* Erkek erkeğe yaşanan cinselliğin konu edildiği resimleriniz son dönemde azaldı. Planlı bir şey mi yoksa hayatın gidişatı mı?
- İlk dönem resimlerim aşkın cinsiyetinin olamayacağına dair bir vurguydu, yani aşk böyle de yaşanır demiştim. Yaşam beni daha sonra insan bedeni üzerinden, yani tenden, tin’e götürdü.
Daha sonra bu aşkı erkek bedeninde olduğu gibi kadın bedenine, portreye, peyzaja ve iç mekana taşıdım. Hayatımdaki değişim resmime yansımasaydı dürüst bir sanat çıkmazdı ortaya.
HANDE YENER DE DİNLERİM, ÇÜNKÜ...
* Popüler kültüre mesafeli misiniz? Mesela bir Demet Akalın şarkısı çaldığında eşlik eder misiniz ya da Ajda Pekkan konserine gider misiniz?
- Yüksek sanat ile popüler sanat arasındaki en önemli fark şu:
Birinin daha varoluşsal ve derin, diğerinin ise daha gündelik ve sığ gereksinimlere cevap vermesi. Tabii ki ara ara dinlenmek için sığ sularda yüzmeli! Çünkü derin sularda boğulmamak için güçlü kulaç atmanız gerekiyor. Ama süper sığ alanlardan da bahsetmiyorum. Popüler sanatın hakkını veren, o derinliğe geçiş yapmadan deşarj ve şarj eden entertainer’lar var. Bu yüzden Hande Yener’in, Demet Akalın’ın da yeri var hayatımda. İlya'nın da, Mozart'ın da… Ayrıca bu alanda sığ olmadan çok iyi işler çıkaran gençleri de anmalıyım: Ceylan Ertem, Cem Adrian ve Ramadan gibi..
Onur Baştürk - Hürriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder