3 Haziran 2018 Pazar

"Hayatta Kalmak" Değil, "Yaşamak" İstiyoruz

İSVEÇLİ LGBTİ ÖRGÜTÜ RFSL'DEN IDA ALI LINQQVIST

İsveçli LGBTİ örgütü RFSL’den Ida Ali Lindqvist’le İsveç’teki LGBTİ'leri konuştuk; "Biz tolere edilmek istemiyoruz, olduğumuz kişi olarak kabul edilmek ve saygı duyulmak istiyoruz."


* Stockholm Onur Yürüyüşü her sene RFSL'nin taşıdığı "Yürüyemeyenler için yürüyoruz" yazılı pankartıyla başlıyor.

İsveç, belki de dünyada LGBTİ hakları açısından en ileride olan ülkelerden biri. Onur Haftası boyunca başkent Stockholm bir bütün halinde gökkuşağına dönüşüyor. Eşcinsel Polisler Derneği’nden, piskoposluk yapan eşcinsellere, Türkiye’den baktığımızda çok ileri görünse de, her ülkenin kendi içinde sorunlar var.

İsveç’in en eski LGBTİ örgütü RFSL’den Ida Ali Lindqvist’le 17 Mayıs Homofobi ve Transfobi Karşıtı Gün (IDAHOT) için geldiği İstanbul’da buluştuk ve İsveç’te LGBTİ hareketini konuştuk.

RFSL neler yapıyor? Ne konuda çalışmalar yapıyorsunuz, biraz bahsedebilir misin?

1950’de kurulduk. En başta sadece eşcinsel erkeklerin kurduğu bir örgüttü. Daha sonra lezbiyenler, ardından biseksüeller ve sonrasında translar da katıldı. RFSL başka sivil toplum örgütleriyle de çalışıyor. Örneğin Refugees Welcome ile çalışmalar yapıyoruz. Mülteci LGBTİ’lerin İsveç’te kalabilmesi için çalışmalar yapıyoruz. Şiddet mağduru LGBTİ’lere yardımcı oluyoruz.

Ben eğitim konusunda çalışıyorum. Şirketlere gidiyorum LGBTİ duyarlılığı konusunda sertifika veriyoruz. Düzenlediğimiz atölyeler bir kerelik değil, şirketler bize başvuruyor ve ardından toplamda 6 ay boyunca dört kez dört saatlik atölyeler yapıyoruz. Bu çalışmada normları sorgulamalarını sağlıyoruz. Eğitime katılanlar ilk geldiklerinde, LGBTİ bireylerle ilgili bilgiler vereceğimizi zannediyor ama biz insanların kendileri hakkında düşünmesini sağlamaya çalışıyoruz. Şimdiye kadar hep “öteki”nden bahsedildi ama artık herkesten bahsetmeliyiz. Hetero ve cis normlarını konuşuyor, tartışıyoruz. Örneğin eğer bir eşcinselsen, tüm eşcinselleri temsil ediyormuşsun gibi davranılıyor, bu tüm azınlık grupları için geçerli. Ama bu heteroseksüeller için geçerli değil. Bunu anlattığımızda düşünmeye başlıyorlar. Sonra da verdiğimiz sertifikanın geçerliliğini koruması içinüç sene sonra tekrar arayıpi o işyerine gidiyoruz. Çünkü bu sertifikayı “satın alamazlar”, bunun için çalışmaları ve istikrarlı olmaları gerekiyor.

İsveç’te gerekil kanunlar, yasal düzenlemelerin hepsi mevcut. Ama kağıt üzerindeki kanunlar her zaman hayata yansımıyor, örneğin trans haklarına yönelik ciddi bir direnme söz konusu.

Şu an parlamentoda ırkçı bir parti var. Ayrıca neo Nazi gruplar mevcut ve çoğalıyor ve güçleniyorlar. Bu ayrımcı grupların, küçük alanları kazanmaya başladıklarını söyleyebiliriz. Azınlık grupları birbirlerine karşı kışkırtıyorlar. Müslümanlar, LGBTİ’ler… Şimdi kürtaja kısıtlamalar getirilmesi tartışılıyor.


Açıkçası İsveç’te LGBTİ’lerin daha rahat olduğunu sanıyordum. Ayrıca bir etnik kimliğe sahip LGBTİ’ler mi sorun yaşıyor, yoksa İsveçli LGBTİ bireyler de ayrımcılıkla karşılaşıyor mu?

İsveçli LGBTİ’ler için yasal zeminde bir koruma mevcut. Ama bu yasal zemin de yeni yeni kapsayıcı olmaya başlıyor. Örneğin trans bireyleri nefret suçlarından koruyan yasa daha geçtiğimiz haftalarda kabul edildi. Eşcinsellere karşı nefret suçlarıyla ilgili bir ceza yasası vardı ama translar için yoktu.

Gerçekten mi? 2018’den önce böyle bir yasa yok muydu?

Maalesef yoktu. Tam da bunu anlatmak istiyorum aslında. Trans geçiş ameliyatlarında kısırlaştırma şartı da 2014’te kalktı.

Soruya geri dönecek olursam, evet, ekstra kimlikleri olmayan LGBTİ’ler için dışarı çıkmak sorun değil. Ama işyerlerinde çok fazla ayrımcılığa uğruyorlar. Örneğin bir iş görüşmesi sırasında trans olduğunuzu söylerseniz, işe alınma ihtimalinizi etkileyecektir. Bu ayrımcılık tabii ki yasak, ama böyle işlemiyor. Dolayısıyla kimliğini saklamak zorunda kalıyorsun.

Stockholm ziyaretimde, en çok transların ayrımcılıkla karşılaştığını duymuştum. Biraz bundan bahsetmenizi isteyeceğim. Durum neden böyle ve ne gibi sorunlar yaşıyorlar?

Çoğu yer onlara açık değil, örneğin kadınlar ve erkekler olarak ayrılmış kamusal tuvaletler… Bir başka sorun da açıkçası feminist hareketin içinde üçüncü cinsiyeti kabul etmeyenler. Sanki translar feminist olamazmış ve feministler trans olamazmış gibi davranıyorlar. Dolayısıyla translar da kendilerini rahatça ifade edemiyor çünkü feministlerle karşı karşıya gelmekten çekiniyorlar.

Translar için çalışma hayatı nasıl? Türkiye’de çoğu trans seks işçiliği yapmak zorunda kalıyor.

İsveç’te de durum benzer, ama durum biraz da hangi trans kimlikten olduğunla alakalı. Mesela bir transseksüelsen ve geçişini tamamen tamamladıysan, yani kimlik değişikliğini de yaptıysan, biraz daha kolay, çünkü insanlar seni cis bir birey olarak görüyor. Ama bir crossdresser (*) isen, hiçbir şansın yok.

Aile içinde giderek daha fazla kabul görüyor. İsveç’te okullarda çok fazla trans çocuk açılmaya başladı ve okullarda buna karşı tavır “Tamam, sana nasıl hitap etmemi istersin?”. Ama ergenlik çağındaki translar bir taraftan en fazla sıkıntı çeken grup çünkü tam da bu dönemde aslında vücudunuz istemediğiniz şekilde değişmeye başlıyor. Göğüsler büyüyor, kıllar çıkıyor ve bunu içselleştirmek zor oluyor. Ve bize söyledikleri şu: “Biz trans olduğumuz için değil, çevremizdeki normlar nedeniyle sıkıntı yaşıyoruz.”

Translar hem partner şiddetine hem de eviçi şiddete daha fazla maruz kalıyorlar. Çok yaşanan bir sorun, sorun yaşadığınız sevgilinizin trans kimliğinizi açık etmesi. Bu trans bireyleri çok yıpratıyor.

Biseksüeller de “ne geysin, ne lezbiyen, ne olduğuna karar ver” gibi ayrımcı bir tavırla karşılaşıyorlar. Biseksüeller için LGBTİ topluluğuna kabul edilmek her zaman kolay olmayabiliyor.

(*) Crossdresser / CD: Farklı cinsiyet kimliklerine atanan kıyafetleri giyen kişi.

Peki trans bireyler LGBTİ camiasında kolayca kabul görüyor mu? Bunu merak ediyorum çünkü Onur Haftası boyunca transların hiç görünür olmadığı, katılımcıların daha çok eşcinsellerden oluştuğu aklımda kaldı.

Evet, görünür değiller, Onur Haftası’nda bile. Aslında bir anlamda LGBTİ hareketinin içindeki “azınlık” da onlar. Yine de transların festivalleri var, medyada artık daha görünürler, yani transların kendilerine alan açmaya başladıklarını söyleyebiliriz. Yine de bazı feminist çevreler tarafından dirençle karşılaşıyorlar, bunu söylediğim için gerçekten üzgünüm ama bu doğru. Bu gerçekten çok üzücü. Üstelik feministlerin trans hareketiyle tartışmaları medyaya da yansıyor. Dediğim gibi, insanları birbirine düşürüyorlar ve tartışmalarını izliyorlar. Buna şahit olmak çok rahatsız edici.

LGBTİ mültecilerin İsveç’teki durumu nedir?

Şu an İsveç sınırları kapatıyor, yani artık İsveç’e gelmek çok zor. En zor durumda olanlar da LGBTİ mülteciler çünkü sadece “ben eşcinselim ve İsveç’e sığınmak istiyorum” diyemiyor, İsveç sığınma nedeninin kanıtlanmasını istiyor yani bu durumda daha önce yaşadığın ülkede, eşcinsel bir hayat tarzı yaşadığını kanıtlamanı istiyor. Eşcinsel olacağını nasıl kanıtlayacaksın? Zaten geldiği ülkede bunu yaşayamadığı için sığınma başvurusu yapıyor, eğer görünür bir eşcinsel olsaydı zaten öldürülecekti…

LGBTİ mültecilerin çoğu kağıtsız. Kağıtsız olunca hiçbir şey yapamıyorsun. Ve onların İsveç’te kalmasını sağlamak gittikçe zorlaşıyor. Her ay geri gönderilecek bir LGBTİ birey oluyor, herkes bunun onun için “ölüm” anlamına geldiğini söylüyor ama sınırdışı edilmelerine engel olamıyoruz.

Mülteci ve göçmen LGBTİ’lerin kendilerine ait bir örgütü var mı?

Hayır, RSFL’e başvuruyorlar.

Türkiye’de LGBTİ hakları mücadelesi oldukça zorlu geçiyor. 10 yılı aşkın süredir çok kalabalık bir şekilde gerçekleşen Onur Yürüyüşleri 2015’ten bu yana engelleniyor. Türkiye’yle paylaşmak istediğiniz bir mesajınız var mı?

Herkesin insan haklarından konuşmamız ve hep beraber konuşmamız lazım. Bahsetmemiz gereken konu kesinlikle “tolerans” değil. Çünkü toleranstan bahsettiğimizde, tolere etmeme iktidarı da söz konusu oluyor. İnsanlara saygı duymak ve kabul etmekten bahsetmemiz gerekiyor. Biz tolere edilmek istemiyoruz, olduğumuz kişi olarak kabul edilmek ve saygı duyulmak istiyoruz. Sizin heteroseksüel haklarınızı elinizden almaya çalışmıyoruz, aynı hakları istiyoruz. İnsan haklarının birazını da biz istiyoruz. İnsanların kimliğini saklaması, yalanlarla yaşaması mı normal olan?

Bu kimsenin seçebileceği bir şey değil. Ben lezbiyen olmayı seçmedim. Eğer seçebilseydim, tabii ki heteroseksüel olmayı seçmezdim, hayır. Ama o "seçeneğin" daha kolay olduğunu görüyorum. İnsanların şunu anlaması gerekiyor: kimse marjinalize edilmeyi ya da sevgilisiyle el ele tutuştuğunda öldürülmekten korkmayı istemez. Korksak da bunları yapıyoruz, çünkü “hayatta kalmak” değil, “yaşamak” istiyoruz. (ÇT)

Eşcinsel Özgürleşme Gününden Onur Yürüyüşüne
İsveç’teki ilk Onur Yürüyüşü, Gay Power Club isimli yerel bir örgüt tarafuından 15 Mayıs 1971’de evlilik eşitliği hakkı talebiyle Örebro’da düzenlendi. 1977’de ise yine aynı taleple gösteriler yapılmaya başlandı.

Stockholm Onur Yürüyüşü 1981'den 1998'e kadar ise “Eşcinsel Özgürleşme Günü” adıyla düzenlendi. Her yıl farklı bir Avrupa ülkesinde düzenlenen Europride’ın 1998’de Stockholm’de düzenlenmesinin ardından, Onur Yürüyüşü ismini aldı.

Ancak Onur Haftası’nın ticarileşti ve LGBTİ hareketi buna tepki olarak birkaç yıl ardarda “Stockholm Utanç Festivali”ni düzenlediler.

2003’te “Ulusal Demnokratik Gençlik” adlı bir grup, Onur Yürüyüşü’ne saldırdı. Bu saldırının öncesinde ve sonrasında da çeşitli muhafazakar ve dindar gruplar gösteriler düzenleyerek LGBTİ haklarını protesto etti.

Bu süreçte siyasi partiler için Stockholm Onur Haftası’nda görünmek önem kazandı. Şimdiye kadar İsveç Demokratları dışındaki tüm parlamenter gruplar Onur Yürüyüşü’ne katıldı. Siyasi partilerin yanısıra dernekler, kamu kurumları ve sendikalar da sergiler, seminerler ve kortejleriyle yürüyüşe destek verdi.

2014’te ise ilk defa bir İsveç Başbakanı, Fredrik Reinfeldt, Onur Yürüyüşü’ne katıldı.


http://bianet.org/biamag/lgbti/197778-hayatta-kalmak-degil-yasamak-istiyoruz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder