Bir nesil yetiştirmek idi amacımız. Ecdadını tanıyan, tanıtan…
Bunun için her şey göze alınmıştı aslında ama…
Günümüz Türkiye’sinde özellikle eğitim-öğretim alanında sivil toplum kuruluşlarının, vakıfların önemli çalışmaları bulunuyor. Gençlik yapılanmaları aracılığıyla yürütülen bu çalışmalar öğrencilerimizin bam teline dokunmakta; yaşamlarına bir nevi yön vermektedir. Bu çalışmalara canı gönülden destek verenler olduğu gibi artık ahlaksızlığı kanıksamış, böylesi çalışmalara nasıl bir çelmede ben takabilirim derdinde olan basiretsiz sendikalar ve sendikacılar bulunmakta. Bu sözde sendikacılar ülke genelinde yakaladıkları her fırsatta ahlaksızlığın yaygınlaşması için ellerinden gelen her şeyi yapmaktalar.
Nasıl mı?
Aslında basiretsizlikleri ve ahlaksızlıkları çok daha eskiye dayanan, eğitim kolunda kurulmuş olmasına karşın eğitim haricinde her mevzunun altından çıkmayı beceren bu sendikacılar, özellikle son zamanlarda LGBTİ kurmaya başladılar. Sözüm ona LGBTİ’li öğrencilere eğitim hakkı ve özgürlük istemekteler.
Buradan soruyorum ey basiretsizler..!
Sizin özgürlükten kastınız nedir? Bahsettiğiniz özgürlük okulların duvarlarına, bahçelerine gay ve lezbiyenlik gibi sapkınlıkların fotoğraflarını, afişlerini asmak mı?
“Gerçekten siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Doğrusu siz, ölçüyü aşan (azgın) bir kavimsiniz” (Araf Suresi, 81)
Bu tür faaliyetlerin sergilendiği bir sendika ve bu sendikanın her bir üyesi olan eğitimci potansiyel bir “sapıklık” tehlikesi taşımakta, öğrencilerimizin geleceğini tehdit etmektedir.
İçinde bulunulan gaflet dolu durumdan vazgeçeceğe benzemeyen bu sendikanın üyelerine sesleniyorum. Artık kesin bir tavır sergilemeli ve safınızı belli etmelisiniz. Ahlak kavramından nasibini almış her bir Eğitim-Sen üyesi üyeliğini sonlandırmalıdır.
Biz duyarlı eğitimciler olarak bu rezalete dur demek adına elimizden gelen her türlü çabayı göstererek bu ahlaksızlığa geçit vermeyeceğiz!
Şuurlu, bilinçli, ilim ve irfan yolunda yetişen bir gençlik için çabalıyorsak, çocuklarımıza geleceğimizin teminatı gözüyle bakıyorsak, başta bakanlık olmak üzere duyarlı tüm yönetici ve sendikacıları gerekli tepkiyi göstermeleri için sağduyuya davet ediyorum.
Üstad Necip Fazıl’ın da söylediği gibi : “Yarın elbet bizim, elbet bizimdir. Gün doğmuş, gün batmış ebed bizimdir! Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odundur.”
Saygılarımla
H.Mustafa ÇELİK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder