16 Kasım 2013 Cumartesi

Tiyatro sahnesinde sahici bir trans...

Enis Arıkan Craft Tiyatro'nun yeni oyunu 'Garaj'da trans Orkide rolüyle sahici bir karakter yaratmış. Arıkan, "Hemen yan sokağımdaki birini oynamak çok heyecan verici" diyor.

Fotoğraf: Muhsin Akgün
Saat sabahın beşi. Yedi arkadaş Taksim’de bir bara ilerliyor. Ara sokaklardan geçerken üst katlardan bir kadın “Kutluuuu! Kutluuuuu!” diye bağırıyor. Enis Arıkan, o zamanlar ‘Uçurum’ dizisinde otizmli Kutlu rolünde. “Sana bayılıyorum” diyor kadın, Arıkan da teşekkür edip el sallayınca, bu sefer “Yine geç buralardan” diyor.

Grup bara varıyor ki bar çoktan kapanmış. Devamını Arıkan’dan dinleyelim: “Dedim ki ‘Madem öyle, kadını görelim, öyle gidelim.’ Camdan seslendik, ‘Sana gelelim mi?’ dedik, çok sevindi. Çıktık, bir sobanın etrafında oturduk, çay içtik, sohbet ettik. Sonra demirle camı örttüler. ‘Neden kapattınız?’ dedim, ‘Dışarıdan bir şeyler atıyorlar içeri, bir yerinize gelir’ dediler. Hiç unutmuyorum bunu… Komşuculuk oynadık o sabah ve inan hayatımın en güzel 45 dakikasıydı. Bence ‘Garaj’da seyircinin hissettiği şey tam da bu.”
Craft Tiyatro’nun en yenisi ‘Garaj’ geçen hafta ilk kez sahnelendi. Yılbaşı gecesi trans Orkide’yle fotoğrafçı Kahraman’ın bir garajda geçirdikleri bir saati anlatan oyunda Arıkan’ı Orkide rolünde izliyoruz. İpek Bilgin’in yönettiği ‘Garaj’da Kahraman karakteri ise Güven Murat Akpınar’a emanet. Birbirinden çok farklı iki insanın iş yalnızlığı paylaşmaya gelince nasıl da yekpare olduğunu gösteren oyun vesilesiyle Arıkan’la sohbete oturduk…

‘Ben oynarsam farklı olur’

DOT’un ‘Kürklü Merkür’ünde trans, ‘Genco’da tecavüzcü, ‘Uçurum’da otizmli, ‘Yerden Yüksek’te saf bir türkücü… Diyeceğimiz, söz konusu Enis Arıkan’sa karakter skalası pek bir geniş. Peki, birbirinden epey farklı bu rolleri özellikle mi seçiyor? “Farklılığı olan bir karakter seçmiyorum da işi seversem bir tür farklı bir şey çıkarıyorum. ‘Ben oynarsam bu farklı olur’ diyorum çünkü herkesin okuduğu gibi okumadığımı düşünüyorum. Benim beynim daha farklı çalışıyor.”

Enis Arıkan asla provalarla yetinmeyen bir oyuncu: “Provadan eve gece 11’de dönüyorum mesela. Sabah 4’e kadar tiradları oynuyorum, ağlıyorum, zırlıyorum, kahkaha atıyorum. İstediğim gibi oynuyorsam uyuyorum, yoksa 5’e kadar devam edebiliyor.” Araba kullanırken mutlaka tirad atmak da Arıkan’ın bir başka çalışma metodu. “Ya kötü oynarsam?” kaygısıyla büyük panik yaşadığını, en doğru duyguyu bulmak için kendini çok zorladığını belirtiyor.

Saçları hep ellerinde çünkü...

‘Garaj’da 10 santimetre ince topuklu çizmeleri, tüy dökücüyle temizlenmiş bacakları, mini elbisesi, korsesi ve jartiyeriyle -kadın rolüyle desek haksızlık olur- gerçek bir kadın olarak izliyoruz Arıkan’ı. O topuklar üzerinde durmak için yönetmeniyle haftalarca çalışmış. Bilekleri babaanne bileği gibi davula dönmüş tabii topuktan. Oyun sırasında heyecandan o ağrıyı çok hissetmese de kulise girdiği an bacağı kopuyormuş gibi hissettiğini anlatırken bile acı çekiyor. Oyun öncesi hazırlık süreci ise 2.5 saat. Profesyonel bir makyözden makyaj yapmayı öğrenmiş, artık kendi makyajını kendi yapabiliyor ve bu 1.5 saatini alıyor. “Makyaj zor işmiş” diyor, “kadınlara şaşırıyorum.”

Oyun sırasında elleri sarı, lüleli saçlarına çok sık gidiyor Arıkan’ın. Gözünün önünü açmak için diye düşünebilirsiniz ama hayır, aslında bu tavrın da bir nedeni var. Taksim’de evine konuk olduğu transın durup dururken saçlarını gösterip, “Kendi saçlarım” demesini ve bundan uzun uzun bahsetmesini unutamıyor. Polislerin saçlarını zorla jiletlediği transları düşününce insan, bu tavrı daha iyi anlıyor.


Tarlabaşı’nın Orkide’si böyle... Fotoğrafçılık okuyan Kahraman’sa anne-babasını trafik kazasında kaybetmiş, anneannesiyle yaşayan bir öğrenci. Çok tutuk ve hayata dair hiçbir cümlesi yok. Orkide’yi görüyor ve onunla muhabbet etmek istiyor. Hepsi bu. “Hepimizin yapmak istediği şeyi Kahraman çok rahatlıkla yapıyor ve bence seyirci bunu seviyor” diyor Arıkan. İki zıt karakterin diyalog kurmasının izleyene keyif verdiğini söyleyip ekliyor: “Bunu aslında herkes yapabilir. Yeter ki karşısındakini tanımak istesin…”

Enis Arıkan yedi yıldır DOT oyunlarındaydı. Bu nedenle bir yerli yazarın (Kemal Hamamcıoğlu) oyununda oynamanın onun için ayrı bir değeri olduğunu anlatıyor: “İpek (Bilgin) geçen gün ‘Artık John, Mary oynamaktan yoruldum, biraz da Orkide oynayalım, Kahraman oynayalım’ dedi. Haklı. Bana çok yakın biri Orkide, yanı başımda, Tarlabaşı’nda yaşıyor. Yan sokağımdaki birini oynamak bu kadar zaman sonra çok heyecan verici.” Söz konusu bir trans birey olunca Arıkan cümlelerini bin düşünüp bir kuruyor. Zira “Onlar da bizden” demenin bile bir tür ayrımcılık olduğunu düşünüyor.

Görünürlüğü sevmiyor

Hassas olduğu bir diğer konuysa görünürlük meselesi. Yıl, 2006. TV’de Ali Turca isminde bir pop star, bir reklam filmi için çekilen ‘Sana çay demlesem gelir misin?’ şarkısıyla dillerden düşmüyor. Bu durum Ali Turca takma adıyla bir anda büyük bir şöhrete kavuşan 23 yaşındaki genç Arıkan’ın başını bir hayli döndürmüş. Ama olumsuz yönde. “Bebektim daha” diyor, “Reklam filmi ve klibi birden patladı. Sokakta yürüyemedim birinde, tansiyonum çıktı. Şebo (Şebnem Bozoklu) beni eve zor getirdi. ‘Nasıl yani böyle bir şey mi bu?’ falan demiştim. O yüzden ‘patlamadan’ sinsi sinsi yerin altından gitmek istiyorum. Strese giriyorum yoksa. Neyse ki artık herkes alıştı. Eskisi gibi insanlar umursamıyor oyuncuları bence.”

‘Büyümek istemiyorum’

TV’ye çıkıyor, dizilerde oynuyor diye şikâyetçi değil ama sadece tiyatro yapma lüksü olsaydı memnun olacağını ekliyor. Oyunculuğa merakı lisede, ilk tiyatro öğretmeni Sermiyan Midyat sayesinde başlamış. O zamanlar 15 yaşında. Bir sanat dalıyla uğraşacağı kesin ama hangisi? Okulda sahnelenecek bir oyunda rol verince, kararını veriyor: Tiyatrocu olacak. Bu arada okul sonuncusu olmayı başaracak kadar tembel aslında. Çocuk gibi yaşamayan, cool bir tip. Derslerde geyik yapan, öğretmenlerinin boş bir öğrenci diye baktığı, kendi deyimiyle uyuz, dizi bile kanamamış bir çocuk… Ancak konservatuvara girdiğinde birden dünyanın en inek öğrencisi olup çıkıyor. Annesi ne oldu bu çocuğa diye epey panik yapıyor. Değişimin nedeniyse açık: Sevdiği iş olunca kendi hür iradesiyle çalışıyor. Sevmediği bir şeyi yaptırmaksa imkânsız.

Şimdilerde üzerinde “Daha dikkatli olmalıyım” stresi olduğunu anlatıyor. Yaşı 30 ve bundan pek mutlu değil. Büyümek istemiyor çünkü büyüdüğünde korkularının da büyüdüğünü söylüyor: “Çocukken mesela ‘Önünde çok yolu var’ derlerdi ama büyüdükçe her şeyi daha doğru yapmam gerekiyormuş gibi hissediyorum. Hata yaptığımda beni daha büyük etkileyebilir gibi geliyor. İş büyüdü.”

“Yalnız hayatta her şeyin mükemmel olması gerekmiyor, biliyorsunuz değil mi?” diyorum, “Benim için her şey mükemmel olmak zorunda” diyor. Bu, sevdiği bir yönüymüş üstelik. Zira bu mükemmeliyetçiliği ve panik hali olmasa iyi bir performans çıkaramayacağını düşünüyor.

Enis Arıkan’ı yakında DOT’un en yenisi ‘Makas Oyunları’nda izlemek mümkün. Bu sefer, sorgudaki bir polis olacak. Bir de yakında başlayacak ‘Cesur Hemşire’ dizisinde yakın arkadaşı Şebnem Bozoklu’yla ilk kez birlikte oynayacak. Arıkan dizide Bozoklu’nun evde yokken habersiz bir şekilde evine giren arıza kapı komşusunu canlandıracak. Demiştik ya, söz konusu Enis Arıkan’sa rol skalasında pek boş yok.

‘Garaj’ın kasım biletleri tükendi. Oyun, 3, 8 ve 10 Aralık’ta Craft Tiyatro'da izlenebilir!

İpek İzci - Radikal

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder