28 Eylül 2014 Pazar

"Dorian Gray'in Portresi" sansürsüz yayınlandı

Hedonistliğiyle nam salmış Lord Henry Wotton can sıkıntısından  kıvrandığı bir gün ressam arkadaşı Basil Hallward’u ziyarete gider.  Stüdyoda daha önce hiç görmediği eşsiz güzellikte bir genç erkek model  vardır. “Hazinesini” sadece kendine saklamak isteyen ressam, arkadaşının  habersiz gelişinden pek hoşlanmaz. Genç Dorian ikisi arasındaki  tartışmaya tanık olup gençliğine, ışıltısına, masumiyetine düzülen  methiyeleri işittikçe önce heyecanlanır, sonra kederle mırıldanır: “Ne  acı! Yaşlanıp çirkinleşecek, iğrenç biri olacağım. Ama bu resim hep genç  kalacak. Şu haziran günü kaç yaşındaysa o yaşta duracak. Ah keşke tersi  olsaydı! Genç kalan ben olsaydım da resim yaşlansaydı! Bunun için neler  vermezdim!”
RUHUN PORTRESİ NEYE BENZER?
Dorian Gray’in Portresi’nden  bahsediyorum. Zekâsı, yeteneği, cüretkârlığıyla yıllar önce kalbimi  çalmış bulunan büyük şair, denemeci, masalcı, oyun yazarı ve nüktedan  Oscar Wilde’ın tek romanından. Dünyanın en tuhaf, en sihirli, en  tekinsiz hikâyesinden. Hikâyenin devamında ürpertici bir şeyi; Dorian’ın  dileğinin gerçekleşmesini okuyoruz. O hep yakıcı derecede genç ve güzel  kalır, kışkırtıcı bir biçimde masum görünürken, portresine olanları.  Dorian kendiyle yüzleşmenin en dehşet veren halini yaşıyor. Kendisi hep  aynı gibi. Ama yıllar geçtikçe portresi çirkinleşiyor; zalim, kötü  kalpli ve sefih birini göstermeye başlıyor. Dorian’ın her hareketi,  işlediği her cürüm, kırdığı her kalp portreye yeni bir fırça darbesi  ekliyor. Renkler dağılıyor, şekiller bulanıklaşıyor... O artık Dorian’ın  değil, ruhunun portresi. Oscar Wilde’ın bu harikulâde romanı ilk kez  edebiyat dergisi Lippincott’da tefrika edilmiş ve yayınlandığı günden  itibaren edebiyat eleştirmenleri tarafından yerden yere vurulmuştu. Biri  romanı, “sıkıcı ve kirli” diye tanımladı; bir diğeri “Fransız  sefihlerinin cüzzam saçan zırvalarına benziyor” yazdı. “Ahlaki ve ruhsal  çürümenin zehirli kanıtı” diyenler oldu. Gerçekte katlanamadıkları,  Wilde’ın, eşcinsellikten açıkça bahsetmesiydi. Zaten İngilizce’de  “eşcinsellik” terimi, ilk kez bu romanın yayınlanmasından iki yıl sonra  kullanılabildi. Her neyse, neticede yazarın izniyle roman kısaltıldı ve cinsellikle ilgili cümlelerden “arındırılarak”  kitaplaştırıldı. Ve Dorian’ın Gray’in Portresi’ni herkes 120 yıldır hep  sansürlenmiş olarak okudu. Wilde’a dönersem; ona yönelik saldırılar  arttıkça arttı, sonunda eşcinsellik suçundan hapse mahkûm edildi.  Reading Zindanı’ndaki cezası bittiğinde “büyük aşkı” Lord Alfred  Douglas’ın ihanetine uğramış yaşlı ve yorgun bir adamdı. Fransa’ya  yerleşip adını değiştirdi ve beş parasız öldü.
‘HERKES ÖLDÜRÜR  SEVDİĞİNİ’
En ünlü şiiri Reading Zindanı Baladı’nın şu dizeleri  unutulmaz: “Oysa herkes öldürür sevdiğini, bu böylece bilinsin. Kimi bir  bakışıyla yapar bunu, kimi okşayıcı sözlerle. Korkak, bir öpücükle  öldürür, yüreklisi kılıçla!” Hatırladınız değil mi, Ezel dizisinde  Tuncel Kurtiz’den dinlemiştik. Sadede geliyorum; size güzel bir haber  vereceğim... Romanın 120 yıldır bekleyen sansürsüz nüshası şimdi nihayet  bizde de çıktı. Hem de çok sevdiğim Ülker İnce’nin kusursuz  çevirisiyle. Everest Yayınları masraftan kaçmamış, romanı açıklamalı  notlar, fotoğraf ve illüstrasyonlarla zenginleştirerek yayınlamış.  Dorian Gray’in Portresi’nin yeni baskısı cildi ve kâğıt kalitesiyle de  müthiş. Emeği geçen herkesi kutluyorum.

Gülenay Börekçi - Habertürk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder