Kerem Akça, !f İstanbul’da görücüye çıkan beş filmi değerlendirdi
16-26 Şubat 2012 tarihleri arasında düzenlenen 11. !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nde görücüye çıkan beş filmi değerlendirdim. Bunların arasında özellikle “Cinsel Ahenk Yok” ve “Çürük”ün tartışma açma potansiyelleriyle dikkat çekilesi ürünler olduklarını belirtmeliyim.
“Cinsel Ahenk Yok”: Porno dünyasının farklı bir yüzü
Porno piyasası başta Fransız filmleri olmak üzere fazlaca sinema ürününe malzeme olmuştur şüphesiz. Ancak bu ‘saklı’ alana bunların hiçbiri Raphael Siboni kadar yapıbozucu bir bakış atmamıştı. “Cinsel Ahenk Yok” (“Il n’y a pas de rapport sexuel”, 2011), porno piyasasının ‘istismar’ ve ‘göz zevki’ düşüncesini elinin tersiyle iten bir formül oluşturmuş. Alanın içinde şanı yürüyen Fransız yönetmen Hervé P. Gustave’ın filmlerinin çekim aşamasında ‘ikinci kamera’dan alınan görüntülerle kesif ve çarpıcı bir çerçeve çizmiş.
Bu reel ve keskin gözlem, hiçbir şeyin gerçek olmadığı aksine her şeyin bir ‘oyun’dan ibaret olduğunu seyirciye göstermiş. Sinsi bir yorum yaparken de ‘porno dünyası hicvi’ üzerinden bir omurga yerleştirmiş. Siyah, beyaz, kadın, erkek, eşcinsel farketmeden bütün porno yıldızlarının kartlarıyla girilen sekanslarda özellikle cinselliğin ‘bir şeylerin girip çıkması’ eyleminden uzak durulması bir hayli çarpıcı anları beraberinde getirmiş. Alışık olduğumuz ‘erotizm’i yabancılaştırıcı bir temsile dönüştürmüş.
Siboni’nin özellikle HPG adını verdiği bu kamera gözlemiyle de bir şekilde belgesel gerçekliğini bir ahlaki duruşla tamamladığı söylenebilir. Sinemada daha önce görülmemiş bir deneyim sunan “Cinsel Ahenk Yok”, gerçek anlamda cinsel temas olmadan gerçekleşen porno sahnelerinin iç yüzü üzerine yaptığı gözlemlerle dikkat çekiyor. Ancak onun üzerine yenilikçi bir mdoel inşa etmeyi denemiyor. Görüntülerin ilginçliği ile ilgilenerek seyircisini vurmaya çabalıyor.
FİLMİN NOTU: 6
“Çürük”: En saf haliyle Türkiye’de eşcinsel olmak
Askerlikten yapmadan kurtulmak ya da bizde bilinen terimiyle ‘çürük raporu almak’ aslında çokça filme ve muhabbete malzeme olmuştur. Alman yönetmen Ulrike Böhnisch de bu meseleden samimi bir belgesel çıkarmak için kolları sıvamış. Dört eşcinsel karakterin üzerine giden yönetmenin, fazlasıyla meseleyi hatmedip ‘eşcinsel ilişki fotoğrafı gösterme’, ‘ülkemizde eşcinselliğe karşı tutum’, ‘çürük raporunun yol açtıkları’ gibi konulara sosyopolitik bir bakış attığı söylenebilir.
Bunu yaparken özellikle ‘sansürlü’ bir bakış ile kamerayı özellikle Türkiye’deki eşcinsel birey için aşağıda tutarken onun sadece el hareketlerini arka arkaya kurgulaması ve yüzünü göstermemesi bir etki yaratmış. Türkiye’de bunun ‘yasaklı’ bir durum olduğuna ve askerlik kelimesinin kutsallığına dikkat çekmiş “Çürük”. Bu da samimi ve şaşırtıcı tespitlerle ilerleyen karakterlerin hikayesinde bildiğimiz ama lafını etmekten korktuğumuz bir ‘analiz’ işlevi yüklemiş filme.
Ancak nihayetinde araştırma ve gizli görüntü eksikliğinden dolayı sadece röportajlara odaklanan belgeselin, daha fazlasını yapmaktan ziyade ‘tek bir adım’ atıp geri çekildiği açık. Bu da yönetmenin Türkiye’ye hakim olmayışına verilebilir. Yine de ülkemizde eşcinsel olmak meselesini sömürerek veya fazlaca acemi bir şekilde sinemalaştırarak üreyen eserler artmışken “Çürük”, takdir edilesi bir ‘yasaklılık’ belgeseline dönüşüyor.
FİLMİN NOTU: 5.4
...
Habertürk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder