Partiler ne dedi, ne yaptı?
Elif Bulut Ateş
Pazar günü yapılacak olan seçimlere adeta Türkiye’nin kaderini belirleyen bir referandum havasında giriyoruz.
Siyasilerin gerek televizyon programlarında gerekse miting alanlarında Türkiye’nin geleceğine dair ürettikleri söylemler arasında ilk kez LGBTİ+'ları bu kadar çok görüyoruz. Biraz geriye gittiğimizde, 1 Temmuz 2020’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ahlaki gerekçelerle streaming platformu Netflix'in adını da kullanarak sosyal medya mecralarının tamamen kaldırılması ya da kontrol edilmesini istedi. O dönem Netflix’in yayın politikası üzerinde yoğunlaşan tartışmalar, içinde bulunduğumuz seçim döneminde iyice hararetlendi. Cumhur İttifakı’nın milletvekili adayı İçişleri Bakan Süleyman Soylu, 28 Nisan 2023 tarihinde Gaziosmanpaşa’da STK başkanlarına yaptığı konuşmada Millet İttifakı’nı hedef alarak “Biz cinsel yönelimin bütün tercihlerini yerine getireceğiz demek var ya, erkekle erkeğin kadınla kadının, daha öte giderek midenizi bulandırmak istemem. Hani LGBT+Q diyorlar ya onun içerisinde hayvanla insanın evlenmesi de var.” ifadelerini kullandı.
14 Mayıs seçimlerinin iddialı bloklarından biri olan Millet İttifakı LGBTİ+ konusunda net söylemlerde bulunmuyor. “Birleşe birleşe kazanacağız” sloganıyla hareket eden ve birbirinden farklı eğilimli altı partinin oluşturduğu Millet İttifakı, ne mutabakat metinlerinde ne de bireysel parti programlarında LGBTİ+ yurttaşlara yer veriyor. İktidarın insan aklıyla dalga geçen söylemine yanıt olarak Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, 5 Mayıs’taki Mersin mitinginde, “Şimdi ben bunların LGBT karnesini açıyorum. İçişleri Bakanı sürekli bunlar gelirse erkek de erkek, insanla hayvan evlenecek sürekli fantezilerini anlatıyor. Çok zengin fantezileri var. Türkiye'de 2002'den sonra bir sürü LGBT derneği kurulmuş. 14 tane kurulmuş. Bunlardan 7'si Süleyman Soylu döneminde kurulmuş. LGBT oteli açılmış. Müslüman Eşcinseller Derneği'ne de izin vermişler” dedi. Benzer biçimde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu 7 Mayıs’ta Çorum’daki mitingde iktidarın LGBTİ+’lara yönelik nefret söylemlerine karşı çıkmak yerine “Bunlar gelirse erkek-erkeğe evlenilecek diye her gün defalarca tekrarlıyor. Tuhaf bir bilinçaltı var. Aklı fikri orada. Başka bir yere çalışmıyor aklı. Çok içselleştirmiş meseleyi enteresan. Hayırlısı Allah'tan” yanıtını verdi.
TİP, seçime katılan partiler arasından LGBTİ+'lara eşit yurttaşlık talebi konusunda umut veren tutarlı bir parti oldu. TİP Sözcüsü Sera Kadıgil, TRT’de partisi adına yaptığı propaganda konuşmasına “Diğer siyasetçilerin hiç önemsemediği kardeşlerime sesleneceğim; çocukluğunu, hayatını çaldıkları kız kardeşim” diye başladı ve “LGBTİ+ olmayı hakaret sanan ataerkiyi başlarına yıkacak, İstanbul Sözleşmesi’ne derhal geri dönecek, toplumsal cinsiyet eşitliğini mutlaka sağlayacağız” diyerek vaatlerini dile getirdi.
Elbette seçmeni şaşırtmayanlar arasında Yeniden Refah Partisi’nin Genel Başkanı Fatih Erbakan da var. LGBTİ+’lara nefret söylemi üreten ‘Büyük Aile Yürüyüşleri’ ile adından söz ettiren Yeniden Refah Partisi, TRT’deki propaganda konuşmasında LGBTİ+ derneklerini kapatmayı vadetti.
Bu söylemlerde mevcut düzende LGBTİ+ vatandaşların seçmenleri korkutma aygıtı olarak kullanıldığını, Türkiye'nin geleceği için bir tehditlermiş gibi davranıldığını görüyoruz. LGBTİ+'ların zaten her dönemde mücadele ettiği ötekileştirme, güvenli bir yaşam hakkını tehlikeye atacak boyutlara ulaşıyor.
Önümüzdeki dönemde herkesle eşit haklara sahip olması, özgürce ve güvenle yaşama hakları olan LGBTİ+'ların geleceği için "tüm yaşam tarzlarına saygımız var" yaklaşımı yeterli olmayacak. Seçmenler, siyasilerden somut ve tutarlı adımlar bekliyor olacak. Çünkü hiçbir seçmenin eşit yurttaşlık talebi lüks olarak görülmemeli.
https://aposto.com/s/turkiyede-siyasetin-lgbtilarla-imtihani
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder