3 Ekim 2015 Cumartesi

Feminist korku filmi ‘Lyle’: ‘Rosemary’s Baby’ye bir lezbiyen övgü

1968 yapımı korku filmi ‘Rosemary’s Baby’nin bir klasik olması boş yere değil. Korku türüne psikolojik bir yaklaşım getiren film, klostrofobi, gebelikle ilişkili vücut dehşeti ve manipüle edilme gibi gerçek hayat korkularını işliyor.

İster bir Rosemary’s Baby fanı olun, isterseniz izlerken keyif almakta sıkıntı yaşamış olun (filmde Mia Farrow’un olması tecavüzcü Roman Polanski’nin etkisini yok ediyor mu?), sizin için yeni bir filmimiz var: “Rosemary’s Baby’ye bir lezbiyen övgü” olarak tanımlanan ‘Lyle’. Bu da ilginizi çekmediyse şu olsun: Başrolde Gabby Hoffmann (Girls, Transparent) oynuyor ve feminist korku sinemacısı Stewart Thorndike yönetmiş.

Gaby ve Stewart’la Lyle, korku türü ve Transparent hakkında konuştuk:

Dün gece Lyle’ı izledim ve oldukça ürkütücüydü, bayıldım! Bu fikir nasıl doğdu?

Stewart: Hikâye şöyle gelişir: Filmde Gaby’nin partnerini oynayan Ingrid [Jungermann] ile flört ediyordum. Çocuk sahibi olmak istedim fakat o istemedi. Ben de zıvanadan çıktım ve bunun hakkında bir film yaptım.

Ha, vay be! Peki o ne diyor bu işe?

Stewart: O da bir film yapımcısı, yani adil bir oyun. Aslında komik çünkü Ingrid ilk uzun metrajlı filmini yapmak üzere ve film, çocuk sahibi olmak isteyen eski sevgilisiyle yaşadıklarını anlatıyor. Yani intikamını alıyor!

Gaby: Bence kanıt Ingrid’in harika performansında. Yalnızca bu filmin yapılmasını desteklemekle kalmadı aynı zamanda kendini tümüyle karaktere verdi.

Lyle’ı yapmadan önce Rosemary’s Baby ile bir bağlantısı olduğunu hissettin mi?

Stewart: Rosemary’s Baby’yi her zaman sevdim fakat herhangi bir yolla onu yansıtmaya çalışmadım. Bunu yazdıktan sonra fark ettim ve beni rahatsız etmedi. İkisinin benziyor oluşunda bir sorun görmüyorum.

Gaby: Rosemary’s Baby’yi izlediğimde 10 yaşındaydım ama o zamandan beri de izlemedim. Lyle’ı yaptığımızdan beri izlemek istiyorum. Fakat, hakikaten korku filmleri hiç ilgimi çekmiyor. İşin içinde Stewart olmasaydı rol almazdım zaten. Tuhaf ve korkunç bir yere gözü kapalı dalmak gibiydi ve muhteşemdi.

Stewart, rolü yazarken aklında Gaby’nin olduğunu okudum.

Stewart: Evet, Gaby’nin erkek arkadaşı ve benim eski erkek arkadaşım birlikte bir film yapmışlardı ve ilk kez onun gösterimde mi tanıştık bilmiyorum ama “Onunla çalışmak istiyorum” gibi güçlü bir hisle dolduğumu hatırlıyorum.

Gaby: Filmi yapmadan önce de birbirimizi birkaç yıldır biliyorduk ama çok yakından değil. Bana birlikte çalışmayı teklif ettiğinde çok heyecanlandım. Ve gerçekten hayatımın en nefes kesici deneyimlerinden biriydi. Oyunculukla ve kendimle ilgili çok fazla şey öğrendim ve bu çok, çok eğlenceliydi. Şu an birbirimizi gerçekten tanıyormuşuz gibi hissediyorum.

Gaby, Lyle’ı hamile kalmadan önce çektin. Çocuğun olduktan sonra filmi izlemek tuhaf mıydı?

Gaby: Çocuk sahibi olduğunda dünyadaki her şey tuhaf ve korkutucu geliyor! Şu an Kaliforniya’da bir kanyonda yürüyorum ve ruh halim “Susuz bir çölde yaşıyoruz ve bebeğimi sırtımda taşıyorum” gibi. Tüm dünya dehşet verici.

Fakat eğlenceliydi. Lyle’ı ilk kez Los Angeles’ta bir gösterimde izledik ve 6 ya da 7 aylık hamileydim. Erkek arkadaşım karnımı montlarla sardı çünkü zavallı bebeğimizin film boyunca annesinin bir buçuk saat süren çığlıklarını ve ağlamalarını duyacağından endişeliydi. Ve filmden sonra sahneye çıkıp o şiş karınla soru cevap bölümünü yapmak gerçekten eğlenceli oldu. Tüm seyirciler dehşete düşmüştü!

Gaby, Lyle’da doğum sahnen var, sonra Girls’te de bir doğum sahnen var. Ondan sonra gerçek hayatta da doğum yaptın. Bunların hepsi bir yıl içinde mi oldu?

Gaby: İki yıla yakın bir süre. Gerçek hayatta doğum yapmadan yaklaşık 1,5 yıl önce Lyle’ı çektik. Ama evet, çok kısa bir zaman aralığı. Biraz tuhaftı tabi. Doğuma girerken olabileceğiniz en yüksek düzeyde hazır hissettim kendimi. Bu sahneleri çekerken gerçekten rolün içindeydim. Eğer oyunculuk kariyerim kötüye giderse doğum sancısı sahneleri için dublör olacağım!

Stewart, senin “feminist korku sinemacısı” olarak tanımlandığını görüyorum. Bu senin için ne anlama geliyor?

Stewart: Eğer filmlere kadınları dâhil ediyorsanız ve kadınlar hakkında filmler yapıyorsanız, benim açımdan öyle. Anlattığım öykülerin pek de sık işlenmediği gerçeği dışında bir toplumsal gündemim olduğunu düşünmüyorum. Korkuyu dram veya diğer benzer türlerden çok da farklı bir kategoriye koymuyorum. Her filmin – eğer iyi bir filmse – içinde bazı korku unsurları barındırdığını düşünüyorum.

Gaby, Transparent’ı da, Girls’ü de seviyoruz. Gelecek sezonla ilgili bize söyleyebileceğin bir şey var mı?

Gaby: Girls’ün gelecek sezonunda aslında yokum. Transparent’taysa çok daha fazla maskaralık olacak. Bu sezonda çok güzel iki kadınla iş pişireceğimi söyleyeyim. Ve epeyce tuhaf ruhsal arayış, halüsinasyon ve rüya görme olacak. Acayip bir sezon olacak, sana bahsedemeyeceğim bir sürü şeyle dolu, ağzınız açık kalacak!

Stewart, senin için sırada ne var?

Stewart: İki tane daha kadın odaklı korku filmi yapıyorum, ikincisinin adı The Stay. Hayaletli bir TED Talk konuşması hakkında.

Eksik kalan bir şey var mı?

Stewart: Çevremde her zaman, korku filmi sevmediğini söyleyen insanlar, bilhassa kadınlar oldu. Bana kalırsa bu değişiyor. İnsanlar bu türle ilgili daha çok şey yapmaya başladı. Daha besleyici, daha anlamlı işler.

Gaby: Bunu sevdim! Besleyici korku.

Çeviren: Eda Ağca & Serap Güneş

Röportaj: Erika W. Smith

https://dunyadanceviri.wordpress.com/2015/10/01/feminist-korku-filmi-lyle-rosemarys-babyye-bir-lezbiyen-ovgu/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder