2 Ocak 2013 Çarşamba

"Zeki Müren'i kız yapan hoca!"

Şu sözü hatırlamışsınızdır: "Beşerin hafızası nisyan ile maluldür".

Gazetelerde bazen öylesine manşetler atılır ki, insanın bırakınız hafızasını, kendisi bile donup kalıyor. İşte bu tür bir manşeti ben unutmadığım için size de hatırlatmak istedim. Vatan gazetesinin geçen yılki manşet haberlerinden biri aynen şöyle idi:

"SANAT GÜNEŞİ'Nİ 'KIZ ZEKİ' YAPAN HOCA: Zeki Müren, Bursa'dan İstanbul'a gelip Fevzi Ati Lisesi'ne kaydolur. Okul müdürü ve edebiyat öğretmeni Hıfzı Tevfik Gönensay'dır. İddiaya göre Hıfzı Tevfik Hoca erkek öğrencilere düşkündür. Zeki Müren okuldan mezun olduktan sonra çok değişir. Bu arada 'Huysuz Virjin' Seyfi Dursunoğlu da aynı okuldan mezun".

Demek ki neymiş: Hıfzı Tevfik Hoca, erkek öğrencilere düşkünmüş. Zeki Müren'e "yakın alaka göstermiş" ve onu kız yapmış!

Seyfi Dursunoğlu da kadın kılığında sahneye çıktığına göre, Hıfzı Tevfik Hoca ona da yakın ilgi göstermiş ve onun kız olmasını "sağlamış". (Aslında haberin mantığına göre, kız olmasına "yol açmış"!)

Haberde Dışişleri eski Bakanı Emre Gönensay'ın Hıfzı Tevfik Gönensay'ın yeğeni olduğu da belirtilmiş. Hatta, "mezunlar" arasında Kadir Has da varmış..

Çok şükür ki, editör, pespaye bir espri yaparak (Lütfen bağışlayınız..) şunları yazmamış:

"Mezunlar arasında Kadir Has'ın olması şaşırtıcı değil.. Kadir Has'ın 'arkasındaki' kişinin, bilinen aksine Süleyman Demirel değil, Hıfzı Tevfik Hoca olduğu, olayın arka planını araştıran ekibimiz tarafından tespit edildi"(!)

Evet Hıfzı Tevfik Gönensay belki de eşcinseldi.

Peki, ya eşcinsel değildi ise..

Ölmüş bir insanın "arkasından" kişisel tercihlerini "faş etmek" gazetecilik midir?

Bu, anılan okuldan mezun olan herkesi zan altında bırakmak değil midir?

Şimdi, bu okuldan mezun olup da "feminen" tavır takınan erkekler var ise, hepsinin arkasında Hıfzı Tevfik Hoca'nın olduğunu mu iddia edeceğiz?

Tamam; eşcinsellik dinimizce de haram kılınmıştır.

Tamam; sağlıklı aile yapısının korunması için eşcinselliği teşvik etmemek gerekiyor.

Tamam; eşcinsellik Türkiye'de ve dünyada alabildiğine, bilerek veya farkında olmaksızın teşvik ediliyor.

Tamam; ölmüş insanların da arkasından konuşulabilir ve haber yapılabilir, ama bir şartla: Belgesi var ise..

"Eşcinsel ilişkinin belgesi mi olur ?" demeyiniz..

Aksi halde birileri kalkıp "Falanca genel yayın müdürü, filanca erkeklere düşkündü; düşkün oldukları kişiler tuhaftır ki birer birer köşe yazarı oldu; köşe yazarı olanlar arasında Selahattin Duman da var.." der ise, ne diyeceğiz?!

Ve üstelik, o genel yayın müdürü ölmüş ise, dolayısıyla kendini savunacak durumda değil ise..

Tam burada aklıma geldi..Lisede iken, çok güzel bir kadın öğretmenimiz vardı ve kız öğrencilere çok düşkündü..

Erkek öğretmen erkek öğrencilere düşkün olunca onları "kız yapabildiğine" göre; merak ediyorum, kadın öğretmenim kız öğrencilere düşkün olduğu için acaba okuldaki kız arkadaşlarım "erkekleşti mi?"!

Araştırma sonuçlarını "Pazar" günü açıklayacağım ve kim "erkekleşmiş" ise hepsinin ipliğini "pazara" çıkaracağım!

İSMİYLE MÜSEMMA, CİSMİYLE NE?

Bir gazetenin üst başlığında "yargıç, tanık, sanık ve savcı aynı masada" yazısını görünce "Gazetecilik bu mu?" dedim.

Çünkü bu haber, tıpkı "köpeğin insanı ısırmasının" haberleştirilmesine benzemiş. (Allah kahretsin; "köpek-insan-haber-ısırmak" gibi bayat bir örnek vererek berbat bir "muharrir" olduğumu kendi kendime kanıtlamış oldum!)

Dolayısıyla bunun hiçbir haber değeri yok, zira masada ismiyle cismiyle "dört ayrı kişi" var.

Oysa bir zamanlar bir başsavcı vardı; kendisi hem yargıç, hem savcı, hem tanık, hem polis, hem de gardiyan olarak "Beş ayrı kişiyi tek bir vücutta" barındıracak kadar olağanüstü bir kişilikti!

"İBO DÜMDÜZ GİTTİ"!

6-7 ay öncesine kadar ana haber bültenleri gazetelerde belirtilen başlama saatinden 3 dakika sonra başlıyordu. 5 ay önce 4 dakika erken; 4 ay önce 5 dakika erken; 3 ay önce 6 dakika erken; 2 ay önce 7 dakika erken; 1 ay önce 8 dakika erken yayınlanmaya başladı. (İstisnaları elbette var..)

Bir ana haber bülteninin en prestijli, en çok emek sarf edilen, dolayısıyla en çok izlenmesi istenilen haberi muhakkak ki birinci sıradaki haberdir.

Dolayısıyla, ilk haberi başlama saatinden 10 dakika önce veren bir kanal, aslında ayağına ateş ettiğinin farkında bile değil; çünkü azımsanmayacak derecede bir izleyici kitlesi, haberin normal saatinde yayınlanacağını varsayarak ekranın karşısına geçiyor.

Böyle olunca, ilk haber "kaçırılmış" oluyor. Birinci geriye kalan "Ahmet Fatma'nın küçük dilini ısırdı..", "Ali Ayşe'yi seviyor..", "Gülşen 'of of' dedi.."., "Polat yan yan baktı..", "İbo dümdüz gitti.." gibi Türkiye'de o gün gerçekleşen olaylardan derlenen "yavru haberleri" izlemek durumunda kalıyor.

Evet, buradan "haberiniz olsun diye" ilan ve iddia ediyorum. 6 ay sonra başlama saati olarak belirtilen saatte ana haber bültenini izlemek için koltuğuna oturan bir izleyici, "Ana haberleri izlediniz, hoş kalın hoşça kalın.." anonsu ile karşılaşmazsa bana "kız Fikri" desinler!

Fikri Akyüz - Yeni Şafak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder