28 Haziran 2017 Çarşamba

DKH’den LGBTİ dayanışma derneğiyle röportaj!

Ortadoğu’da ki savaş süreciyle birlikte aslında insanlar göç etmeye başladılar. Göç etmek zorunda kalan herkes mağdur. Ancak burada göç edenlerin içerisinde LGBTİ’ler özellikle translar daha çok mağdur ediliyor. Barınma, kimlik ve çalışma sorunu yaşıyorlar. Yani birçok göçmen farklı işlerde daha ucuza çalıştırılsa da translar çalışacak bir alan dahi bulamıyorlar. Ne yazık ki translar dünyanın her yerinde, kendi ülkelerinde de göçmen muamelesi görüyorlar, kabul görmüyorlar


LGBTİ-Onur haftası dolayısı ile Demokratik Kadın Hareketi LGBTİ-Dayanışma Derneği ile bir röportaj gerçekleştirdi. Dayanışma Derneğinden Deniz Tunç ile yapılan röportajı öneminden dolayı okurlarımızla paylaşıyoruz.

DKH: Son iki yıldır sivil faşistlerin Onur Yürüyüşünü hedef alan cihat çağrıları oluyor. Bu yılda devam eden tehdit ve saldırı çağrılarına yönelik ne söylemek istersiniz?

Deniz Tunç: Son iki yıldır ramazan bahanesiyle hem sivil faşistler hem de devlet aracılığıyla yürüyüşlere müdahale oluyor. Ne yazık ki sivil saldırıların suç duyuruları da sonuçsuz kalıyor. Kurumların resmi olarak yaptığı başvurular kabul edilmiyor. Zar zor bir kaç başvuru ancak kabul ediliyor ve  geçen sene bir IŞİD elemanının trans onur yürüyüşüne saldırmak üzereyken yakalandığı yönünde haberler yapıldı. Saldırı bize yönelik olmasına rağmen dosyaya dönük herhangi bir şeye ulaşamıyoruz. IŞİD’in yanı sıra ülkücüler de sürekli çağrı yapıyor. Bunun gibi birçok sorunla uğraşıyoruz. Ne yazık ki bu saldırıların ve tehditlerin önünü açan en büyük şey cezasızlık. Yani dava açılmış olsa bile hiçbir şekilde sonuçlanmıyor. Alperen Ocakları İstanbul İl Başkanı’nın aynı söylemleri bu sene de tekrarlamasının en önemli nedenlerinden biri cezasızlık. Mahkemeye gelmediği için hakkında zorla getirme kararı çıktı. Avukatımızın talebi olmasına rağmen tutuklamaya yönelik herhangi bir şey çıkmadı. Söylemlerinin aynısını tekrarlayarak hatta daha da ileri giderek “iki yüz bin kişiyle orada oluruz “dedi. Bu her seferinde böyle artarak devam ediyor. 2012 yılında polisin arkasına saklanarak su şişeleri fırlattılar. Bizden doğru tepki gelince polis onları dağıtmak zorunda kaldı. İki sene önce de Galatasaray Lisesi önünde yine yürüyüşümüzü polisin arkasına saklanarak provoke etmeye çalıştılar. Ama devlet buna yönelik herhangi bir işlem yapmayıp aksine cezasızlık ile ödüllendirmesi bunların giderek artıp nefret söylemlerine ve oradan da nefret cinayetlerine kadar gitmesine sebep oluyor. Nefret cinayetlerine kurban giden arkadaşlarımızın  katilleri  Türk Ceza Kanunu’nda ki tam karşılığı  kasten adam öldürme, yaralama, cinayet gibi suçların cezası müebbet iken 10 ile 18 sene arası ceza verip buna da iyi hal ile indirip 3-5 sene ile aramıza geri koyuyorlar. Zaten fiziki saldırılardan kimse tutuklanmıyor. Yani translara, LGBTİ’lere, kadınlara yönelik saldırılardan kimse tutuklanmadığı için göz önünde olmak isteyen, kendisini belli etmek isteyen, trans onur haftasını hedef alıp gazetelerde yer buluyor.

DKH: Bu söylediklerinizin üzerinden bir şey daha sormak istiyoruz. Bu ülkede kadınlara, LGBTİ’lere ve özellikle translara yönelik cezasızlık kanununun var olduğunu yıllardır biliyoruz. Takip ettiğimiz mahkemelerde de bunu görüyoruz. Geçen yıl da cezasızlık durumu sivil unsurlarca biliniyordu fakat geçen yıl yaptığı açıklamanın ardından Alperen Ocakları Başkanı Kürşat Mican yaptığı açıklamanın yanlış anlaşıldığını belirterek, açıklamasını geri çekti.  Bu yıl dava sürmesine rağmen daha sert bir açıklama ile karşımıza dikildiğini görüyoruz bu süreci neye bağlıyorsunuz?

D.T : Ne yazık ki AKP biraz yakınında olan herkese kucak açıyorken yani Alperenler, Ülkücüler;  referandum süreci dokunulmazlıkların kaldırılması vs gibi süreçlerde birlikte hareket ettiği için yargılanma sürecinden de hiçbir şey çıkmayacağını biliyor. Bunun için de üslubunu da dilini de sertleştirerek devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde görülen duruşmaya gelmemesi bir şey değiştirmiyor. Eminiz ki bu duruşmaya gelseydi davayı açan arkadaşımız Kıvılcım Arat’a fiziksel şiddet uygulayacaktı. Çünkü zaten erk devleti arkalarına almışlar. Şimdi de AKP ile birlikte hareket ettikleri için bundan eminiz.

DKH: Peki bu tarz davarı kamuoyunun yeterince sahiplendiğini düşünüyor musunuz? Gezi’den sonra özellikle gezi hareketi ile birlikte LGBTİ+ hareketi büyük bir görünürlük kazandı, toplumsal muhalefet içerisinde geniş bir kitleye seslenebildi ve sonraki iki yürüyüşüne bakıyoruz yüz bine yakın insanın katıldığını görüyoruz fakat bugün geldiğimiz noktada ise durum farklı. Mesela geçen gün bir duruşma vardı, 15 Haziran Trans Onur Yürüyüşü’ne katılanlara yönelik açılan bir dava duruşmasıydı, hepsi beraat aldı, davanın takip edildiğini biliyoruz. aynı zamanda Kürşat Mican davası görüldü ve bunun gibi bir çok dava var. Bu davaların takip edildiğini kamuoyu tarafından sahiplenildiğini düşünüyor musunuz?  LGBTİ+ hareketi’nin pratik faaliyetinin politikasını yeterli görüyor musunuz? Toplumsal muhalefete yönelik ne düşünüyorsunuz?

D.T: LGBTİ+ hareketi toplumsal muhalefet içerisinde önemli bir noktada duruyor. Ama ne yazık ki biz kendi içimizde de ayrışıyoruz. Böyle bir gerçeklik var. Birçoğu İstanbul Onur Haftasını sahiplenirken, Trans Onur Haftasını sahiplenmiyor. Gerçekten bu ayrışmayı yaşıyoruz. Çok büyük davalarda muhalif kesim bir şekilde dayanışıyor ama bir duruşma ya da ondan sonraki basın açıklamasında vs unutuluyor. Elle tutulur bir şey yok. Yani bir iki toplantıya gelmek dışında yapılan çok fazla bir şey yok aslında. Temel sorunda bu muhalif kesim tam anlamıyla bir araya gelemiyor.

DKH: Peki bu yıl yapılacak yürüyüşe geçersek temayı göç olarak belirlemişsiniz buna dair ne düşünüyorsunuz? Bu süreç nasıl işliyor(tema belirleme süreciniz) ve neden göç olgusunu tema olarak belirlediniz?

D.T: Ortadoğu’da ki savaş süreciyle birlikte aslında insanlar göç etmeye başladılar. Göç etmek zorunda kalan herkes mağdur. Ancak burada göç edenlerin içerisinde LGBTİ’ler özellikle translar daha çok mağdur ediliyor. Barınma, kimlik ve çalışma sorunu yaşıyorlar. Yani birçok göçmen farklı işlerde daha ucuza çalıştırılsa da translar çalışacak bir alan dahi bulamıyorlar. Ne yazık ki translar dünyanın her yerinde, kendi ülkelerinde de göçmen muamelesi görüyorlar, kabul görmüyorlar.

DKH: O zaman son olarak Onur Haftasıyla ilgili söylemek istediğiniz bir şey var mı? Kamuoyundaki saldırı çağrılarıyla ilgili ne söyleyeceksiniz?

D.T: Bütün bu saldırı çağrılarını, yine engellemeye çalışacağız. Faşistlerle bir olup saldıracaklar, yine gözaltılar olacak. Bunun için, yalnız yürümediğimizi göstermek için, yalnız olmadığımızı göstermek için, dayanışmak için herkesi 2 Temmuz’da yürüyüşümüze bekliyoruz.

Teşekkürler…

http://www.halkingunlugu.org/index.php/kadin/item/11079-dkh-den-lgbti-dayanisma-dernegiyle-roportaj

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder