladığından non-binary kimlikleri transgender şemsiyesinin kapsamı altına da girebilir.

İnterseksüel: Hem erkeksi hem de kadınsı cinsiyet özelliklerine sahip olan kişilerdir. İnterseksüel olmak için çift cinsiyetli olmak gerekmez. Birey, içinde hem erkek hem kadın özellikleri taşıyabilir ve her iki cinse de duygusal ve/veya cinsel bir çekim hissedebilir.

Heteronormativite: Heteroseksüelliğin toplumsal ve doğal norm olarak kabul edilmesi veya bu kabulü içeren kültürel yapı. Biyolojik olduğu kadar toplumsal da bir iddiadır.

Toplumsal ve kültürel bir yapı olarak, "insanlık ile heteroseksüelliğin eşanlamlı olduğu"iddiasını içerir ve dolayısıyla insanın kadın ve erkek olarak birbirini tamamlayan iki ayrık ve zıddına yönelimli cinsiyetten olduğu kabulünü barındırır.

Heteroataerkillik: Cis erkeklerin ve heteroseksüellerin, cis dişilerin ve diğer cinsel yönelimlerin ve cinsiyet kimliklerinin üzerinde yetkiye sahip olduğu sosyopolitik bir sistemdir.

Bu terim, kadınlara yönelik ayrımcılıkla LGBTİ bireylere yönelik ayrımcılığın aynı cinsiyetçi sosyal ilkeden kaynaklandığını vurgular.

Hermafrodit: Hem erkek hem de dişi üreme organı bulunduran canlılara verilen addır.

Coming out ve Outing: Kişinin cinsel yönelimini veya cinsi kimliğini, uygun gördüğü kişilere, "kendi isteğiyle" beyan etmesidir.

Outing (ortaya çıkarmak) ise, eşcinsel bir bireyin cinsel yöneliminin, "kendi isteği olmaksızın", topluma ifşa edilmesidir.

Bu duruma maruz kalmış ünlü kişiler arasında daha önce evlenip baba olmuş, cinsel yönelimi öğrenildiğinde toplum tarafından yargılanmış şarkıcı Elton John ve yazar Oscar Wilde da vardır.

Panseksüel: Bu yönelimi olan kişiler karşı tarafın cinsiyetine bakmaksızın ilgi duyabilmektedir, bu nedenle kendilerini cinsiyet körü olarak da tanımlayabilirler.

Panseksüellik bazen biseksüellik ile karıştırılsa da, aralarındaki fark panseksüellerin biseksüellerden farklı olarak agender, bigenderlere de ilgi duyabilmeleridir.

Hetero-esnek: Heteroseksüel yönelimin ağır bastığı fakat genellikle "denemek" için karşı cinsle ilişkiye girebilen kişilerdir.

Homo-esnek: Temelde eşcinsel olup karşı cinsle de ilişkiye girme fikrine olumsuz bakmayan, bu fikrin ters gelmediği veya nadiren karşı cinsle birlikte olan kişileri tanımlamak için kullanılır.

Aseksüel: Herhangi birine yönelik cinsel çekim eksikliği veya cinsel etkinlikte ilgi düşüklüğü veya yokluğu yaşayan kişilerdir.

Gri aseksüellik: Aseksüellik ve cinsellik arasındaki gri alan olarak kabul edilir ve bu alanda bir kişi yalnızca ara sıra cinsel çekicilik yaşayabilir.

Demiseksüel: Muhtemel bir partnerle güçlü bir duygusal bağ kurana kadar cinsel çekicilik yaşamayan kişilerdir.

Ace Flux: Bu kişiler, kendilerini belirli bir dönem için demiseksüel olarak tanımlarken, bir başka zaman da aseksüel olarak tanımlayabilir ve ace spektrumdaki yönelimler arasında geçişler yaşayabilir.

Quoiseksüel ya da WTFseksüel: Bu kişiler cinsel ve duygusal ya da cinsel olmayan çekimler arasındaki farkı ayıramayan kişilerdir. Yani, cinsel anlamda, deneyimledikleri şeyin cinsel bir çekim/dürtü olup olmadığını söyleyemezler.

En basit haliyle, cinsel bir çekim yaşıyor musunuz sorusuna aseksüeller, kolaylıkla hayır diyebilirken, quoiseksüel kişiler bu soruya evet ya da hayır diyemezler. 

Hasbian: Eskiden lezbiyen, ancak şimdi tercihi erkeklerden yana olan kadın.

Cupioseksüel: Cinsel bir çekim söz konusunu olmaksızın, cinsel ilişki arzulayan kişileri ifade eden bir cinsel yönelimdir. 

Akoiseksüel: Kişinin karşılığını kendi bedeninde istemeksizin cinsel bir çekim/eylem içerisinde bulunması durumudur.

Yani; akoiseksüel kişiler, kendilerinde meydana gelebilecek cinsel bir uyarılmadan hoşnut olmazlar fakat, partnerlerini cinsel anlamda etkiliyor/uyarıyor olmalarından zevk alırlar. 

Aphotiromantik: Herhangi bir biçimde romantik çekim deneyimlemeyen ve romantik bir ilişki içerisinde bulunmak istemeyen insanları ifade eden, aro spektruma düşen bir romantik yönelimdir.

Aphotiromantik kişiler, tıpkı diğer romantik yönelimlerde olduğu gibi farklı cinsel yönelimlere sahip olabilirler. 

Resiproseksüel: Önce karşısındaki tarafından cinsel olarak arzulandığını anlamadan, o kişiye cinsel çekim hissetmeyenlere verilen adlandırma.

Cinsiyet bükücü: Cinsiyetlerden beklenen rolleri büken kişidir. Cinsiyet bükme kimi zaman toplumsal aktivizm olarak görülür. Homofobi, transfobi, kadın düşmanlığı ve erkek düşmanlığına karşı çıkış olarak okunabilir.

Kimi cinsiyet bükücüler doğumda kendilerine atanan cinsiyeti kabul ederler ancak onun gerektiği rollere bürünmeyi reddederler. Bu isyan androginos giysiler, tavırlar ve alışılagelmedik cinsiyet rolleri içerebilir. Kimi cinsiyet bükücüler kendilerini trans veya non-binary olarak tanımlayabilir.

https://www.webtekno.com/panseksuel-resiproseksuel-gibi-cinsel-terimlerin-anlamlari-h113098.html

10 Ekim 2021 Pazar

EŞCİNSELLİK TARİHİ

Yirmi yılı aşkın süredir hemen her gün psikiyatri polikliniğinde hekim olarak görev yapıyorum. Pandemi öncesinde kumar problemi olan hastaların başvurusunda gözle görülür bir artış varken pandemi sonrasında madde ve uyuşturucu sorunu olan kişilerle birlikte eşcinsel eğilim ya da kimlikleri sebebiyle toplumsal zorluklarla karşılaşan ya da yakınları tarafından zorlanarak getirilen kişilerin sayısında belirgin bir artış söz konusu. Cinsel sorunları anlama ve çözümler üretmede iyi bir rehber olduğuna inandığım CETAD ‘ın (Cinsel Eğitim Terapi Araştırma Derneği) toplumu bilgilendirme amaçlı yayınlarını kaynak olarak kullanarak bu haftaki yazımı, bu konuyla ilgili merakı olanlar için yazdım. En son söyleyeceğimi en baştan söyleme ihtiyacı duyuyorum. Farklılıklara gösterilen hoşgörü, empati duygusunun artması toplumsal mutluluğu arttıracağı kanaatindeyim. Maalesef çok mutsuz bir toplumda yaşıyoruz. Bu mutsuzluğun kaynağı da genelde ötekiler oluyor.

İnsanlık tarihinde eşcinsellikle ilgili ilk kayıtlar M.Ö. 3000. yılına aittir. Bunlara Eski Mısır, Sümer ve Hitit uygarlıklarında rastlanmakta, ancak günümüzün aksine ilk kayıtlarda eşcinselliğin tolerans gösterilen bir yaşantı olduğuna dair ipuçları görülmektedir. M.Ö. 1400’lerdeki yasaları açıklayan bir tablette Hititlerde iki erkek arasında evliliğe izin verildiği belirlenmiştir.

Hıristiyanlığın ilk beş yüz yılı içinde eşcinselliğin görece hoş görüldüğünü, Hıristiyanlığın iki yüzyılı aşkın bir süredir devlet dini olmasına rağmen Roma İmparatorluğunun ancak MS altıncı yüzyılda eşcinsel davranışı yasadışı ilan ettiğini, orta çağın ilk dönemlerinde ise eşcinselliğin zinadan daha hafif bir suç olarak görüldüğünü belirlenmiştir. Sekizinci yüzyılda, Papa Aziz II. Gregory’nin, papazlara ava gittikleri için verdiği ceza eşcinsel ilişkiye kıyasla daha sertti. Kefaret cezası eşcinsel ilişkiye girilirse bir yıl, ava gidilirse üç yıldı.

            Eşcinsel ilişkiye yönelik açık ve şiddetli düşmanlık geleneği on ikinci yüzyılda başladı. Boswell’e göre, Eski Ahit’te eşcinselliğin şeytan işi olduğuna ilişkin bir söz yoktur. Eşcinsel davranışlardan tek bahseden Levililer’de ise, İncil bu eylemi “iğrenç” olarak nitelendirir. Ama iğrenç kişiler şeytan değildir. John Boswell’e göre iğrençlik, “Domuz eti yemek ya da adet döneminde cinsel ilişkiye girmek gibi Musevi ibadetine ters düşen bir şeydi.”

             27 Mart 2008’de Endonezya’nın Başkenti Cakarta’da yapılan Dinler ve Barış Konferansında ‘eşcinsellik caizdir, yasaklanan şey “fuhuştur.’ cümlesi telaffuz edilene kadar Lut kavmi ile ilgili ayeti yorumlayanlar başka bir açıyı araştırmamışlardır. Kur’an eşcinselliğe verilecek cezayı belirlemeyerek paradoksal olarak en büyük cezaların bile verilmesinin önünü açıyor gibi mi görünmektedir. İslamiyet’in Kuran-ı Kerimden sonra en geçerli kaynak kabul edilen hadis derlemeleri ise eşcinselliğe oldukça sert yaklaşmıştır. Eşcinsellerin sürülmesi, yakılması, öldürülmesi gibi birçok sert cezanın telaffuzu hadis yazmaları içinde geçmektedir. Örneğin hadislerden bir tanesi Halife Ali’nin eşcinsel bir çifti yaktırdığını, Halife Ebu Bekir’in ise üzerlerine duvar yıktırmak suretiyle onları öldürdüğünü yazar. Ancak İslam alimlerinin bir kısmı hadislerin Hz. Muhammet’in ölümünden 200 yıl sonra derlendiğine dikkat çekerek büyük bir kısmının hukuksal düzenleme için kullanılamaz ’ olduğunu söylemişler ve dikkate almamışlardır. Bu ekolün başında İmam Hanefi gelmektedir. İmam Hanefi, aykırı bulunan bakış açısı ve fikirleri nedeniyle dönemin yönetimince tutuklanıp 767 yılında hapishanede zehirlenerek öldürülmüş bir önderdir.

            İki kadın arasındaki duygusal, erotik ve cinsel çekime dayalı ilişkiler, Antik Yunan şair Sappho’nunLesbos adasındaki kadınlar okuluna ithafen Lezbiyenlik olarak adlandırıldı. Lezbiyenlikle ilgili algılar dönemler ve kültürler boyunca farklı farklı olmuştur.

            Martha Nussbaum antik kültürlerde insanların cinsel davranışlarının çok şekillendirilmediğini ve daha çok kişilerin kendilerine bırakıldığını söyler. Tarihteki toplumların göçleri, verimli topraklarda yaşama gayretleri nedeniyle ortaya çıkan savaşlar sürecinde gelişen erkek egemen sistem kadının aleyhine bir takım sosyal düzenekler de geliştirmiş oldu. Bu düzeneklerden biri de kadın cinselliğinin nasıl yaşanacağının nikah veya kölelik yoluyla erkek tarafından belirlenmesi oldu. Lezbiyenliğe dair algılar ise kafa karıştırıcı bir hale geldi. Cinsel erkin simgesi doğurganlıktan Fallusa dönüşünce bir penis sahibi olmayan kadınların kendi aralarında yaşadıkları ilişkiler zina olarak eşcinsellik olarak adlandırılamaz oldu. Lezbiyenlere verilen cezalar erkeklere verilen cezalardan daha az olurken aynı zamanda görmezden gelinerek, adlandırılmayarak ortaya çıkmalarının önü kesildi. Örnek vermek gerekirse Tevrat’ta birbiri ile yatan iki erkeğin ölüm cezası açık ve net ifade edilirken lezbiyenlerle ilgili bir hüküm yoktur. Lezbiyenlikle ilgili düzenleme başka bir ayete dayandırılarak yorum yolu ile yasaklanmıştır. Yasaklanmanın gerekçesi Mısır ve Kenan halkı adetlerine göre davranmamaktır. Buradan Antik Mısır ve Kenan kültüründe lezbiyenliğin serbest olduğu yorumunu yapmak da mümkün olur. Aynı şekilde İncil’de lezbiyenliğin yasaklanışına dair olarak yorumlanan ayetlerde lezbiyenlik açık bir şekilde geçmez. Tarif edilen gene erkek eşcinselliğidir. Ancak lezbiyenler yorum ve kıyas yolu ile metinlerde yer alırlar. Benzer durum Kur’an metinleri için de geçerlidir. Orijinal metinde erkek eşcinselliği adlandırılırken lezbiyenliğe yapılan bir atıf yoktur.

            12. Yüzyıla gelindiğinde genel olarak Avrupa’da eşcinsellik artık çok kötü sayılan bir olgu iken Lezbiyenlik aşağılanmaya da başlandı. Örneğin yazar Fougeres, lezbiyenleri aşağılamak için “horozlar gibi davranmaya çalışan tavuklar” benzetmesini kullanır.

            Tek tanrılı dinlerdeki yorum farklılıkları günümüzde de sürmektedir. Bazı kiliseler eşcinsel evliliklerini onaylarken, eşcinsel yönelimlerini gizlemeyen papazların çalışmasına onay verirken, Musevilik ve Vatikan eşcinsellik karşısındaki bakış açısını korumaya devam etmektedir. Cakarta konferansında varılan karara karşın Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanlığı, 2009 yılında toplanan 4. Din Şurasında eşcinselliğin “kabul edilemez” olduğunu ilan etmiştir.

            Sonda söyleyeceğimi başta söylemiştim. Tüm toplumların ilacı farklılıklara hoşgörüdür. Sonuçta cennete ya da cehenneme tek başına gidilecek. Birbirimizi sevmek, empati yapabilmek, anlayış göstermek yaşadığımız yeri herkese cennet kılabilir.

https://www.yurtgazetesi.com.tr/yazarlar/aybars-akoglu/escinsellik-tarihi-18456

27 Eylül 2021 Pazartesi

Cinsel Kimlik ve Cinsel Yönelimler, Ömür İçinde Değişebilir mi?

Cinsel akışkanlık (İng: "sexual fluidity"), bir kişinin cinselliğinde veya cinsel kimliğinde yaşanan 1 veya daha fazla sayıdaki değişime verilen isimdir. Her ne kadar bazı kişiler için cinsel kimlik ömür boyunca değişmiyor gibi gözükse de, bazı kişilerin (özellikle de kadınların) cinsel kimliğinin ömür içerisinde değişmeye daha meyilli olduğunu gösteren bazı bulgular bulunmaktadır Bu durum, bilim dünyasının cinsel yönelimlerin doğasını anlama çabasının sürdüğünü göstermektedir.  

Geleneksel yaklaşımlar her ne kadar cinsel yönelimleri biyolojik olarak belirlenmiş, doğuştan gelen ve değiştirilemez kategoriler olarak kabul etse de son yıllarda bu yaklaşımların cinsel yönelimlerin doğasını açıklamakta yetersiz kaldığı iddiaları güç kazanmaktadır. Özellikle de var olan cinsel yönelim kategorilerine göre sınıflandırılamayan, sınıflandırılsa da bu kategorilere uygun cinsel davranış setlerini sergileyemeyen/sürdüremeyen ya da kendisini ait hissettiği kategoriyi zaman içinde değiştirmek isteyen insanların varlığı, geleneksel yaklaşımların açıklamaları dışında bir açıklama ihtiyacı hissettirmektedir.  

Cinsel akışkanlık, geleneksel yaklaşımların cinsel yönelimlere ilişkin cevap veremediği sorulara cevap verme iddiasında olan bu açıklamalardan birisidir. Ancak cinsel akışkanlık ile ilişkili cinsel yönelim değişimlerinin, psikoterapi veya şok terapisi gibi zorlama yoluyla değişim olmadığı, bu yöntemlerle cinsel yönelimin değiştirilemeyeceği ve bu tür dış baskıların çok ciddi sorunlara neden olabileceği hatırlatılmalıdır. Burada söz edeceğimiz cinsel akışkanlık, tamamen doğal biyolojik ve psikolojik süreçlere dayalı bir değişimdir ve kişinin kendi gelişiminin bir parçası olarak yaşanmaktadır 

Cinsel Akışkanlık (Sexual Fluidity) Nedir? Psikolog Lisa M. Diamond tarafından kavramsallaştırılan cinsel akışkanlık, bağlamsal etkiler sonucunda kişinin cinsel tepkisinde ortaya çıkan değişim kapasitesini tanımlamaktadır.Buna ek olarak cinsel akışkanlık, kişinin cinsel yönelimi ile cinsel davranışları ve ifadeleri arasında uyumsuzluğun görüldüğü durumları ifade etmektedir. 

Cinsiyet ve Cinsellik Araştırmaları ile ilgili diğer içerikler › 

İnsan Genom Taraması, Erkeklerde Cinsel Yönelimi Etkileyen Genleri Tespit Etmeyi Başardı! 

Kadınlarda Porno İzleme Alışkanlıkları: Pornonun Kadınlar ve Cinsellik Üzerindeki Etkisi Nedir? 

Uygun Adım Yürümek, Erkekleri Daha Heybetli Hissettiriyor! 2000'li yıllarda heteroseksüel olmayan 80 kadını yıllar yılı inceleyen Diamond, grup içinde cinsel kimlik değişiminin oldukça yaygın olduğunu, ama bunun genellikle büyük sıçramalar ile değil, komşu cinsel kimlik kategorileri arasında (örneğin lezbiyenlikten biseksüelliğe geçiş veya tam tersi gibi) olduğunu fark etti. İstisnasız olarak her kadında bir miktar cinsel his değişimi olmuştu; ancak bunların büyük bir kısmı nispeten küçük değişimlerdi (Kinsey Skalası'nda sadece 1 puan civarında bir değişime karşılık geliyordu). Ayrıca kadınların akışkanlık menzili, cinsel yönelimleriyle sınırlı gibiydi (yani eşcinsel bir kadın, heteroseksüel olmuyordu); ancak o aralıkta akışkanlık oldukça belirgindi. 

Dolayısıyla Diamond, cinsel olarak kimi ya da neyi çekici bulduğunuzun, içinde bulunduğunuz duruma göre değiştiğini ileri sürmüştür. Örneğin siz, heteroseksüel olabilirsiniz; ama öyle bir an gelir ki heteroseksüel kimliğinize uymayacak şekilde bir hemcinsinize karşı cinsel çekim gösterebilirsiniz (tabii bunu 1 ve 0 gibi iki durum olarak değerlendirmemek gerekiyor; bu nedenle insanların Kinsey Skalası gibi süreğen bir skalada cinsel yönelime sahip olduklarını anlamak gerekiyor). Aynı durum homoseksüeller için de geçerlidir. 

Ayrıca bu cinsel çekimin kapsamı, zaman ve mekana göre değişkendir. Örneğin hissettiğiniz çekim, davranışa hiç dökülmeyen bir uyarılma olabileceği gibi; cinsel bir dokunuş, öpücük veya doğrudan seks biçiminde de ifade edilebilir. Bu, ilk başta kulağa garip gelse de aşağıda sonuçlarını özetleyeceğimiz araştırmalar, bu tarz durumlarla karşılaşanların hiç de az olmadığını göstermeye yetecektir. 

Burada önemli bir nokta şudur: "Cinsel akışkanlık" kavramını ortaya atan Diamond’un da bizzat belirttiği gibi, kavrama ilişkin sınırlar henüz net olarak çizilebilmiş değildir. Cinsel akışkanlık görece yeni bir kavram oluğu için tanımı, kapsamı ve nedenleri üzerine tartışmalar devam etmektedir. Yine de bu belirsizlik, elimizde şimdiden pek çok soruya cevap veren bir kavram olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. 

Cinsel Yönelim Bir Tercih Değildir ve İsteğe Göre Değiştirilemez! Ek olarak şu da net bir şekilde vurgulanmalıdır: Cinsel yönelim bir tercih değildir ve cinsel akışkanlık teorisi, cinsel yönelimin bir tercih olduğunu iddia etmemektedir. Amerikan Psikiyatri Derneği'ne göre cinsel yönelim bazı kişiler için ömür boyu içgüdüsel, süreğen ve sabit olabilir; ancak bazı kişiler için cinsel yönelim akışkandır ve zaman içinde değişebilir. Amerikan Psikoloji Derneği'ne göreyse cinsel yönelim içgüdüseldir; ancak cinsel yönelim kimliği zaman içinde değişebilir. 

Cinsel yönelimi belirleyen faktörler henüz net olarak anlaşılamamıştır; ancak genetik, hormonal, sosyal ve kültürel etmenler üzerinde durulmaktadır. Şu ana kadar yapılan çalışmalar, cinsel yönelimin genetik, hormonal ve çevresel faktörlerin bir karışımı ile belirlendiğine işaret etmektedir. Dolayısıyla bu faktörler arasındaki etkileşimler bireyin ömrü boyunca değiştiğinde, cinsel yönelimin de zamanla değişebilmesi ihtimali ortaya çıkmaktadır - ki bu açıklama, insan toplumlarında gördüğümüz birçok cinsel davranışın izahını yapmamızı sağlamakta ve bu nedenle iyi bir teori sunmaktadır. 

Örneğin 2012 yılında yayınlanan ve uzun zaman aralıklarını inceleyen uzamsal bir çalışmada, 6 yıllık bir periyot içinde insanların cinsel yöneliminin daha ziyade sabit kalmaya meyilli olduğu ve değişimlerin daha azınlıkta olduğu keşfedilmiştir (ki beklendik olan, "yaygın" durum da budur). Ancak aynı çalışmada, değişimlerin gerçekten de yaşandığı gözlenmiş, bu değişimlerin daha sıklıkla heteroseksüel kadınlarda yaşandığı tespit edilmiştir. Bu durum, kadın cinselliğinin erkek cinselliğinden daha akışkan olabileceğine işaret etmektedir. Bu da kadınların erotik plastisitesinin, yani erotizm konusunda farklı kalıplar arasında geçiş yapma yeteneklerinin daha yüksek olmasıyla izah edilebilir. Buna bağlı olarak, cinsel akışkanlık yaygın olarak biseksüellik, lezbiyenlik ve geylik gibi cinsel yönelimler ile bir arada araştırılmaktadır. 

Cinsel Akışkanlık ve Biseksüellik Arasındaki Fark Bu noktada, kişinin, duruma göre hemcinsi veya karşı cins hoşlanmasının biseksüellik olarak bilinen ve zaten geleneksel yaklaşımlarda da bulunan cinsel yönelim ile kategorize edilip edilemeyeceği sorulabilir. Burada cinsel akışkanlığı biseksüellikten ayırmak için bir kez daha Diamond’a başvurabiliriz: Diamond, biseksüelliğin yaşam boyu devam eden bir örüntüyü tarif ettiğini vurgularken, cinsel akışkanlık kavramının ise durumsal olduğunun altını çizmektedir. 

Diamond, 2009 yılında yayınladığı Sexual Fluidity kitabında kadın cinselliğinin o dönemde oturmuş anlayışla izah edilemeyeceğini, örneğin kadınların birbirine olan cinsel ilgisinin sadece biseksüellik gibi bir terimle kavranamayacağını ileri sürmüştür. Heteroseksüel olmayan 100 diğer kişiyle yaptığı 10 yıla yayılan bir çalışmada, bu kadınların sergilediği cinsel davranışların biseksüel olarak ifade edilemeyeceğini görmüştür. Dolayısıyla eşcinsellerin cinselliğiyle ilgili daha geniş bir teori geliştirmemiz gerektiğini ileri sürmektedir. Bu kitap, Amerikan Psikoloji Derneği'nin 44. Birimi tarafından 2009 LGBT Sorunları Ayrıcalıklı Kitap Ödülü'ne layık görülmüştür. 

Diamond'un tespitlerini bir örnekle detaylandıralım: Örneğin bir barda öpüşen iki heteroseksüel kadın düşünelim. Bu davranış biçimine gerçekten de (özellikle üniversiteli kadınlar arasında) sıkça rastlandığı gösterilmiştir. Bu durum, pek çok araştırmaya konu olmuştur. Bir barda öpüşen iki heteroseksüel kadın, aslında "biseksüel" midir, yoksa bu durum bir cinsel akışkanlık örneği midir?  Bu davranışın arkasında yatan motivasyonu araştıran çalışmalarda, doğrudan bu davranışı sergilediğini ifade eden heteroseksüel kadınlarla görüşülmüştür. Elde edilen bulgulardan bir tanesi, bu kadınların cinsel yönelimlerini sorgulamadığını göstermiştir. Yani bu kadınlar, heteroseksüel olduklarını ifade ediyorlar ve bu davranışın heteroseksüelliklerine zarar vermediğini düşünüyorlar.  

Bu davranışın ardında yatan temel motivasyonlara dair de çıkarımlarda bulunulmuştur. Çalışmaya göre, bu davranışın sergilenmesini tetikleyen 4 sosyal bağlam bulunmaktadır: 

Sosyal baskı: Kadınlardan birbiriyle öpüşmelerini talep etmek, onlara meydan okumak veya bunu yapmaları için onlara bağırmak, kadınların öpüşme ihtimalini artırmıştır. 

Alkol: Alkollü partilerde bu davranışın sergilenmesi daha olasıdır. Heteroseksizm: Kadınlar, bu tür bir davranışın heteroseksüel kadınlar için "norm" olduğunu düşünmektedirler; yani onlara göre bu, eşcinsel bir davranış değildir. "Üniversitede olur bunlar.": Kadınlara göre üniversite yılları, başa herhangi bir iş açmaksızın bu tür cinsel deneyimlerde bulunmak için uygun bir zamandır. Bunların üzerine, 7 farklı bireysel motivasyon da tanımlanmıştır: 

Erkeklerin Dikkatini Çekmek: Kadınlar, partideki erkeklerin dikkatini olumlu yönde çekmek için öpüşmeyi seçmektedir. 

Eğlencesine: Bulundukları partiyi daha eğlenceli hâle getirmek için öpüşmeyi seçmektedirler. "Çünkü sarhoştum.": Sarhoş olmak, öpüşmek için bir motivasyon olabilmektedir (bir bahane değil). Kadınlar Arası Bağlanma: İyi bir arkadaş ile hoş bir deneyim yaşamak adına öpüşülebilmektedir. Cinsel Deney: Bir diğer kadınla öpüşmenin nasıl hissettirdiğini deneyimlemek isteyebilmektedirler.

Şok Değeri: Ortamdaki diğer kişileri hayrete düşürmek ve karakter-dışı bir davranış sergileyerek onlardan bir reaksiyon alabilmek için öpüşebilmektedirler. 

Araçsal Davranış: Ortamda erkeklerin kontrolünde olan bir şeyi ele geçirmek için öpüşebilmektedirler. 

Bunlar, katılımcıların kendi ifadelerine dayanan nedenlerdir. Buradaki davranışın içinde bulunulan duruma göre şekillendiği ve kişinin kendisini ait hissettiği cinsel yönelim kimliği ile çeliştiği görülebilmektedir. Öyleyse bu davranışı "cinsel akışkanlık" olarak kabul etmemiz gerekmektedir. Çünkü bir biseksüel, her durumda biseksüeldir: O şekilde doğmuştur ve o kalıplarda kalacaktır. Biseksüel bir kadın, hemcinsini içsel arzusuna göre öper ya da öpmez. Kendisini biseksüel olarak ifade eder ve davranışı ile kimliği arasında bir çelişki söz konusu olmaz. Gerçekten de 2 ayrı çalışma, biseksüelliğin eşcinsellik ve heteroseksüellik haricinde kalan 3. bir cinsel yönelim grubu olduğunu doğrulamaktadır. 

Diamond'a göre geleneksel cinsel yönelim modellerinde tanımlanan eşcinsel cinselliği, sabittir ve gelişimin erken evrelerinde oturur. Buna göre cinsel yönelim, erkeklerde daha sabit bir şekilde oturmuş bir cinsel pusula görevi görürken (yani erkek cinselliği, erkeği düzenli ve sürekli bir şekilde hemcinsi veya karşı cins tarafından cinsel uyarılmaya yönlendirebilirken), kadınlardaki cinsel yönelimler bu şekilde çalışmıyor gibi gözükmektedir. Buna bağlı olarak kadınlarda eşcinsel cinsellik, erkek eşcinselliğinden farklıdır ve bunu kapsayan bir teoriye ihtiyaç vardır. 

Evrimsel psikologlar, bu cinsellik farkını üreme avantajıyla izah etmektedirler: Kadınlar, birbirlerinin annelik katkısına yönelik adaptasyonlarını tetikleyerek, üreme başarılarını artırıyor olabilirler. Bu görüşe göre kadınlar, her iki cinsiyetle de romantik bağlar kurarak, yavrularının hayatta kalma başarısını artırırlar. 

Öte yandan sosyal yapısalcı görüş, cinsel arzuların kültürel ve psikososyal süreçlerin bir sonucu olduğunu ve erkekler ile kadınlar arasındaki sosyalleşme farklarının cinsel yönelimleri etkilediğini ileri sürmektedir. Erkek cinselliği genellikle fiziksel faktörler etrafında şekillenmektedir; kadın cinselliği ise sosyokültürel faktörler etrafında şekillenmektedir ve bu da kadınları değişime daha açık hale getirmektedir. Örneğin 1970'lerde kadınların yaşadığı cinsel devrim, medya ve siyasi kültür gibi modere edici faktörler altında cinsel yönelim kimliğinin değişkenliğinin bariz bir göstergesidir.Örneğin Batı kültürlerinde kadınların hem kadın hem de erkeklere daha canayakın ve duygusal olarak şefkatli davranmasının beklenmesi, onların cinsel akışkanlıklarını etkiliyor olabilir. Cinsel Akışkanlık Örnekleri ve Yaygınlığı Araştırmacılar, üniversitelilerin barlardaki etkileşimi dışında kişilerin cinsel yönelimleri ile cinsel tepkileri arasındaki çelişkinin sık görüldüğü bazı diğer koşulları da tespit etmiş durumdadır. Örneğin düşük eğitim seviyesine ve sosyoekonomik düzeye sahip kadınlar arasında yapılan çalışmalarda da cinsel akışkanlık davranışları bildirilmiştir.Diğer bir örnekte ise grup seks deneyimlerinde hemcinsi ile karşılıklı cinsel dokunuşlarda bulunan heteroseksüel bir erkek, bu duruma rağmen heteroseksüel kimliğinde ısrar edebilmektedir.Hapishane gibi hemcinslerin birlikte kapatıldığı yerler, çocukluk döneminde akranlar arası ilk cinsel etkileşimler, para ile seks yapılan durumlar da yine cinsel akışkanlık davranışlarının sıkça gözlendiği alanlardır. 

Agora Bilim Pazarı Evrim: Bilimsel Kutulu Masa Oyunu Panama Yayıncılık ile birlikte, Türkiye’nin ilk evrimsel biyoloji masa oyununu hazırlamayı başardık! Son derece ilgi çekici grafiklerle hazırlanan oyun, hem çocuk ve yetişkinlere evrimi öğretmeyi hedefliyor, hem de bunu yaparken bol bol eğlenmenizi amaçlıyor! Detaylı bilgi için buraya tıklayabilirsiniz. 

Hapishaneler, grup seks deneyimleri gibi örnekler her ne kadar az rastlanan durumlarda ortaya çıkan tepkilermiş gibi görünse de, cinsel akışkanlık davranışları bu örneklerin dışında, daha olağan durumlarda da gözlenebilmektedir. Hem heteroseksüellerle hem de homoseksüellerle yürütülen çalışmalar cinsel akışkanlığın "anormal" durumlarda ortaya çıkan bir tepki değil, insan cinselliğinin olağan bir parçası olduğuna dair veriler sunmaktadır. 

Henüz doğrudan cinsel akışkanlığın yaygınlığını tespit etmek için gerçekleştirilmiş geniş örneklemli çalışmalar yoktur. Ancak çeşitli ülkelerin ulusal boyutta kayıt altına aldığı cinsel istatistikleri takip ederek yürütülen çalışmalarda kişilerin cinsel kimlikleri ile cinsel tepkileri arasındaki uyumsuzluklar ve zaman içerisinde değiştirilen cinsel yönelim etiketleri tespit edilebilmektedir. 

Amerika, Fransa, İsveç ve Norveç gibi çeşitli ülkelerden elde edilen bulgular da cinsel akışkanlığın kültürler arası geçerliliğine ve yaygınlığına işaret etmektedir. Örneğin ABD'deki bir çalışmada, 2.560 katılımcının %2'si 10 yıllık bir periyotta cinsel yönelim değişimi bildirmiştir (bunların %0.78'i erkek, %1.36'sı kadındır). Ayrıca kendini lezbiyen olarak tanımlayanların %63.6'sı, biseksüel kadınların %64.7'si, gey erkeklerin %9.52'si, biseksüel erkeklerin %47'si cinsel akışkanlık bildirmiştir. Bu değişimler çoğunlukla ergenlikte ve genç yetişkinlikte görülmektedir, sonrasındaysa kademeli olarak azalmaktadır (ama sıfıra inmemektedir). 

Cinsel Akışkanlık ve Deneysel Bulgular Cinsel akışkanlığa ilişkin deneysel çalışmaların sayısı ise henüz oldukça yetersizdir. Buna sebep olan iki durumdan bahsedilebilir. İlki daha önce de belirtildiği gibi, kavramın görece yeni bir kavram olmasıdır. Diğeri ve belki de daha önemli olanı ise cinsel akışkanlığın deneysel olarak çalışılmasının zorluğudur. Kişinin cinsel yönelimiyle uyumsuz cinsel tepkiler verebileceği ortamların deneysel olarak yaratılması tahmin edersiniz ki kolay değildir.  

Yine de bu noktada, birisi yakın zamanda Türkiye’de gerçekleştirilmiş iki deneysel çalışmadan bahsedilebilir. Bu çalışmaların ilkinde bir grup araştırmacı heteroseksüellerden ve homoseksüellerden oluşan katılımcılarına çeşitli erotik filmler izlettirmiştir ve katılımcıların cinsel uyarılmalarını kayıt altına almıştır. Sonuçlar hem heteroseksüel hem de homoseksüel erkeklerin yönelimleriyle tutarlı tepkiler verdiğini göstermektedir. Yani heteroseksüel erkekler, kadınların yer altığı filmlerden, homoseksüel erkekler ise erkeklerin yer aldığı filmlerden uyarılmıştır.  

Ancak kadınlar için durum ilginçtir: Hem heteroseksüel hem de homoseksüel kadınlar, filmde yer alan aktörlerin cinsiyeti ne olursa olsun cinsel bir uyarılma göstermişlerdir. Hatta o kadar ki kadınlar sadece bonobo maymunlarının yer aldığı bir erotik filmden bile uyarılmışlardır. Buna göre, bir heteroseksüel kadının, kadınların erotik davranışlarından etkilenmesi, bir homoseksüel kadının ise erkeklerin erotik davranışlarından etkilenmesi kadınların cinsel tepkilerinde akışkan oldukları yönünde yorumlanabilir. Erkeklerde ise bu çalışmada akışkan davranışlara rastlanmamıştır.  

Burada cinsel akışkanlık davranışlarında kadınlar ve erkekler arasında bir farklılaşma olup olmadığını araştıran çalışmaların şimdiye kadar bu soruya net bir cevap veremediğini belirtmek gerekir. Şimdiye kadar yürütülen çalışmalar bazen farklılıklara rastlamıştır, bazen ise bu farklılıklar bulunamamıştır, Dolayısıyla konuyla ilgili daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır. 

Cinsel akışkanlıkla ilgili yakın zamanda Türkiye’de gerçekleştirilen deneysel bir çalışmada ise heteroseksüel katılımcılara bilgisayar ortamında yaratılmış cinsiyeti belirsiz yüzlerin fotoğrafları gösterilmiştir.-Katılımcıların bir kısmına bu fotoğrafların erkeklere ait olduğu bilgisi verilirken diğer kısmına ise fotoğrafların kadınlara ait oluğu bilgisi verilmiştir. Katılımcılardan fotoğrafta gördükleri kişilere ilişkin cinsel tepkilerini ifade edecek kimi sorulara cevap vermeleri istenmiştir (örneğin, "Fotoğrafta görmüş olduğunuz kişiyle öpüşür müsünüz?"). Katılımcıların cevapları, fotoğrafın cinsiyet etiketine göre değişse de heteroseksüel olduğunu ifade eden katılımcılar arasında hemcinslerine ilişkin cinsel tepkiler veren katılımcılar sayısı oldukça yüksektir. Heteroseksüel bir katılımcı fotoğrafta görmüş olduğu hemcinsine ilişkin neden cinsel bir eylemde (örneğin öpüşmek) bulunmak istediği sorusunun cevabı ise, yine cinsel akışkanlık kavramı etrafında verilmiştir. 

Cinsel Akışkanlığın Evrimsel Açıklamaları Cinsel akışkanlık eğer iddia edildiği gibi insan cinselliğinin olağan bir parçası ise, bu parçayı ortaya çıkartan evrimsel koşulların neler olabileceğine dair düşünülmesi gerekir. Bu başlık altında cinsel akışkanlığı açıklama gayretinde olan üç evrimsel yaklaşımdan bahsedilecektir.  

Bunlardan ilki üvey-ebeveynlik hipotezi (İng: "alloparenting hypothesis") olarak bilinen bir hipotezdir. Üvey-ebeveynlik hipotezi, bir yavrunun yetiştirilmesinde ortaya çıkabilen eksik ebeveyn yatırımına odaklanır. Buna göre, eğer bir ebeveyn çocuk yetiştirmede üzerine düşeni yeterince yapmıyorsa diğer ebeveyn bu eksikliği gidermek için başkalarının yardımını arayabilir ve bu duruma bağlı olarak ortaya çıkan eşcinsel yakınlaşmalar çocuğun hayatta kalma şansını artırabilir.  

İkinci açıklama ise çok eşliliğe odaklanır. Bu açıklama, insanların evrimsel süreçte kurduğu çok eşli ilişkilerde, aynı cinsiyetten eşler arası rekabetin önlenmesi için cinsel akışkanlığın ortaya çıkmış olabileceğini savunur.  Konuyla ilgili son açıklama ise, cinsel akışkanlık kavramını ortaya atan Diamond’un kendisinden gelmektedir. Diamond’a göre, cinsel akışkanlığın mutlaka evrimsel süreçte adaptif bir özelliğe sahip olması gerekmez. Cinsel akışkanlık başka çeşitli adaptif mekanizmaların sebep olduğu bir evrimsel yan ürün (İng: "by-product") olabilir. 

Cinsel Akışkanlığın Yansımaları 

Cinsel akışkanlık kavramı, cinsiyet kimliklerinin değişmez kategorilerden oluştuğu fikrine meydan okumaktadır. Bu durum, heteroseksüellik haricindeki cinsel yönelimleri dışlayan geleneksel yaklaşımları olduğu kadar, cinsel yönelimlerin biyolojik, doğuştan gelen, değiştirilemez kategoriler oluğu iddiası ile hak mücadelesi veren LGBT+ topluluklarını da kimi durumda rahatsız edebilmektedir. Çünkü akışkanlık kavramı, sadece heteroseksüellik için değil, diğer cinsel yönelimler içinde geçerlidir ve tüm cinsel yönelim kategorilerinin durumsal ve geçici olduğunu iddia eder. Günümüzde LGBT+ komünitesinin verdiği ana mücadele, heteroseksüel olmamanın da heteroseksüel olmak gibi doğuştan geldiği ve sonradan değiştirilemeyeceği argümanı üzerine kuruludur. Eğer cinsel akışkanlık doğruysa, heteroseksüellerin değişmezliği kadar eşcinsellerin değişmezliği de sorgulanır olacaktır. 

Öte yandan, LGBT+ mücadelesinin ana talebinin, biyolojik temeller ne olursa olsun LGBT+ olanların da heteroseksüeller ile eşit imkân ve fırsatlara sahip olması, bu konuda hiçbir ayrımcılık uygulanmamasıdır. Dolayısıyla cinsel akışkanlığın, LGBT+ mücadelesinin sosyolojik temeline hiçbir engel teşkil etmediği açıktır. Ayrıca cinsel akışkanlığın, cinsel yönelimleri kökten reddeden bir yapısı olmadığını anlamak da önemlidir - her ne kadar bunun cinsel yönelimlerle ilişkisi araştırılmaya devam eden bir konu olsa da. 

Buradan hareketle cinsel akışkanlığın sağlık, politika ve gündelik yaşam gibi pek çok alanda doğrudan bir etkiye sahip olacağı öngörülebilir. Bu nedenle bu olgunun anlamı ve önemi anlaşılmalı ve bu sahadaki araştırmalara ağırlık verilmelidir.

https://www.muhalif.com.tr/haber/cinsel-kimlik-ve-cinsel-yonelimler-omur-icinde-degisebilir-mi-28090