25 Şubat 2017 Cumartesi

Nefret söylemi hala sahnede

Müjdat Gezen Sanat Merkezi'ne yapılan saldırının ardından basında yer alan bazı haberler medyadaki ayrımcı dili tekrar gündeme getirdi. Uzmanlara göre, basında kullanılan dil ilk kez bu kadar sertleşti.


Müjdat Gezen Sanat Merkezi (MSM) 20 Şubat'ta kundaklandığında olayın kendisi kadar, öncesinde ve sonrasında muhafazakar sağ basında çıkan yayınlar da dikkat çekti. Özellikle bir gazetenin saldırıyı sosyal medya hesaplarında "P… Müjdat'a büyük şok” başlığıyla duyurması medyanın kullandığı saldırgan ve ayrımcı dille ilgili tartışmaları yeniden alevlendirdi.

Saldırıdan sonra Müjdat Gezen'le görüşmeye gittiğimizde MSM'ye geçmiş olsun ziyaretleri devam ediyordu. Ünlü tiyatrocunun büyük bir kütüphane ve Atatürk portreleriyle bezenmiş yüksek tavanlı, karanlık ofisinde eski bir rock şarkısının sesi yanan kapının tamir edilmesi için devam eden çalışmaların gürültüsüne karışıyordu.

"Korkuyor musunuz?” diye sorunca meydan okuyan bir tavırla "Hayır” dedi. "Gerçi buraya, eve, tiyatroya koruma gönderdiler ama korkmuyorum çünkü halk bizi koruyor, sağolsunlar.”

Müjdat Gezen hakkında yapılan yayınlara aldırmadığını, hatta saldırıdan önce kendisine saldıran videoyu izlemediğini söyledi. "Avukatım ilgileniyor. Bakmadım bile… Çünkü kusura bakmasın kimse, adam yerine koymuyorum” yorumunu yaptı.

Kendisinin de zaman zaman fazla sert bir dil kullandığı yönünde eleştiriler aldığını hatırlatınca "Elbette, diyalektik bir şey bu” yanıtını verdi. "Bazen çok yumuşak, bunlar ‘Bak nasıl korktu, sindi' dediğinde de onlara hiç korkmadığımızı anlatan bir dille” konuştuğunu söyledi.

‘Bu dille ilk kez karşılaşıyoruz'
Elbette Türkiye'de medyanın ayrımcı, ayrıştırıcı, aşağılayıcı diline hedef olan ilk kişi Müjdat Gezen değil. 1999 yılında Ahmet Kaya için "Vay Şerefsiz” manşeti atılmıştı. Hrant Dink suikaste kurban gitmeden önce defalarca hedef gösterilmişti. Türbanlı kadınlar defalarca ana akım medyanın saldırılarına maruz kaldı.

Türkiye basın tarihi konusunda uzman olan ve akademik kariyerinde medyada nefret söylemi üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Mahmut Çınar "Medyada her zaman küfür, aşağılama, şiddete yönelten unsurlar vardı. Ama bu kadar medya dili geleneğinin ötesinde ifadelerle ilk kez karşılaşıyoruz” diyor.
Çınar etnik ve dini grupların her zaman hedefte olduğunu hatırlatıyor. Nitekim Hrant Dink Vakfı Nefret Söyleminin İzlenmesi Projesi'nin raporlarına göre "Suriyeli nankörler”, "Hristi terörist”, "Yahudi tıynetliler”, "tecavüzkar Ermeniler" Şubat ayında medyada kullanılan nefret söylemi içerikli ifadelerden sadece birkaçı oldu.

Dini ve etnik kimlikle birlikte en çok ayrımcılığa uğrayan gruplardan biri de LGBTİ bireyler. Türkiye'de 20 yılı aşkın süredir LGBTİ hakları için mücadele veren Kaos GL Derneği'nin medya ve iletişim koordinatörü Yıldız Tar, özellikle OHAL süresinde ana akım medyada görünmez olduklarını söylüyor. "[LGBTİ bireyler medyada] yer aldığı noktada da nefret söylemi ve kalıp yargılara hapsedilmesiyle karşılaştık” diyor. Bazı medya organlarını ise bunu bir yayın politikası haline getirdiğini, kendilerine rakip gördükleri grupları da LGBTİ'ler üzerinden karaladıklarını vurguluyor.

Bazı gruplar ise geçmiş yıllara göre daha az hedef oluyor. Çınar "Ana akım medya yurttaşın sesi olmak yerine daima devletin sözcüsü olmuştur. Devlet söylemi de 90'lı yıllarda dindarlara karşı olduğu için bu dönemde dindarlara karşı nefret söyleminin çok örneği vardı” diyor. Ancak artık dindarların hedefte olmadığını vurguluyor.

Çınar'a göre medya artık Kürt kimliğine karşı da daha dikkatli bir dil kullanıyor. 1990'lı yıllarda Türk basının Kürt sorununa nasıl yaklaştığını "Manşetlere Bak Aklını Kaçırırsın” isimli kitabında inceleyen gazeteci Burcu Karakaş ise bazı olumlu adımlar atılmış da olsa Kürtlere karşı ayrımcı söylemin medyada devam ettiğini düşünüyor. "Neticede 1994'te DEP'li milletvekillerinin tutuklanmasının haberleştirilme tarzı ile bugün HDP milletvekillerine tutuklanmasına dair yapılan haberler çok da farklı değil” hatırlatmasını yapıyor.

Peki medyada bir grubun mensubu olarak hedef olan kişiler ne hissediyor?

Kendisi de defalarca çeşitli yayınların hedefi olan Tar, "Bu şekilde hedef göstererek korkutmak, sindirmek, görünmez kılmak istiyorlar. Ama benim buna vaktim yok” diyor. "Sinirleniyoruz. Ve bunu değiştirmek için sürekli mücadele ediyoruz.”

© Deutsche Welle Türkçe

Pınar Ersoy

http://www.dw.com/tr/nefret-s%C3%B6ylemi-hala-sahnede/a-37713265

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder