3 Temmuz 2020 Cuma

"İstanbul Sözleşmesi size ne yaptı?"

AVUKATLARDAN NUMAN KURTULMUŞ’A TEPKİ
"İstanbul Sözleşmesi size ne yaptı?"

Avukatlar Feyza Altun, Gökçe Gökçen, Canan Arın ve Meriç Eyüboğlu, AKP’li Kurtulmuş’un İstanbul Sözleşmesi’nin revize edileceği yönündeki açıklamasına tepki gösterdi.


Biri, Özgecan Aslan’ı, Ayşe Paşalı’yı yani erkeklerin öldürdüğü kadınları hatırlatıyor. Başka biri de “Aile yapısını bozduğu iddiaları tamamen asılsızdır” diyor.

Bir başkası "İstanbul Sözleşmesi kadınları güçlendiriyor" vurgusu yaparken, başka biri de “İstanbul Sözlemesi’nden neden bu kadar rahatsızsınız?” diye soruyor.

Türkiye’de hemen her gün basına yansıyan ilk konu, erkek şiddeti sonucu yaşamını kaybeden kadınlar. İkinci konu ise İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik özellikle iktidar mensuplarından gelen “revize edeceğiz” söylemleri.

Bu nedenle de “İstanbul Sözlemesi’nden neden bu kadar rahatsızsınız?” sorusunun muhatabı bugün, Ak Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş. Kurtulmuş, Anadolu Soruyor Programı"nın canlı yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve İstanbul Sözleşmesi'ni de eleştirdi.

Kurtulmuş: "Araştırma yaptık"
İstanbul Sözleşmesi’ne dair de konuşan Kurtulmuş şöyle özetle dedi:

“İstanbul Sözleşmesi'nin imzalanması gerçekten yanlıştı. 2011 yılında İstanbul'da imzalandı ve Türkiye 2012'nin Kasım ayında bunu Parlamentodan geçirerek yasalaştırdı.

"Bu metnin içerisinde iki tane önemli husus var dikkat çekmemiz gereken ve bizimle asla uyuşmayan. Bunlardan birisi toplumsal cinsiyet meselesi, bir de cinsel yönetim yönelim tercihi. Şimdi bunlar ve başka şeyler de var ama bu iki meselenin demin konuştuğumuz çerçevede tam da bu LGBT vesaire gibi unsurların, marjinal unsurların ekmeğine yağ sürecek kavramlar olduğu ya da onların arkasına sığınarak faaliyet yapabilecekleri alanlar olduğu görülüyor.

"Türkiye'de toplumsal olarak da bunların araştırmalarını yaptırdık. Türkiye'de bütün siyasi partilerin tabanlarında İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılması ya da bunun bir düzenlemeyle revize edilmesi konusunda çok ciddi beklentiler vardır. Bunun aileye zarar verdiği konusunda endişeler var..."

Tepkiler...
Sözleşmenin revize edileceğini açıklayan Kurtulmuş'u eleştirenler ve sözleşmeye sahip çıkanlarsa avukatlar Meriç Eyüboğlu, Feyza Altun, Gökçe Gökçen ve Canan Arın.

Arın: Kutsal dediğiniz ailede kadınlar öldürülüyor
Avukat Arın, Kurtulmuş’ın sözlerinin Türkiye’deki erkek şiddetinin görmezden geldiğini ifade ederek şöyle dedi:

“Her ağzını açan erkek, İstanbul Sözleşmesi’ne saldırıyor. Sözleşme de sözleşme. İstanbul Sözleşmesi size ne yaptı? Aileyi bozdu diyorsunuz. Sizin kutsal dediğiniz, o harika süper ailelerde kadınlar öldürülüyor, çocuklar taciz ediliyor. Sözleşme, şiddetin her türlüsüne karşı çocuğu ve kadını koruyor. AKP’liler neden bundan bu kadar rahatsız oluyor? Yani  AKP’liler neden 12 yaşında çocuklarla evlenmek için bunun zeminini hazırlamaya çalışıyor? Bu kadar çocuk düşmanı, kadın düşmanı bir iktidar görmedi bu ülke.

“Bu ülkede her gün kadınlar öldürülüyor, kanları ile duvarlara faillerinin adını yazan kadınlar var. Erkek şiddetini görmeyip aileyi bu kadar kutsamanızdaki amacınız nedir? Sizin İstanbul Sözleşmesi ile derdiniz ne?

“Bir uluslararası yasa ülkeye katkı sunmuyorsa revize edilebilir. Kurtulmuş bize sözleşmeyi neden revize etmek istediğini açıklasın? Erkek şiddetini, cinayetleri, tacizleri görmeyelim mi?”

Gökçen: “Kurtulmuş halkı kandırıyor”
CHP Genel Başkan Yardımcısı avukat Gökçe Gökçen, Kurtulmuş’un sözlerini şöyle değelendiriyor:

“Numan Kurtulmuş, İstanbul Sözleşmesi'nde olmayan ifadeleri varmış gibi göstererek halkı kandırıyor. Defalarca sorduk, bir kişi dahi İstanbul Sözleşmesi'nin hangi maddesinin aile yapısını bozduğunu gösteremedi.

“İstanbul Sözleşmesi, devletlere şiddetle mücadele görevi yükleyen bir belge. Uygulanması halinde kadın cinayetlerini durdurduğu ölçülmüş bir belge. 'Sözleşmeden çıkılır' diye açıklama yapanlar Emine Bulut’un, Özgecan Aslan’ın, Ceren Damar’ın, Ayşe Paşalı’nın hatırasına hakaret ediyor. Sözleşmeden çıkmayı isteyenler kadına şiddetle başka nasıl mücadele etmeyi düşünüyor? Kadınları yaşatmak için bir tek planları olmadığı gibi canımızı koruyan sözleşmeye düşmanlık besliyorlar.”

Eyüboğlu: Kurtulmuş nefret söylemi yayıyor
Avukat Meriç Eyüboğlu, kadınların güçsüz bırakılmak istendiğine dikkat çekiyor ve "Kadınların öldürüldüğü bir yerde bu sözleşmeyi kaldırmak, erkek şiddeti ile mücadelede samimi olunmadığını bir kez daha gösteriyor" diye özetliyor.

Eyüboğlu şöyle diyor:

"İstanbul Sözleşmesi’nin de sözleşmenin uygulandığını göstermek amacıyla çıkarılan 6284 No’lu yasanın da uzun zamandır kaldırılmasını istiyorlar. Sadece iktidar değil, oldukça geniş bir kesim var bu talepte bulunan. Hürpar’dan Saadet Partisi’ne kadar değişik, geniş bir blokla karşı karşıyayız.

"Sadece hükümetle sınırlı olmadığını bilmekte fayda var bu cephenin. Aslında nafaka hakkı tartışması ile başlayan süreç. Her üçüne ilişkin ortak düşmanlığın kökeninde aile olduğunu görüyoruz. Diyorlar ki, son olarak Kurtulmuş’un açıklamasına da bakılarsa, hep aynı mesajı görüyoruz: ‘Bunlar bize ters’. Neden ters? Çünkü aileye zarar veriyor. İstanbul Sözleşmesi’nde ‘cinsel yönelim’ maddesi var. ‘İstanbul Sözleşmesi melez bir cins yaratmayı hedefliyor, böyle bir amacı var’ diyorlar. Kurtulmuş’un söyleminde de var. Bu söylemin ayrımcılık, nefret söylemi olduğunu söylemek mümkün.

‘Kadınların güçlenmesini istemiyorlar’
“Diyanet İşleri Başkanı bile pandeminin nedenini LGBTİ+’lara bağlamıştı. ‘Kadınlarla erkekler eşit’ diyerek de aileye zarar veriyormuş. Kadınları güçlendiriyor sözleşme. İtiraz etmesi, şiddet karşısında yalnız olmadığını bilmesi açısından 6284 No’lu düzenleme ve İstanbul Sözleşmesi destek sözleşmesi. Kadınlar, bu iki düzenlemeye rağmen öldürülmeye devam ediyor. Bu iki düzenleme kadınlar açısından vazgeçilmez. Bu hali ile bile yetersizken kaldırılmasını istiyorlar. Kadınların güçlenmesini istemiyorlar. Karşımızdaki bloğun görüşü ‘kadınlar güçlenirse boşanır ve aileler yıkılır’.

“Makbul kadın dışındaki tüm kadınları İstanbul Sözleşmesi, 6284 No’lu yasa nedeniyle tehlikeli kadınlar olarak görüyorlar. Eğer bu iki düzenleme kaldırılırsa kadınlar boşanamaz. Nafaka tartışması da aynı şekilde. Hepsi kutsal ailenin korunması gerekçesi ile isteniyor.

'Kadınların eylemleri de hedefte'
Kadınların güçlenmesi açısından yalnız olmadığının bilinmesi açısından da feminist eylemler de hedefte. Bu anlamda 8 Mart’ı örnek göstermek istiyorum. İstanbul’daki Feminist Gece Yürüyüşlerine iki yıldır saldırı olduğunu biliyoruz. Oysa kadın eylemleri yeni değil. Neden son iki yıldır kadın eylemleri hedef haline geldi. Çünkü bu saldırının bir parçası olarak bunu görmek lazım, İstanbul Sözleşmesi gibi Nafaka hakkı gibi, 6284 No’lu düzenleme gibi kadınların eylemleri hedef haine geldi.

“Kadınların hayır demesine ilişkin iktidardan karşıt bir söylem var. Bir uluslararası sözleşmeden vazgeçmek uluslararası ilişkiler açısından kolay değil. Bunu yaparlarsa erkek şiddeti ile mücadelede samimi olmadıklarını göstermiş olurlar. Biz çocuk istismarını meşrulaştıran yasa düzenlemesine karşı, İstanbul Sözleşmesi, 6284 No’lu nafaka hakkı saldırılarına karşı da tutum almaya itiraz ermeye devam edeceğiz. Haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Var olan yasalar bile erkek şiddetini önlemezken var olan yasayı kaldırmaları sadece kadın düşmanılığı ile ifade edilemez bir durum.

Altun: İstanbul Sözleşmesi kazanımımızdır, vazgeçmeyiz
Avukat Feyza Altun da sözleşmenin aile yapısını bozduğu iddiasını gerçeği yansıtmadığını belirterek şöyle diyor:

“İstanbul Sözleşmesi temelinde hukuki ya da biyolojik bağ olup olmadığına bakılmaksızın aynı evde yaşayan partnerlerin, evli kişilerin ya da eski eşlerin arasındaki kadın ve kız çocuklarına yönelik şiddetin ortadan kaldırılmasını; cinsiyet, cinsel yönelim ve toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılığın ortadan kaldırılmasını amaçlayan bir sözleşmedir. Bu sözleşme metnine bakıldığında anlaşılacaktır ki kadın ve erkek arasında gerçek bir eşitlik sağlanması, şiddetsiz ilişkiler ve toplum yapısı amaçlanıyor.

“Aile yapısını bozduğu” iddiaları tamamen asılsızdır. Sözleşmeden korkan ve varlığından rahatsız olanların temel korkusu kadınların güçlenmesi ve devlet eliyle bunu sağlayacak mekanizmaların kurulmasını istememeleri. Kadınları sadece kendi çıkarları, istekleri doğrultsunda kendisine hizmet etmek zorunda bir “kurum” olarak gören, cinsel yönelimine göre insanlara nefreti, şiddeti körükleyen zihniyet, bugün sözleşmeyle uğraşıyor ve sözleşme ihlallerine karşı uluslararası boyutta sorumluluktan kaçmak istiyor.

“Bir toplumda şiddeti ortadan kaldırmayı amaçlamanın yozlaşma olarak görülmesi ancak şiddeti bir yönetim ve iktidar biçimi olarak kullanmayı meşru gören zihniyetin yansıması olabilir. İstanbul Sözleşmesi bugün bizim büyük bir kazanımınızdır ve bu sözleşmedeki haklarımızdan feragat etmeyeceğimiz, bu konuda gereken mücadeleyi göstereceğimizi ilgililer bilmelidir.”

İstanbul Sözleşmesi ne diyor?

"Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi'nin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı", Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nda 2011'de kabul edilerek yasalaştı.

İstanbul'da imzaya açıldığı için İstanbul Sözleşmesi olarak da anılan Sözleşme'yi ilk imzalayan ülke Türkiye.

Sözleşme, ''kadına yönelik şiddet'', ''aile içi şiddet'', ''kadına yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet'', ''kadın'' kavramlarını tanımlıyor. Uluslararası alanda kadına yönelik ve aile içi şiddetle ilgili ilk bağlayıcı belge olma özelliğini taşıyan sözleşme şu yükümlülükleri getiriyor:

İstanbul Sözleşmesi psikolojik şiddet, ısrarlı takip, fiziksel şiddet, tecavüz, zorla evlendirme, kadın sünneti, kürtaja zorlama, zorla kısırlaştırma, tecavüz ve taciz dahil cinsel şiddet olmak üzere kadına yönelik şiddetin tüm türlerini kapsıyor.

Sözleşme çerçevesinde eviçi şiddet, aynı evde yaşıyor olsun ya da olmasın mevcut ya da eski eş ya da partnerler arasında yaşanan her türlü şiddet edimini içerecek şekilde kadının korunmasını esas alıyor.

Kadınları konumlandırırken "aile" olmayı, evlilik birliği içinde bulunmayı ya da aynı evi paylaşıyor ya da paylaşmış bulunmayı gerektirmiyor.

Sözleşmenin getirdiği yükümlülükler öncelikle devlet görevlilerine yönelik. Devlet kendi adına hareket eden görevlilerinin İstanbul Sözleşmesi'nin gereklerini yerine getirmesini sağlamak zorunda.

Devletlerin sorumluluğu bununla sınırlı değil. Aynı zamanda şiddeti gerçekleştiren ister kadının sevgilisi, ister kocası, ister babası, ister patronu olsun, yani kim olursa olsun şiddetin önlenmesi, soruşturulması, cezalandırılması, zararın tazmin edilmesi yükümlülüğü de devlete ait.

(EMK)

http://bianet.org/kadin/erkek-siddeti/226789-istanbul-sozlesmesi-size-ne-yapti

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder