Günün homofobik haberleri... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Günün homofobik haberleri... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Nisan 2023 Perşembe

Dünyanın En Köklü Bale Okulunun Sınavını Geçen İlk Trans Kadın Gündemde!


'Bale' dediğimizde aklınızda canlanan ilk görsel ne oluyor? 'Narin, zarif ve kadınsı' bir figür düşünüyorsunuz değil mi? Bu algıları yıkan ve tutkularından bir gün bile vazgeçmeyen bir trans kadının hikayesini sizlere anlatmaya geldik. Kim bilir, belki de aradığınız ilham buradadır!

Sizleri Sophie Rebecca ile tanıştırmaya geldik.

Sophie, önceden ralli pilotu ve BT teknisyeniydi. Sophie'yi özel kılan şey ise Royal Ballet Academy'nin sınavını geçen ilk trans kadın olması!

Bilmeyenler için söyleyelim, Royal Ballet Academy yani Kraliyet Dans Akademisi, klasik bale eğitiminde dünyanın en iyi merkezlerinden biridir.

Margot Fonteyn, Kenneth MacMillan, Antoinette Sibley, Anthony Dowell, Anya Linden, David Bintley, Darcey Bussell ve Jonathan Cope gibi şu anda dünya sahnesine damgasını vuran, nesiller boyunca uluslararası üne sahip dansçılar ve koreograflar bu akademiden eğitim aldı.  

Matthew Ball, Alexander Campbell, Lauren Cuthbertson, Francesca Hayward, Steven McRae, Laura Morera, Vadim Muntagirov, Yasmine Naghdi, Marianela Nuñez, Marcelino Sambé, Edward Watson ve Christopher Wheeldon, bunlardan sadece birkaçı.

Küçük bir es verdikten sonra Sophie Rebecca'yı kendi ağzından dinleyelim.

Sophie Rebecca, One Dance UK'e kendisini şöyle tanıttı:

'Ben Sophie Rebecca. Bir trans birey olarak RAD Sınavını geçen ilk dansçılardan biri olarak tanınıyorum. 33 yaşında dans etmeye başlayan yetişkin bir dansçıyım. Şimdi 7 yılı aşkın bir süredir dans ediyorum. En son Nike ve Vogue için performans gösterecek kadar şanslıydım (uluslararası 3 kez), yıllar içinde 5 RAD sınavına girdim. Haftada yaklaşık 6 saat antrenmanlarıma devam ediyorum. Bütün bunlar sadece kararlılık ve biraz da şans sayesinde mümkün oldu.'

"Yanlış bedene hapsolduğumu küçüklüğümden beri biliyordum."

'Dansa olan tutkum çok küçükken başladı, yaklaşık 4-5 yaşlarında Blue Peter'ı izlerken bazı dansçılar gördüm ve resmen tutuldum. Ama insanlara söylediğimde bana 'erkekler balerin olmaz' dendi. Bu, cinsiyetimle ilgili hoşnutsuzluğuma dair en eski anımdı ve cinsiyetimle ilgili duygularımı saklamayı öğrensem de dans tutkum ölmeyecekti. 

"Dansın algılanan cinsiyetimin başka bir hapishanesi olmaması ve dans ettiğimde özgür olabilmem benim için önemliydi."

'20 yıl boyunca bana gerçek benliğimi öğretmeye istekli bir öğretmen aradım. Sonunda yaşımı ve transseksüel durumumu far keden ama beni sadece bir öğrenci olarak gören bir öğretmen buldum. Onun rehberliğinde bir dansçı ve bir insan olarak çiçek açtım.'

"Herkesin tutkularının peşinden gitmesinin önemli olduğunu düşünüyorum."

'18'den 70'e kadar farklı vücut ölçülerinde olan çok iyi dansçılar tanıyorum. 'Bale vücudu' diye bir şey yok. Bir trans olarak edindiğim bilgi ve anlayışı yaymak benim için önemli. Transların dansa dahil olmaması için hiçbir sebep yok.'

"Çoğu zaman dans, özgür olabileceğimiz ve tutkumuzun tadını çıkarabileceğimiz ilk güvenli yerdir."

'Sürekli kalıp yargılarla karşılaşıyorum. Bale bedeni diye bir şey olduğunu ya da balenin narin ve kadınsı olduğuna dair bir inanç. var. Olabilir tabii ki ama bale, aynı zamanda güçlü olmak gerekir. Dansçı olmak, hem fiziksel hem de zihinsel olarak güç gerektirir.'

Kendisini "balet, insan ve yaşam aşığı ve gururlu trans" olarak tanıtan Sophie, hem trans bireylere hem de küçük yaşta dansa başlayamamış yetişkinlere ilham olmak istediğini belirtiyor.

'Bir stüdyo sahibi, öğretmen, yönetmen veya başka bir şeyseniz translara ve yetişkin dansçılara kalbinizi açın. Gerçekten yürekten gelen dansla ödüllendirileceksiniz.'

"Kaybedecek hiçbir şeyin ve kazanacak çok şeyin var."

esma çetin

https://onedio.com/haber/dunyanin-en-koklu-bale-okulunun-sinavini-gecen-ilk-trans-kadin-gundemde-1140235

12 Mart 2023 Pazar

İstismar mağduru olduğu ima edilen milletvekili çocuğu intihar etti

Polonya devlet radyosunda çocuk istismarı mağduru olduğuna dair haber yapılan 15 yaşındaki muhalefet milletvekili çocuğu intihar etti.

Polonya’da ana muhalefet partisi Civic Platform’dan milletvekili Magdalena Filiks’in 15 yaşındaki oğlu,  devlet radyosuna bağlı Radio Szczecin’de çocuk istismarı mağdurları aktarılırken kendisinin de aralarında yer aldığının ima edilmesi ardından yaşamına son verdi.

Polonya parlamentosu, hayatını kaybeden Mikolaj Filiks için bir dakikalık saygı duruşunda bulundu.

Radyoda yapılan haberde suçlunun eski bir muhalefet partisi üyesi, seçim adayı ve LGBTİ+ aktivisti olduğu belirtilen çocuk istismarı haberinde çocukların yaşları belirtilirken birinin de milletvekili çocuğu olduğu belirtildi.

Devlet medyasında geniş yer verilen haber tepki çekerken muhalefet partileri, söz konusu haberin iktidar partisi tarafından siyasi kazanç için kullanıldığını savundu. Çocuğun yaşamına son vermesinde iktidar partisinin de rolü olduğu belirtildi.

https://www.odatv4.com/dunya/istismar-magduru-oldugu-ima-edilen-milletvekili-cocugu-intihar-etti-273813

24 Kasım 2022 Perşembe

Boğaziçi protestolarında LGBTİ+ bayrağı açan 12 kişi hakkında hapis cezası talep edildi!

Boğaziçi Üniversitesi'nde geçen yıl rektör atanmasına LGBTİ bayrağı açarak toplu eylem yaptıkları gerekçesiyle yargılanan 12 kişi hakkında, "kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama" suçundan 6'şar aydan 3'er yıla kadar hapis istendi. Mahkeme, sanıklar ve avukatlarına mütalaaya karşı savunmalarını hazırlamak için süre vererek, duruşmayı erteledi.

Boğaziçi Üniversitesine, daha önce AKP'den milletvekili aday adayı olan Prof. Dr. Melih Bulu'nun rektör olarak atanmasının ardından başlayan protesto gösterilerinde "LGBTİ flamalarını açıp toplu şekilde izinsiz yürüyüş yapıp dağılmadıkları" gerekçesiyle yargılanan 12 kişinin davasında mütalaa açıklandı.

İstanbul 24. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya sanık avukatları katıldı.

Duruşma savcısı, celse arasında açıkladığı mütalaasını tekrar ettiğini söyledi. Mütalaada, sanıkların olay tarihinde Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atanan Bulu'yu protesto etmek amacıyla üniversite çevresinde bir araya geldikleri kaydedildi.

Covid-19 tedbirleri kapsamında Beşiktaş ve Sarıyer kaymakamlıklarının aldığı gösteri ve yürüyüş kısıtlaması kararları ile yasaya aykırı toplantı yapmaları gerekçesiyle kolluk güçlerinin yaptığı uyarılara rağmen grubun dağılmadığı anlatılan mütalaada, sanıkların "kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama" suçundan 6 aydan 3'er yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.

Sanık avukatları açıklanan mütalaaya katılmadıklarını belirterek savunma hazırlamaları için mahkemeden süre talep ettiler. Mahkeme sanık avukatlarının süre talebini kabul ederek duruşmayı erteledi.

İDDİANAMEDEN

İstanbul Cumhuriyet Savcılığı Terör Suçları Bürosunca hazırlanan iddianamede, Boğaziçi Üniversitesine rektör olarak atanan Prof. Dr. Melih Bulu'yu protesto etmek amacıyla 12 kişinin, 25 Mart 2021'de, LGBTİ flamalarını açıp toplu şekilde yürüdükleri belirtiliyor.

İddianamede, 12 kişinin, "kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama" suçundan 6 aydan 3'er yıla kadar hapisle cezalandırılması talep ediliyor.

(AA-DHA)

https://www.birgun.net/haber/bogazici-protestolarinda-lgbti-bayragi-acan-12-kisi-hakkinda-hapis-cezasi-talep-edildi-410881

4 Temmuz 2022 Pazartesi

Londra'da yüz binlerce kişi Pride'ın 50. yıl dönümünü kutladı

Londra'da 1972 yılında ilk kez düzenlenen Onur Yürüyüşü, 50. yıl dönümünde bir milyonu aşkın kişinin katıldığı yürüyüşle kutlandı.

İngiltere'nin başkenti Londra'da 1972 yılında ilk kez gerçekleşen Pride (Onur) Yürüyüşü'nün 50. yıl dönümü nedeniyle yapılan kutlamalara yüz binlerce kişi katıldı.

Headed by some of the veterans of the LGBT+ movement in the UK, revelers crowded the streets of London to celebrate the 50th anniversary of the city’s Gay Pride parade https://t.co/V6xpcOzDXr pic.twitter.com/TRUJTjQ4Yq

Reuters, Londra Belediye Başkanı Sadiq Khan'ın gösterilere bir milyonu aşkın kişinin katıldığı yönünde bilgi verdiğini aktardı. Eylemlere 60'tan fazla LGBTİ+ grubun destek verdiği belirtildi. (DIŞ HABERLER)

https://www.gazeteduvar.com.tr/londrada-yuz-binlerce-kisi-pridein-50-yil-donumunu-kutladi-haber-1571914

14 Şubat 2022 Pazartesi

Küba’nın ilk “LGBTİ+ oteli” yeniden açıldı

Küba, 2019 yılında ilk kez açtığı, daha sonra koronavirüs pandemisi nedeni ile kapatmak zorunda kaldığı LGBTİ+ otelini yeniden açtı. Rainbow (Gökkuşağı) Hotel’in yeniden açılması ile turistlerin ve LGBTİ+’ların otele yeniden ilgi göstermesi de bekleniyor.

Küba LGBTİ hakları konusunda ülke genelinde hak savunucularına set çekmesi ile biliniyordu. 2015 yılında Havana’daki Onur Haftası yürüyüşünde sembolik LGBTİ+ evlilikler yapılmış olsa da birkaç yıl sonra Onur Yürüyüşü’ne de izin verilmedi.

Turistler tarafından eleştirilere maruz bırakılan Küba bir LGBTİ+ otelinin kapılarını yeniden açtı. Cayo Guillermo’daki, Küba’nın ilk LGBTİ+ oteli olarak bilinen Rainbow (Gökkuşağı) Hotel, Aralık ayında yeniden açıldı.

Kanada’dan otele giden Kevin McGarth, “Kendimiz olmaya teşvik edildiğimiz ve bu şekilde kabul edildiğimiz bir yerde olabilmek çok güzel. Bu otel Karayipler’de bir vaha gibi” ifadelerini kullandı.

McGarth, “Buraya geldiğimizde bize toleransın buradaki tek çıkış yolu olduğunu ve tolerans göstermediğimiz anda buradan çıkarılacağımızı belirten bir kağıt imzalattılar” dedi.

https://tele1.com.tr/kubanin-ilk-lgbti-oteli-yeniden-acildi-564476/

25 Haziran 2021 Cuma

Rusya'da birçok Batı ülkesinin büyükelçiliği Onur Ayı için gökkuşağı bayrağı astı

LGBTİ+ karşıtı birçok yasa ve düzenlemeye sahip Rusya'da ABD, Britanya ve Kanada gibi birçok Batı ülkesinin büyükelçilikleri Onur Ayı için gökkuşağı bayrağı dalgalandırmaya başladı. 

Avustralya, Kanada, İzlanda, Yeni Zelanda, Britanya ve ABD'nin Rusya büyükelçilerinin imzalarını taşıyan ortak açıklamada ülkelerin LGBTİ+'ların haklarını savunmaya olan bağlılıkları bir kez daha vurgulandı.

Açıklamada, "Maalesef LGBTİ+'lar dünyanın birçok yerinde sadece kendileri oldukları için şiddete, tacize ve ayrımcılığa maruz kalıyorlar" denildi ve güvenlik güçlerinin sıklıkla yapılanları görmezden geldiği belirtildi. 

Büyükelçilikler sosyal medya hesaplarından bayrakların yükseltildiği anın fotoğraflarını paylaştı. 

Kremlin, geçen sene büyükelçiliklere gökkuşağı bayrağı asılmasına tepki göstermişti.

https://t24.com.tr/haber/rusya-da-bircok-bati-ulkesinin-buyukelciligi-onur-ayi-icin-gokkusagi-bayragi-asti,961678

5 Temmuz 2020 Pazar

Günün homofobik haberleri...

CHP'li Kaboğlu'ndan bir skandal daha! Bu defa Diyanet İşleri Başkanlığı'nı hedef aldı

CHP İstanbul Milletvekili ve Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu; Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın, “İslam zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lûtîliği, Eşcinselliği lanetliyor” şeklindeki açıklamasından rahatsız olduğunu açıkladı ve Prof. Dr. Ali Erbaş’ın nefret tohumları ekici bir konuşma yaptığını öne sürdü. Sabah Gazetesi'nden Kenan Kıran'ın haberi...

CHP'li Kaboğlu'ndan bir skandal daha! Bu defa Diyanet İşleri Başkanlığı'nı hedef aldı

CHP İstanbul Milletvekili ve Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu; Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş'ı hedef aldı ve Erbaş'ın Cuma hutbesinde nefret tohumları ekici konuşma yaptığını savundu!

KABOĞLU: "DİYANET İŞLERİ BAŞKANI'NIN KONUŞMASI İNSANLARIN EĞİLİMLERİYLE İLGİLİ AYRIŞTIRMA SONUCUNU DOĞURAN KONUŞMA…"

TBMM Adalet Komisyonu'nda barolara ilişkin düzenlemeler içeren kanun teklifi görüşüldü.
Komisyonda konuşma yapan Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu; Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş'ı hedef aldı, Ankara Barosu'na da destek verdi.

CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu; "Diyanet İşleri Başkanı'nın konuşması ayrıştırıcı, insanların eğilimleriyle, yaşam tarzlarıyla ilgili onlar arasında ayrıştırma sonucunu doğuran nefret tohumları ekici bir konuşma olunca ona tepki göstermek esasen vekiller olarak da bizim görevimizdir, baroların da görevidir" iddiasında bulundu.

Prof. Dr. Kaboğlu'nun, "Sesi çağlar öncesinden gelen ses" ifadeleriyle Müslümanların kutsal kitabı Kur'an-ı Kerim'de yer alan ayetlere hakaret eden Ankara Barosu'na sahip çıkması dikkat çekti.

CHP'Lİ KABOĞLU'NDAN BİR SKANDAL DAHA! BU DEFA DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI'NI HEDEF ALDI

ERBAŞ: "İSLAM ZİNAYI EN BÜYÜK HARAMLARDAN KABUL EDİYOR. LÛTÎLİĞİ, EŞCİNSELLİĞİ LANETLİYOR"

Ankara Hacı Bayram Camii'nde, 24 Nisan 2020 tarihinde temsili Cuma namazını kıldırdı. Prof. Dr. Erbaş, Cuma hutbesinde tüm insanlığa, "Ey insanlar! Canımıza, aklımıza, inancımıza, malımıza ve neslimize zarar veren şeylerden uzak duralım" çağrısında bulundu.
Prof. Dr. Ali Erbaş hutbesinde; "Ey insanlar! İslam zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lûtîliği, Eşcinselliği lanetliyor. Nedir bunun hikmeti. Hastalıkları beraberinde getirmesi ve nesli çürütmesidir, bunun hikmeti. Yılda yüzbinlerce insan gayri meşru ve nikahsız hayatın islamî literatürdeki ismi zina olan bu büyük haramın sebep olduğu Hiv virüsüne maruz kalıyor. Geliniz bu tür kötülüklerden insanları korumak için birlikte mücadele edelim" ifadelerini kullandı..

ANKARA BAROSU, "SESi ÇAĞLAR ÖNCESINDEN GELEN SES" İFADELERİYLE MÜSLÜMANLARA HAKARET ETTİ!

Ankara Barosu yazılı açıklamasında; Ali Erbaş'ı hedef aldı ve "Sesi çağlar öncesinden gelen ses" ifadeleriyle Müslümanların kutsal kitabı Kur'an-ı Kerim'de yer alan ayetlere hakaret etti. Ankara Barosu açıklamasında, İslam tarihinde kadın yakıldığına yönelik gerçek dışı bilgi paylaştı.

KABOĞLU: SULTANAHMET CAMİİ DE MÜZE OLMALI

CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu; Sultanahmet Camii'nde de müze olması gerektiğini söylemişti.
Kaboğlu; Meclis'te yaptığı konuşmada; "Benim görüşüme göre Topkapı Sarayı da müze olarak korunmalı, Ayasofya da müze olarak korunmalı hatta Sultanahmet de müze olmalı çünkü bunlar artık bizim kendi şeyimiz değil, kendimize özgü değil, insanlığın ortak mirasıdır bunlar" ifadelerini kullandı.

Kaboğlu, "(Sultanahmet Camii'nin müze olması) Anayasa'mız da
bunu öngörüyor ve bunlar esasen laik Türkiye Cumhuriyeti'nin evrensel değerleri benimsemesi açısından da dünya ölçeğinde mirastır" iddiasında bulunmuştu.

KENAN KIRAN - SABAH

https://www.ahaber.com.tr/gundem/2020/07/04/chpli-kaboglundan-bir-skandal-daha-bu-defa-diyanet-isleri-baskanligini-hedef-aldi


Politik baskılarla bozuk düzelmez: Cinsel karmaşa ailede başlıyor

Prof.Dr. Zeki Bayraktar, Freud, Jung ve Adler gibi psikolojinin kurucularının eşcinselliği psikoseksüel bir bozukluk olarak tanımlarken güncel psikiyatrinin siyasi baskıların da etkisiyle böyle bakmadığını söylüyor.



İlker Nuri Öztürk - Yeni Şafak

Son yıllarda eşcinselliği yaymak ve olağan kılmak için yürütülen faaliyetlerde ciddi bir artış söz konusu. Sosyal medya, siyasi söylem, moda, tıp, dizi, film ve hatta çocuk animasyon karakterlerinde, okul çantalarında bile kendini gösteren eşcinsel içeriklerin en korumasız hedefi ise çocuklar. İçeriklerin etkilerini, eşcinselliğin nedenlerini ve ailelerin alabilecekleri önlemleri İstanbul Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zeki Bayraktar ile konuştuk. “İnterseks-Hermafrodit ve Eşcinsel” kitabı da yakın zamanda Motto Yayınları etiketiyle okura ulaşan Bayraktar, eşcinselliğin hastalık olup olmadığına dair 70›li yıllarda alevlenen tartışmalara detaylı bir açıklama da getiriyor.

En çok sorulan soru ile başlayalım. Eşcinsellik bir hastalık mı?

Evet bu soru önemli. Bu nedenle biraz arka planı da anlatmamız gerekiyor. Freud, Jung ve Adler gibi psikolojinin kurucu öncüleri eşcinselliği psikoseksüel bir bozukluk olarak tanımlamış ve ona göre davranmışlardır. Ancak güncel psikiyatri, daha doğrusu başta Amerikan Psikiyatri Derneği (APA) olmak üzere bu camiayı domine eden dernekler, eşcinselliği artık bir hastalık olarak görmüyorlar. Çünkü APA eşcinselliği 1973 yılında hastalık listesinden çıkardı. APA’nın komisyon başkanı Dr. Spitzer 2001 yılında “Birçok psikiyatr gibi ben de homoseksüel davranışlara direnç gösterilebileceğini fakat homoseksüel yönelimin değiştirilemeyeceğini düşünüyordum. Artık bunun doğru olmadığına inanıyorum. Bazı insanlar değişebilir ve değişiyorlar da” itirafında bulundu. Çünkü süreç içinde tanık olduğu olaylar onu buna mecbur etti. Mesela APA’nın 1999’daki toplantısında bir grup eski gey, APA’nın 73 yılındaki kararını şu pankartlarla protesto etti: “Homoseksüellik değişebilir. Biz değiştik, bize sorun” ve “Beni fiziksel ve ruhsal olarak öldüren bir hayat tarzına yönlendirmeyin” ve “APA, politik olarak doğru olan bir bilim anlayışıyla Amerika’ya ihanet ediyor”.

MAKALEYİ ÖNCE SUNDU SONRA GERİ ÇEKTİ
Sonrasında ne oldu? Bir araştırma yapıldı sanırım?

Evet, Dr. Spitzer’in içine bir şüphe düştü ve cinsel yönelimin değişip değişemeyeceğini araştırmaya karar verdi. Dönüş yapan insanlarla çalışmaya başladı. Çalışmaya katılanların en azından 5 yıldır heteroseksüel olarak yaşaması gerekiyordu. Sonuçta 143’ü erkek, 57’si kadın olmak üzere toplam 200 kişiyle görüştü. Katılımcıların çoğu gey yaşam tarzının duygusal olarak insanı tatmin etmediği için değişim arayışına girdiklerini söyledi. Hepsi çok eşli ve fırtınalı gey ilişkilerden rahatsız olmuş, böyle bir hayat tarzının dini inançlarıyla çeliştiğini görmüş ve evli olmayı arzulamıştı. Başlangıçta hiçbir şekilde karşı cinse ilgi duymayan erkeklerin yüzde 67’si değişmek için çabalamaya başladıktan sonra başarılı bir şekilde heteroseksüelliğe yönelmişti. Çalışmaya katılan erkeklerin hemen hepsi hali hazırda kendilerini daha erkeksi ve kadınlar da daha kadınsı hissediyordu. Spitzer bulgularını 2003’te makale olarak yayımladı: “Zannedilenin aksine, motivasyonu yüksek bazı kişiler, değişmek için farklı yollar deneyerek cinsel yönelimin birçok göstergesinde değişimi başarabilir ve iyi heteroseksüel fonksiyonlar kazanabilir.”

Bu ne anlama geliyor? Makale ilgi gördü mü?

Yani Spitzer önceki kararları nedeniyle özür dilemiş oldu. Tabi yayını doğal olarak büyük bir yankı uyandırdı, eşcinsel çevrelerden yoğun tepkiler aldı. Bu tepkilere karşı zaman zaman cevap vermeye çalıştıysa da sonunda pes etti(rildi) ve 2012’de tekrar özür diledi, makalesini geri çekmek istedi. Ancak dergi editörleri, bu makaleyi geri çekebilmek için yeterince bilimsel kanıt sunulamadığı için talebi reddetti.

Tüm bunlar bize neyi gösteriyor?

Eşcinsellik konusunun artık bilimsel bir konu olarak ele alınamadığını, aşırı politize edildiğini, eşcinsel lobilerin baskısının bulunduğunu... Psikiyatri camiası, eşcinsellik konusunda ne yazık ki bilimsel bir disiplin olmaktan çıkmış dogmatik bir ekol haline dönüşmüş durumda. Sonuçta eşcinsellik için normal veya hastalık demeniz vakıayı değiştirmiyor; eşcinsel bireyler çok daha fazla sağlık sorunları yaşıyorlar. Hem AİDS, sifiliz, gonore ve HPV gibi bedensel hastalıklar hem de depresyon, alkol ve madde bağımlılığı ve intihar gibi ruhsal hastalıklar kat be kat fazla. O kadar ki eşcinseller ortalama 20 yıl daha kısa yaşıyorlar. Yaşadıkları yıllarda da asla huzurlu olamıyorlar. Şimdi siz buna ne derseniz deyin, hastalık veya normal, ne değişiyor ki... Sonuç ortada işte.

ERGENLİK ÖNCESİNDE MÜDAHALE EDİLMELİ
Çocukların küçük yaştan itibaren etkiye açık olduklarını biliyoruz. Nasıl etkileniyorlar?

Eşcinsellik konusunun kökeninde ağırlıklı olarak cinsiyete özgü cinsel kimlik geliştirememe sorunu yatar. Hepimizin biyolojik bir cinsiyeti var; erkek veya kız. Beden bilgisayar kasası gibi bir şey ama bir de program yüklememiz gerekiyor. Cinsel kimliği programa benzetebiliriz. Hepimiz bu programı erken çocukluk döneminde kazanıyoruz. Kritik evre 1-6 yaş ama çekirdek cinsel kimlik 1-3 yaşta geliştirilir. Nasıl mı? Erkek çocuk babasını, kız çocuk annesini modelleyerek, yani onlarla özdeşim kurarak yapar bunu. Özdeşim, bilinç dışı yapılan bir taklittir. Çocuk, cinsiyetine özgü cinsel kimliğini anne-babasından bu dönemde aldığı mesajları yorumlayarak geliştirir. Ebeveynler hatalı mesajlar gönderilerse çocuk kendi hemcinsinden olan ebeveyni ile özdeşim kuramaz ve cinsel kimliğini geliştiremez. Cinsel karmaşaya, cinsel kimlik hoşnutsuzluğuna sürüklenir. Eğer ergenlik öncesinde müdahale edilmezse de büyük oranda eşcinsel olur.

Eşcinsellik konusunda ailelerin üzerine düşen görev nedir?

Ebeveynlerin çok bilinçli olması gerekir. Bazıları çocuklarının heteroseksüellikle ilgili filizlerini bebeklik döneminden itibaren verdikleri açık veya örtük mesajlarla kırıyor maalesef. Bu da onları eşcinselliğin öncülü olan cinsel kimlik bozukluğuna sürüklüyor. Mesela adaletsiz güç dağılımının bulunduğu bir aile ortamındaki emekleyen kız çocuğu; zalim baba tarafından ezilen, horlanan ve aşağılanan annesi nedeniyle dişiliğin tehlikeli olduğu mesajını alacak ve annesinin temsil ettiği feminenlikle özdeşleşmeyi reddedecektir. Erkeksi ve güçlü kadınlara karşı hayranlık duyacak, maskülen alana yönelecektir. Aynı mesajı sürekli olarak depresif halde bulunan, kararsız ve silik bir anne modeli de verebilir.

Başka örnekler de verebilir misiniz?

Oğlunun yanında sürekli olarak boşandığı eski kocasını kötüleyen, erkeklerin aile hayatında önemsiz unsurlar olduklarını ve “ikisinin birlikte her şeyin üstesinden gelebileceğini” söyleyen bir anne de oğlunu benzer şekilde cinsel kimlik karmaşasına sürükler. Çünkü anne bu tür konuşmaları ile eski kocasını değil erkek olmayı eleştirmektedir. İlgisiz, mesafeli ve reddedici bir baba da erkek çocuğun kendisi ile özdeşleşmesini engellediği için, onu feminen alana yönlendirmiş olacaktır. Erkek çocuk isteyen ve bunu kızına hissettiren bir baba, onu maskülen alana iteklerken -çünkü böyle bir durumdaki kız çocuğu babasının sevgisini kaybetmemek için bilinç dışı zoraki bir tercihle feminen alanı terk edecek ve maskülen alana yönelecektir- yönlendirmiş olacaktır. Keza kız çocuk isteyen ve bunu oğluna hissettiren bir anne de oğlunu aynı mekanizma ile feminen alana yönlendirmiş olur. Bunlar sadece birkaç örnekti, başka hatalı mesajlar da var.

TÜRKİYE’DE EŞCİNSELLİK ORANI YÜZDE 4

Prof. Dr. Zeki Bayraktar
Karşılaştığınız sorular, tepkiler ve cevap denemeleri üzerinden eşcinselliğin toplumdaki algısı nasıl?

2019’da yayımlanan akademik bir çalışmaya göre Türkiye’de eşcinsellik oranı yüzde 4. Önceki yıllara göre bir artış var mı bunu bilemiyoruz ancak eşcinselliğin görünürlüğünde bir artışın olduğu kesin. Bu da daha çok özgürlük çağı ile ilişkili olan bir durum. Ama ne olursa olsun toplumun kahir ekseriyetinin eşcinselliğe olumlu bakmadığı açık.

Dizi ve reklamlardaki cinsel özgürlük göndermesi, gökkuşaklı ürünler ve sosyal medya paylaşımlarının gençler üzerinde bir etkisi oluyor mu?

Sadece dizi ve reklamlarda değil medyanın her alanında cinselliğin teşhir ve propaganda edildiği bir dönemdeyiz. Elbette ki bunların gençler üzerinde olumsuz etkileri oluyor. Ama bu daha çok heteroseksüel alanda gerçekleşiyor. Zira homoseksüelliğin dinamiği daha farklı işliyor. Ne var ki bozuk aile dinamiği, hatalı ebeveyn modelleri nedeniyle anne babasıyla özdeşim kuramayıp cinsiyetine özgü cinsel kimliğini geliştirememiş, cinsel karmaşa içindeki ergenler, hayran oldukları medyatik birini, ki bu eşcinsel de olabilir, kendisi için rol model olarak seçebilir. Ama gençler için asıl risk psikologlardan geliyor.

Nasıl bir risk?

Ergenlik dönemine özgü bazı dürtüleri eşcinsel dürtülerle karıştıran ve/veya geçici eşcinsel dürtüleri bulunan ergenler psikologlar tarafından eşcinsel olarak damgalanıyorlar. Oysa gençlerin önemli bir bölümü ergenlik döneminin bir karakteristiği olarak bu tür geçici dürtüleri yaşar, bunları eşcinsellik olarak damgalamamak gerekiyor. Bu büyük bir hatadır.

EŞCİNSELLİK DAYATILIYOR

Eşcinselliği olumlayan faaliyetler kademeli şekilde artıyor. Sebebi nedir ?
Eşcinsel bireylerin karşılaştığı ayrımcılıkla mücadele zemininde gelişen LGBT aktivitesi bugün artık bu zeminden sapmış ve eşcinselliği adeta dayatan bir aktivite hatta bir tür şiddet haline dönüşmüştür. Bizim her ikisine de karşı çıkmamız gerekiyor. Evet, eşcinsel bireylerin yaşam, sağlık ve hukuk gibi temel insan hakları engellenemez ve varsa onlara karşı yapılan şiddet savunulamaz. Ne var ki artık özgürlük fetişizminin yaşandığı ve her şeyin abartıldığı bir dönemde bulunuyoruz. Ayrıca abartılı görsel şovlar ve hatta belli başlı saldırganlıklar eşcinselliğin doğasında da var, yani bu eşcinsellikle içkin olan bir durum. Gelinen bu noktada eşcinsel bireylerin temel hakları ile LGBT aktivitesini ayırt etmek gerekiyor. Eşcinsellerin temel insan hakları güvence altına alınmalı, onlar bu hakları için LGBT lobilerine muhtaç edilmemeli ama bundan sonra da haddini aşan LGBT aktivitesi yasaklanmalıdır. Devlet gençlerimizin sağlığını korumakla yükümlüdür. Gençlerimizin hayatını zehir edecek ve hatta ömrünü 20 yıl kısaltacak bir durum herhalde alkol, sigara ve uyuşturucudan daha az tehlikeli değildir.

AYETLER GERÇEĞİ GÖSTERİYOR

Açıklamalarınızda ayetlerden örnekler gösteriyorsunuz. Bunun etkisini nasıl gözlemliyorsunuz?
Bunu yapmamın iki nedeni var. Birincisi eşcinsel dürtülere sahip olduğu halde eşcinselliğin günah olduğunu düşünerek kendisini gey veya lezbiyen ilan etmeyen, yani herhangi bir bireyle cinsel ilişki kurmayan önemli oranda insan var. Bu bireylerin doğru yaptığını vurgulamak ve bu konuda onları motive etmek gerekiyor. Ki az da değiller. İkincisi ise eşcinselliğin haram olmadığını iddia eden bazı gruplar var, bunun da yanlış olduğunu vurgulamak gerekiyor. Evet, Lut kavmi homoseksüel/biseksüel olduğu için değil yani sadece eşcinselliği azgın bir şekilde yaşadığı (yol kestikleri, kavme gelen yabancı erkeklere musallat oldukları ve hatta eşcinsel ilişkilerini kamusal alanlarda aleni bir şekilde yaşadıkları) için helak olmadı. (Ankebut 29/29). Bu doğru. Ama bu durum Kur’an’a göre eşcinselliğin haram olduğu gerçeğini değiştirmiyor (Nisa, 4/15,16). Zaman zaman bunları da vurgulamak gerekiyor.

https://www.yenisafak.com/hayat/politik-baskilarla-bozuk-duzelmez-cinsel-karmasa-ailede-basliyor-3547947


Çocuklarımızı gökkuşağı ile kandırıyorlar

Gökkuşakları, çizgi film karakterleri, bayraklar... LGBTİ lobisi çocukların dünyasına girmek için her yolu deniyor, çizgi film kanalları da bunlardan biri... Eğer dikkatli olmazsak gökkuşağı ile kandırdıkları çocuklarımız elimizden kayıp gidecek. Aileler uyanık olmalı...


PINAR YILDIZ YÜKSEL

Çocuklarımızı gökkuşağı ile kandırıyorlar
TV kanalları, sosyal medya, markalar, online platformlar.... Geçtiğimiz hafta Onur Haftası'nı büyük bir coşku ile kutlayıp desteklerini ifade ettiler. Gökkuşağının renklerine bürünmüş bayraklar her yerde önümüze çıktı. Peki, nedir bu Onur Haftası? LGBTİ bireyler ve LGBTİ bireylere destek veren kişilerin katılımıyla gerçekleşen bir dizi etkinlik diyor sözlükler... LGBTİ'nin açılımı ise lezbiyen, gay, biseksüel, transeksüel ya da travesti ve interseksüel demek. İnsanı asıl düşündüren şey ise, bu etkinlilerin çoğunda çocukların kullanılması. Henüz cinsel kimliği oluşmamış erkek çocukları kadın kıyafetleri içinde topuklu ayakkabılarla yürütülüyor bu gösterilerde. Küçük çocuklar dudak dudağa öpüştürülüyor. Her yer çocukların seveceği rengarenk gökkuşakları ile dolu... Tabii, bu yürüyüşler ile sınırlı değil. Pek çok çocuk kanalı LGBTİ'ye destek verdiklerini sosyal medya hesaplarından paylaşıp, yayınladıkları çizgi filmlerde eşcinsel karakterler kullanıyorlar. LGBTİ'ye destek vermeyenler ise geri kafalılık ve bağnazlıkla suçlanarak konuşamaz, ses çıkaramaz duruma getiriliyor. Oysa çocuklarının bu tür görüntülere maruz kalmasını istememek bir ebeveynin en doğal hakkıdır. Çizgi film izleyen çocuğunuzun birden önüne öpüşen iki kız ya da erkek çocuğu olan sahnelerin çıkması hangi anne-babanın tüylerini diken diken yapmaz ki? İşte dünyadaki LGBTİ lobisi çocuklarımız üzerinden gelecek neslimizi hedef alıyor. Belki bir çoğumuz fark etmeden bu hedefe alet bile oluyor olabiliriz. Bu yüzden tüm aileler bu haberi dikkatlice okumalı ve çocuklarına izlettikleri kanallardan aldıkları tişörte, çizdirdikleri simgelere kadar çok dikkatli olmalılar. Eşcinsellik projesinin çocuklarımız üzerinden sinsice nasıl ilerlediğini Uluslararası Sosyal Medya Başkanı, iletişim uzmanı ve yazar Said Ercan ile konuştuk.

İNSAN HAKLARI MI SAPKINLIK MI?
Said Ercan, LGBTİ'nin insan hakkı söylemiyle nasıl bir plan içinde ilerlediğini şöyle anlatıyor: "LGBTİ, Kuzey Avrupa'da oldukça yaygın olmasına rağmen Ortadoğu'da ve nüfusunun büyük kısmının Müslüman olduğu ülkelerde yaygın değildir. Bu yaygınlaşmayı sağlamak adına küresel güçler çok ciddi fon transferi yapmaktadırlar. Buna rağmen Orta Doğu ülkelerinde istedikleri seviyeye gelemedikleri için LGBTİ'nin içerisine ırkçılıkla mücadele ve kadın hakları gibi kavramları da ekleyerek, en azından aktivistleri ve kadınları yanlarına çekmek için girişimlerde bulunmuşlardır. ABD'de polis tarafından katledilen George Floyd'u anmak için sosyal medyada yayılan #BlackLivesMatter etiketi ve ırkçılık karşıtlığı ilk başlarda gayet masum iken bir süre sonra LGBTİ propagandasına dönüşmüştür. Irkçılık karşıtlığı bir anda gayleri, transseksüelleri öven, eşcinselliği masumlaştıran bir hal almıştır. LGBTİ lobisi özellikle çocukları hedef almaktadır. Bunun en önemli delili ise kullandığı renklerin çocukların en çok sevdiği, dünyasını şekillendiren unsurlardan olan, masumiyet ve güzelliğin simgesi; gökkuşağının renklerine yakın olmasıdır. Gökkuşağı yedi renkten oluşurken LGBTİ bayrağı ise altı renkten oluşmaktadır. Özellikle çizgi filmlerin içerisine veya çizgi film izledikleri kanalların logosuna yerleştirilen altı renkli LGBTİ simgesi dikkat çekmektedir. Bu kanallar LGBTİ'ye verdikleri desteği sosyal ağlarında da paylaşmakta ve yaptıklarını meşru kılmak için de arkasında durmaktadırlar. Kanun tanımaz bir gençlik yetiştirme amacında olan küreselciler bu işe ciddi fonlar vermekte, bu kanallar da bu fonlardan yararlanmaktadır. Çocuklarımızı küreselcilere satan bu çizgi film kanalları izletilmemelidir. Cartoon Network, Disney Plus, Pixar gibi çocuk kanalları sosyal medya hesaplarında da LGBTİ'ye verdikleri desteği açık açık dile getiren paylaşımlar yaptılar."

PANDEMİ SÜRECİNİ FIRSATA ÇEVİRME PEŞİNDELER
Koronavirüs devam ederken çocuklarımız da bu süreçte evde ekran başında daha çok vakit geçirdiler. Ercan özellikle çocuk kanallarının bunu nasıl fırsata çevirdiğini şöyle anlatıyor: "Pandemi sürecinde işleri kötü giden bazı şirketler zararlarını karşılamak için LGBTİ fonlarına ihtiyaç duydular. Bu nedenle dikkat edilirse olağan dışı bir artışla aklımıza gelen birçok firma ya logosunu LGBTİ renklerine çevirdi ya da LGBTİ'yi sembolize eden ürünler üretti. Bunların arasında çocuklarla ilgili çizgi film kanalları, oyuncak firmaları, gıda firmaları da var.

NETFLIX'TE LEZBİYEN İLİŞKİ
"Netflix'in Ejderhalar Prensi adlı çizgi dizisinde ise lezbiyen kraliçe ikilisi yer alıyor. Lezbiyen oldukları, uzun süre çocukların anlayamayacağı şekilde çok dolaylı şekilde ima edildi. Son bölümlere doğru ise bu lezbiyen çift öpüştürüldü. Özellikle yurt dışı menşeili olup, Türkiye içerisinde hizmet veren tüm platformlara yasal düzenleme getirilmeli, sunucularını Türkiye içerisinde barındırmaları temin edilmeli, şirket bünyesinde temsilci bulundurma koşulu getirilmelidir. Karantina günlerinde 'Çocuklar gökkuşağı çizip cama asıyor' akımı sosyal medyada çok hızlı yayıldı, öte yandan linkedin logusunu LGBTİ renklerine boyadı, Instagram onur filtresi adı altında bölümler koydu ve bir çok kullanıcı anlamını bile bilmeden bunları kullandı, daha sonra arkadaş story'lerinde yine onur paylaşımları adı altında paylaşımlar yapıldı. Herkese zorunlu gösterildi. Dünyanın en çok kullanılan uygulamalarından Adobe de renklerini değiştirdi. Birçok küresel marka, resmi sosyal medyalarında paylaşımları ve logoları ile video ve görsellerle küresel projeye açık destek verdiler."

AİLELER TEHLİKENİN FARKINDA OLSUNLAR
Peki, aileler çocuk kanallarına da mı güvenemeyecekler? İşte bu sorunun cevabını yerli çocuk kanalı minika'dan aldık: "Bu konuda ailelere büyük bir sorumluluk düşüyor. Yüzlerce mesaja ve görsele maruz bırakılan çocuklar çoğu zaman kontrolsüz ve yaşına uygun olmayan içerikleri izliyor. Aileler tehlikenin farkında olsunlar ve mutlaka izledikleri, dinledikleri ve hatta okudukları hemen her şeyde onlara rehberlik etsinler. Biz yayına başladığımız ilk günden itibaren 360 derece bir çocuk projesi olarak konumlandık. İçeriklerimizi seçerken ve yayına hazırlarken profesyonel bir ekip tarafından çok ciddi bir denetim sürecinden geçiriyoruz. Bütün bölümler kare kare editör ve psikoloğumuz tarafından izleniyor, dublaj çevirileri yine kelime kelime kontrol ediliyor ve varsa gerekli görülen yerlerde müdahaleler yapılıyor. Amacımız iyilik, doğruluk, aile, sorumluluk duygusu, özgüven, kardeş, arkadaş, hayvan, doğa sevgisi, paylaşmanın önemi, empati, ekip çalışması gibi genel kabul görmüş kavramları çocuklara güzel örneklerle göstermek."

https://www.sabah.com.tr/pazar/2020/07/05/cocuklarimizi-gokkusagi-ile-kandiriyorlar


Sorumuza ÖSYM cevap verdi

Millî Gazete’nin toplum ahlakına duyarlı manşetini destekleyen milyonlarca vatandaş, ÖSYM’ye bu skandalın sorumlularını cezalandırma çağrısında bulunmuştu.


Günlerdir cevap beklenen ÖSYM’den nihayet açıklama geldi. ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Halis Aygün, YKS’de sorulan Mabel Matiz sorusuna ilişkin inceleme başlatıldığını açıkladı.


KABUL EDİLEMEZ BİR YANLIŞ
Geçtiğimiz hafta sonu üniversite adaylarının katılım sağladığı Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nda (YKS), LGBTİ destekçisi şarkıcı Mabel Matiz’e ilişkin sorulan soru büyük tepki çekmişti. Toplum ahlakını bozmak için organize olan cinsi sapkınlar grubu LGBTİ’nin en büyük destekçilerinden olan şarkıcı Mabel Matiz’in, ÖSYM tarafından soru olarak hazırlanması, kabul edilemez bir yanlış olarak yorumlandı.

ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Halis Aygün, yaptığı açıklamada, skandal soruya ilişkin inceleme başlatıldığını duyurdu.

SORU HAZIRLAMA SÜREÇLERİNDEN ÇIKARTILACAK
2020-YKS, yaklaşık 2 buçuk milyon adayın katılımıyla üç oturum halinde 188 sınav merkezinde güvenle ve başarıyla tamamlanmıştır. Soru havuzu, ülkemizin farklı üniversitelerinden binlerce akademisyenin katılımıyla oluşturulmaktadır. Kurumumuz yönetiminin milli, manevi değerlerimiz ve toplumsal değer yargılarımız konusundaki hassasiyeti açıktır. 2020 YKS’nin TYT oturumunda yer alan Türkçe alanındaki ilgili sorunun içeriği hakkında inceleme başlatılmıştır. Sorumlu kişiler, soru hazırlama süreçlerinden çıkartılacaktır.

https://www.milligazete.com.tr/haber/4949666/sorumuza-osym-cevap-verdi