7 Mayıs 2015 Perşembe

Homofobikler nefret kusmaya devam ediyor

Eşcinsellik, şeytani davranış

Eşcinselliğin yaygınlaşması, her toplumda olumsuz sonuçları olan bir davranış tarzıdır ve aile ocağı kavramının çökmesi, bu sonuçların başında yer almaktadır.

Geçmiş medeniyetlere bakıldığında, ancak ahlaki ve insani ilke ve değerlere önem veren medeniyetlerin uzun süre ayakta kaldığı anlaşılmaktadır. Nitekim ahlaki değerlerin çöküşü, medeniyetlerin çöküşünün başlangıcı olmuştur. Fransa ve İngiltere yönetiminin eşcinsellerin evliliğini yasallaştırma çabaları bir kez daha Avrupa kıtasına ahlak dışı bu davranışı meşrulaştırma ve sıradan bir gelenekmiş gibi gösterme konusunu gündeme taşımıştır. Fransa'da eşcinsellerin protesto gösterisi ile birlikle, bu ahlak dışı insanlık karşıtı davranışa karşı çıkanlar da bazı karşı protesto gösterileri düzenledi. Fransa'nın kuzeyinde yer alan Lil kentinde eşcinselliğe karşı olan binlerce kişi protesto gösterisi düzenledi. Protestocular taşıdıkları plakartlarda bir çocuk için anne ve babadan daha iyi bir değer bulunamadığını ve bütün insanların bir anadan ve bir babadan dünyaya geldiğini haykırdı. Öte yandan Ramiz, Nansi ve Lemans kentlerinde de daha derli toplu protesto gösterileri düzenledi. Protestocular "insanlar bir kadın ve bir erkekten doğar" gibi sloganlar atarak, sonuçta çocukları olmayacak eşcinsellerin evliliğine karşı olduklarını dile getirdi.

İngiltere'de de muhafazakar yönetimin eşcinsellerin evliliğini dini kurumlarda yasallaştırma çabalarına karşı muhalefetlerde büyük bir artış yaşandığı gözleniyor. İngiltere'de eşcinseller 2004 yılından beri evliliklerini yasal kurumlarda yapabiliyor, lakin bu fasık zümre, insan fıtratına aykırı olan ahlak dışı eylemlerini kilise ve sinagog gibi dini kurumlarda da meşrulaştırmaya çalışıyor. İngiltere başbakanı David Cameron bu konuda yaptığı son açıklamasında şahsen izdivaç fiilinin hamilerinden biri olduğunu ve eşcinsellerin dini kurumlarda evlenme hakkından mahrum bırakılmalarını istemediğini, ancak dürüst olmak gerekirse, hiç bir kilise, sinagog veya caminin eşcinsellerin düğün törenini kabullenmek zorunda olmadığını belirtmek istediğini, bu olayın kesinlikle gerçekleşmemesi gerektiğini ve bu kurumları bu tür törenleri düzenlemeye zorlamamak gerektiğini ifade etti. Gerçekte İngiliz başbakan eşcinsellerin dini kurumlarda nikah törenini desteklediğini, ancak bunu dini kurumlara dayatmamak gerektiğini söylemek istedi. Gerçekte İngiliz başbakan David Cameron eşcinsellerin evliliğini bir kadınla bir erkeğin evlenmesi ile bir gördüğü belirtilmelidir. İngiltere'de ise eşcinsellerin muhafazakar başbakanın desteğini kazanmak, dini kurumlarda bir kadın ve bir erkeğin evlenme hakkı gibi bir hakkı elde etmek için ileriye dönük bir adım sayılır. Ancak dünya kamuoyunun aklına gelen esas soru şu ki neden batılı devletler tüm siyasi, sosyal, kültürel ve ahlaki alanlarda eşcinsellere radikal bir şekilde destek veriyor?

Batı'nın siyasi düzeni insanların eşcinselliğinden nasıl bir çıkar sağlıyor ki bu denli anormal bir şekilde eşcinselleri destekliyor ve türlü yollara baş vurarak bu çirkin işi insanlara dayatmaya ve benimsetmeye çalışıyor? Eğer sırf insani saikler ve insan hakları gibi durumlar bu zümreye bu denli desteğe sebep oluyorsa, o zaman neden bu insanlara her hangi bir sebepten ötürü normal bir insan olma yörüngesinden sapan ve yardıma ve tedaviye ihtiyacı olan insanlar olarak bakılmıyor? Gerçi eşcinsellik bilimsel açıdan bir nevi cinsel sapıklık sayılıyor, lakin Batı'da yapılan propagandalar çerçevesinde bu olaydan genetik bir vaka şeklinde söz ediliyor ve insanlar eşcinselliğin genetik kökenli bir olay olduğu ve eşcinsellerin bilinçaltında kendi hemcinslerine eğilimi olduğu telkin edilmeye çalışıyor. Aslında bu çabanın sebebi, sapmanın kaynağı genetik olduğu kabul edildiği takdirde artık sapkın insanlara itiraz edilemeyeceği meselesidir. Çünkü bu durumda eşcinsellik doğal bir olaymış gibi kabul ediliyor. Oysa şimdiye kadar hiç bir bilimsel araştırma, eşcinselliğin genetik bir vaka olduğunu ispat edemediği ve hatta araştırmaların sonucu bu kanını aksi istikametinde olduğu biliniyor. Avrupa ve Amerika'da Batı'nın propaganda makinesi eşcinselliği ahlak dışı ve hastalık niteliği taşıyan bir olgudan sıradan sosyal bir konu olarak lanse etmeye çalıştığı gözleniyor. Batılı devletler eşcinselleri destekleyerek aslında aile ocağına en büyük ve en ağır darbeyi indiriyor. Batılı devletler aile ocağını yeniden tanımlamaya çalışıyor.

Beşeriyetin yaşam tarihinde aileden sunulan en kesin tanıma göre bu kurum bir kadın ve bir erkeğin soyunu sürdürmek ve evlatlarını yetiştirmek için birleşmesi şeklinde tanımlanıyor. Ancak Batılı devletler ve medya organları ailenin fıtri tanımını değiştirmeye ve gerçekte tahrif etmeye çalışıyor. Amerikan ve İngiliz vatandaşların pasaportlarında anne ve baba adı hanelerinin silinmesi ve yerine ebeveyn 1 ve ebeveyn 2 gibi sözcüklerin yer alması, bu çabaların en somut örneğidir. Öte yandan Amerika ve İngiltere yönetimi çocuk esirgeme kurumlarını eşcinsellere de evlat edinme hakkı tanımaları için baskı altında tutuyor. Bir başka adımda bu devletler bu kez kiliselerden de eşcinselleri dini hükümlere uygun biçimde evlendirmeyi isteyerek pratikte kilise kurumu ile alay ediyor ve hatta aşağılıyor. Oysa İslam, Hristiyanlık ve Yahudi inancında eşcinsellik kesinlikle reddediliyor ve fiilden büyük bir günah olarak söz ediliyor. Gerçekte Batılı devletler eşcinselliği yaygınlaştırma sürecinde kilisenin de desteğini almak istiyor. Maalesef Katolik kilise yetkilileri de sırf bu çirkin ameli kınamakla yetiniyor ve pratikte bu çirkin amelin meşrulaştırılması için sarf edilen çabalarla mücadelede ciddi adım atmıyor. Avrupa ve Amerika'da eşcinsellere verilen destekte siyonistlerin parmak izlerini de açıkça görmek mümkün. Siyonist rejim İsrail bu çirkin ameli dünyada yaygınlaştırmaya çalışan kesimin başını çekiyor ve dünyanın bir çok ülkesinde eşcinsellerin lehine etkinlikler organize ediyor. Siyonist İsrail'in Amerika'daki eski büyükelçisi Michael Oren, bu rejimde düzenlenen eşcinsellerin yıllık zirvesinde şöyle diyor: Eşcinseller, siyonist İsrail toplumunun ayrılmaz bir parçasıdır ve eşcinseller ordu, sinagog, yargı gibi kurumlarda ve hekimlerin, mühendislerin, öğretmenlerin ve filozofların arasında görülmektedir. Siyonist İsrail, eşcinsellerin cennetidir. Siyonist elçi ayrıca bu rejimin en büyük onuru, son yıllarda dünyanın çeşitli ülkelerinde eşcinsellerin yürüyüşlerini düzenlemek olduğunu da vurguluyor.

Eşcinsellerin siyonist rejim için önemi o kadar fazladır ki, muhafazakar siyonistlerin dini okullarında eşcinsel kadın ve erkeklerin haham olması bile kabul edilmiş ve buna göre eşcinseller haham olarak dini ayinleri yerine getirebilmektedir. Bu arada Hollywood'un da eşcinselliği yaygınlaştırmak için siyonistlere hizmet ettiği görülmektedir. Hollywood 1950'li yıllardan beri eşcinselliği insanların normal yaşamına sokmak için en etkin kültürel araç olarak faaliyet yürütüyor. Hollywood filmlerinde eşcinsellik sıradan bir durummuş gibi lanse ediliyor ve bu çirkin amele meşruiyet kazandırılmaya çalışılıyor. Hollywood filmlerinde eşcinseller, hangi sınıftan olursa olsun, saygın insanlar gibi gösteriliyor. Bu filmlerde liderler, büyük politikacılar, kahramanlar ve önemli şahsiyetler eşcinsel olabiliyor. Eşcinsellik, Hollywood'un büyük muhatap kitlesi olan komedi filmlerinde de önemli bir yer tutuyor. Eşcinselliğin utanç ve kabahatini kırmak için Hollywood eşcinsellerin ilişkilerinden olumlu bir imaj sunmaya çalışıyor. Kendisini eşcinsellerin öncüsü şeklinde tanıtan Hollywood reklam sorumlularından Havard Bergman, Hollywood eserlerinde bir çok kez eşcinselliği savunanlardan biridir. Öte yanda Amerika yönetiminin denetimi altında olan internet veya bir başka ifade ile sanal alemde de eşcinselliğin propagandasını yapan sitelerden geçinilmiyor. Ancak eşcinsellik olayın hangi açıdan bakacak olursak, bu çirkin amelin doğal bir olay olduğunu kabullenmek asla mümkün değil. Gerçekte ne insan fıtratı ve ne de insan anatomisi eşcinselliği doğal bir olay olarak telakki edemiyor.

Eşcinselliğin yaygınlaşması, her toplumda olumsuz sonuçları olan bir davranış tarzıdır ve aile ocağı kavramının çökmesi, bu sonuçların başında yer almaktadır. Geçmiş medeniyetlere bakıldığında, ancak ahlaki ve insani ilke ve değerlere önem veren medeniyetlerin uzun süre ayakta kaldığı anlaşılmaktadır. Nitekim ahlaki değerlerin çöküşü, medeniyetlerin çöküşünün başlangıcı olmuştur. Nitekim seyrek sayıda insanın eğilim gösterdiği eşcinselliğin propagandasının Batı tarafından yapılması, bu medeniyetin çok yakında çökeceğinin işaretidir.

http://ekvatorhaber.com/escinsellik-seytani-davranis/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder