Amy Winehouse ölümü ve ardından yazılanların birçoğu sanatı ve sanatçıyı yeterince tanımadığımızı bir kez daha sergiliyor. Amy Winehouse, 27 yaşında iki albümle dünya yıldızı ve 5 Grammy Ödülü yanında birçok ödülün sahibi bir sanatçı, yorumcu ve bence bir ozan.
Bizde moda deyimdir bir sanatçının ölümü bildik ölümler dışında ise hemen “ su testisi suyolunda kırılır” atasözümüz gündeme oturur. Bir sanatçı için bu örnekleme çok doğru değildir.
Sanatçı topluma örnek olmalı sözü anlamsız bir sözdür. Sanatçı topluma neden örnek olsun ki, sanatçı tabuları yıkan, ezberleri bozan, yeni şeyler söyleyen, yaratan, üreten biridir. Zaten böyle olduğu için üretimiyle milyonları ardından sürükler. Böyle biri topluma neden örnek olsun?
Neden?
Haziran ayında İstanbul’daki dinletisi iptal edilen sanatçının ikinci albümü “Back to Black”i arabada dinlemeye başladım. Böyle bir ses olamaz. Arka sokakların çocuğu olunca davuldan, zurnadan, kavaldan, sazdan, klarnetten sonra caz müziğiyle yıllar sonra buluşmak iyi geliyor, insana… AMY’in ikinci CD’ni bir arkadaşıma dinlettim. O akşam uzun bir yola çıkacaktı o nedenle albümü aldı ve AMY’le yolculuk etti. Ertesi gün beni aradı ve bu sesle yolculuğun kendisine çok iyi geldiğini söyledi.
Sanatçının yaptığı sanat ne olursa olsun, sanatını sunduğu kitleye iyi gelmeli. Onu değiştirmeli, dönüştürmeli, ezberini bozup, iyi şeyler duyumsatmalı. Böyle birinin sanatıyla örnek olması yeter de artar. Bir de yaşamı ile örnek olması gerekmiyor. O da bir insan kendine sunulan yaşamı kendi isteğiyle sürdürebilir.
Sorun bizdeki kültürel eksiklikten kaynaklanıyor. Biz insanların yaptıkları işlerdeki başarıyla ilgilensek, onun özel yaşamını izlemekten, didiklemekten kurtulsak her şey daha güzel daha anlamlı ve daha değerli olacaktır.
Düşünün televizyonda bir Kürt ve Türk “ Kürt Sorunu’nu tartıştığında biz, birini seviyor, öbüründen nefret ediyoruz. Oysa aynı iki insan bir tiyatro eserinde, bir sinema filminde birbirine sevdalansa ve aileleri onların birlikteliğine karşı çıksa; hemen gözyaşlarımız sel olur ve onların birlikteliğini savunuruz. Neden? Çünkü bir sanat eserinde sanatın, sanatçının gücüdür bizim gönül telimize dokunan. Bu gücü görmezsek biz kendimizi gözden geçirmeliyiz.
Türkiye’de anne ve babalara bir anketle sorun lütfen; çocuklarınızın Yıldız Kenter ya da Yaşar Kemal mi olmasını istersiniz yoksa milletvekili mi? Yüzde doksan dokuzu milletvekili olmasını isteyecektir. Bu düşünceyi taşıyan toplumda ve toplumlarda sanatçının topluma örnek olmasını istemek büyük haksızlık değil mi?
Amy Winehouse kabarık saçları, dövmeleri, kendine özgü giyim tarzıyla ve sesiyle müthişti. O sesi yaşamım boyu dinlemek hep iyi gelirdi. Onu yok eden sistemi görüyorum. Onun işini ve sesini seviyor ve daha uzun dinlemek istiyordum. Onun özel tercihlerini eleştirmek benim hakkım ve haddim değil. O gerçek bir sanatçı olduğu için topluma örnek olmak zorunda değil. Güle güle sisli Londra’dan dünyaya haykıran aykırı ses! Güle güle Amy Winehouse…
Yaşar Seyman - Birgün
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder