4 Haziran 2011 Cumartesi

Profesyonel Topluma Karşı Faydalı "İşsizlik Hakkı"

Modern toplumun, "İşsizlik Hakkı"nda sıkça vurgulanan özellikleri; "zaman kaybettiren hızlanma, hasta eden sağlık hizmetleri ve aptallaştıran eğitim gibi, modernitenin negatif içsellikleri" olarak karşımıza çıkıyor.

Modern topluma dönük eleştirel çözümlemelerin sahibi Ivan Illich, yirminci yüzyılın ortalarını, "Körelten Meslekler Çağı" olarak adlandırmayı öneriyordu. Bunun ardında yatan neden ise insanların, uzmanlar eliyle düzenlenen ve özgürlüklerin ortadan kalktığı bir toplumda adeta birer tüketim robotu haline getirilmiş olmalarıydı. Üstelik özerk, faydalı üretici yetileri kaybettirilen bir biçimde... Çünkü günümüzün toplumunda hiçbir çaba bir patron tarafından emredilmiş olmadıkça üretken sayılmıyor. İşte Illich, gelişmiş sanayi toplumunda işsizliği özerk ve faydalı bir çalışma hali olarak değerlendirmenin hatta hayal bile etmenin imkânsızlaştığını vurgulamıştı.

2002'de hayata veda eden Avusturyalı düşünür Ivan Illich'in, "Okulsuz Toplum", "Şenlikli Toplum", "Enerji ve Eşitlik", "Sağlığın Gaspı", "Tüketim Köleliği", "H2O ve Unutuşun Suları" adlı eserlerinden sonra "The Right to Usefull Unemployment And Its Professional Enemies" adlı kitabı da "İşsizlik Hakkı" adıyla Türkçede. Orijinal ilk basımı 1978'de yayınlanan kitap, Deniz Keskin'in çevirisiyle Yeni İnsan Yayınları'ndan çıktı.

Modern toplumun standartlaştırmalarını ve bunun mekanizması ile aktörlerini teşhir eden eserinde Illich, profesyonellerin iktidarını yıkacak stratejileri de okura sunuyor. Illich'in tespitlerinin, Batı toplumları için günümüzde hala geçerliliğini sürdürüp sürdürmediği tartışması bir yana, kapitalist modernleşmenin anlattığı türden etkileri, Batı dışı toplumlarda hali hazırda yaşanan süreç için geçerliliğini koruyor.

Uzmanların hak dağıttığı toplumlarda özgürlük azalıyor

Modern toplumun, "İşsizlik Hakkı"nda sıkça vurgulanan özellikleri; "zaman kaybettiren hızlanma, hasta eden sağlık hizmetleri ve aptallaştıran eğitim gibi, modernitenin negatif içsellikleri" olarak karşımıza çıkıyor. Illich, asıllarını yok ederek onların yerini alan bu yapay ayrıcalıkların eşitsiz dağılımının, çevresel, toplumsal vb. sonuçlarının da ayrıca yol açtığı eşitsizliklere işaret ediyor. Illich'in, kitabında öne sürdüğü temel argümanlarına kaynaklık eden şey ise, "hakların uzmanlık yoluyla şekillendiği toplumlarda özgürlüğün azaldığı" gözlemi.

Yazar buradan hareketle, meta üretimini çoğaltan yeni araçlarla, kullanımdaki değerlerin üretilmesine izin veren yine modern araçların, fabrikasyon ürünlere ulaşma hakkı ile tatmin edici ve yaratıcı kişisel ifade özgürlüğünün, ücretli çalışma ile faydalı işsizliğin nasıl değiş tokuş edildiğini inceliyor.

Profesyonellerin asıl işlevi piyasa bağımlılığını ebedileştirmek

Aşırı mal bolluğunun özerk kullanım değeri üretimini baltaladığı meta/piyasa temelli toplumun yapısını tarif ile işe başlayan Illich, profesyonellerin ihtiyaçları şekillendirerek böylesi bir toplumun oluşmasında oynadıkları gizli rolün önemini işaret ediyor ve modern hurafeler diyebileceğimiz bazı yanılsamaları ortaya çıkarıyor. Ve tabii asli işlevleri piyasa bağımlılığını ebedileştirmek olan profesyoneller iktidarını yıkmaya dönük bazı stratejileri öneriyor.

Profesyonelleri "toplumsal yabancılaşmadan geçinenler" olarak niteleyen yazar, doktorların, diplomatların, bankacıların ve çeşit çeşit toplum mühendislerinin idareyi ele geçirdiği ve özgürlüklerin askıya alındığı bir krizi işaret ediyor. Sözünü ettiği kriz ise para, işgücü ve yönetim yoluyla üstesinden gelinebilecek belalı, ama müdahale edilebilir bir tehdit değil.

Aksine gündelik olaylara karşı insanların verdiği tepkilerin standartlaştırıldığı, diller ve tanrılar hala farklı gibi görünse de her gün daha fazla insanın aynı mega makinenin ritmiyle uygun adım yürüyen muazzam çoğunluğa katıldığı bir kriz. Tüm toplumlarda aynı etkiyi yaratan kalkınmanın sonucu olarak ortaya çıkan bir kriz... Illich, "Herkes aynı tip makineler, fabrikalar, klinikler, televizyon stüdyoları ve düşünce kuruluşları aracılığıyla yayılıp duran ürünlere bağımlılık tuzağına yakalandı" diyerek "Endüstriyel ürünler kültürünü" tanımlıyor:
"Taşımacılık tarafından kötürümleştirilmiş, zaman çizelgeleri tarafından uykularından edilmiş, hormon tedavileriyle zehirlenmiş, hoparlörlerce susturulmuş vatandaş kitlesi..."

Bu öyle bir bağımlılık kültürü ki insanlar, kendilerine sunulanlara ihtiyaç duymak üzere müstakbel müşteriler olarak eğitiliyor ve bu bağımlılığı doyurabilmek için tasarlanmış standart mühendislik ürünlerinin daha fazla üretilmesi gerekiyor: "Bunlar ister elle tutulur mallar, ister maddi olmayan hizmetler olsun, temel endüstriyel ürünleri oluşturuyor. Bir meta olarak üzerlerine yüklenmiş parasal değer, değişen oranlarda devlet ve piyasa tarafından belirleniyor." (S.29)

Bu sürecin yıkıcı etkisi ise, insanların çare ürettiği, oynadığı, beslendiği, arkadaşlık kurduğu ve âşık olduğu sayısız altyapı dizisinin yok edilmesi. Illich, adına kalkınma on yılları denilen birkaç on yılda, insanlara ihtiyaçlarının birçoğunu geçimlik ekonomiler içinde karşılama imkânı veren örüntülerin Mançurya'dan Karadağ'a kadar parçalandığını anlatıyor.

Yoksulluğun modernleşmesi

Yaratılan ihtiyaçları karşılayacak metaların üretilmesindeki artış belli bir sınırı aştığında ise karşı karşıya kalınan durum: "Yiyecek üretme, şarkı söyleme veya ev yapma yeteneklerinin kaybı!" Illich, insanların yeteneklerini yitirdiği bu sürecin sonucunu ise, ürettiği yaratıcı bir kavram olan "Yoksulluğun Modernleşmesi" ile karşılayan Illich, bunu şöyle tanımlıyor: "Felç eden refah bağımlılığı bir kültürün içine işlediğinde 'modernleştirilmiş yoksulluk' üretir. Bu metaların çoğalmasıyla doğrudan ilişkili bir değersizleştirme formudur. Endüstriyel seri üretimin böyle yükselen bir şekilde kullanılamaz nitelik kazanması iktisatçıların dikkatinden kaçmıştır, çünkü bu onların ve sosyal hizmet görevlilerinin yaptığı ölçümlerin kapsamına girmez, çünkü 'operasyonelleştirilebilir' değildir. İktisatçılar piyasada eşdeğeri olmayan toplumsal tatmin kaybını hesaplamalarına ekleyebilecek yöntemlere sahip değildirler. Bu yüzden bugünün iktisatçıları, sadece çağdaş sistemlerdeki en temel mübadeleyi meslek yaşamlarının bir parçası olarak görmezden gelebilecek insanları aralarına kabul eden bir cemaatin üyeleri olarak tanımlanabilir. Bu mübadele, meta bolluğundaki her bir derece artışa paralel olarak hem Doğu hem de Batı'da yaşayan birey-kişinin eyleme yetkinliğinde yaşanan düşüşü ifade eder." (s.36)

20. yüzyıl, körelten meslekler çağı

Ivan Illich, yirminci yüzyıl ortasını "Körelten Meslekler Çağı" olarak isimlendirilmesini öneriyor. Bu isimlendirmenin; eğitimciler, sosyal hizmet görevlileri ve bilimadamları gibi neredeyse karşı çıkılamayan görevlilerce gerçekleştirilen toplum karşıtı işlevleri gözler önüne serdiğini belirtiyor. Kamu işlerinin, sıradan insanın seçmiş olduğu temsilcilerden alınarak yetkilerini kendileri belirleyen profesyonellere verildiğini anlatıyor. Illich, insanları kâra dönük olarak istihdam edilmedikleri sürece fayda sağlamaktan mahrum bırakan profesyonellerin gittikçe zorbalaştığını ve Orta Çağ'daki ruhban sınıfının yerini aldığını söyleyerek, profesyonelleri "biokrat" (yaşam hükümranı), "pedokrat" (çocuk hükümranı), "iyatokrat" (hekim hükümran) gibi kavramlarla adlandırıyor.

Tıp hasta ediyor, eğitim aptallaştırıyor

Yurttaşın, profesyonel hâkimiyet yoluyla köreltilebilmesinin nedeni ise yanılsamanın gücü. Illich, oysa bunun böyle olmadığını anlatıyor: "İnsanlar zaman kaybettiren hızlanmanın, hasta eden sağlık hizmetlerinin ve aptallaştıran eğitimin tutsakları haline geliyorlar, çünkü belli bir eşik aşıldıktan sonra endüstriyel ve profesyonel ürünler silsilesine bağımlı olma hali insan potansiyelini öldürüyor ve bunu spesifik bir yolla yapıyor. Metalar yalnızca bir noktaya kadar insanların kendi yapabilecekleri şeylerin yerini alabilirler. Mübadele değeri, yalnızca belli sınırlar dahilinde kullanım değerinin yerini tatmin edici şekilde doldurabilir. Bu noktanın ötesinde üretim artışı yalnızca bu ihtiyaçları tüketiciye dayatan profesyonel üreticinin çıkarına hizmet eder, tüketiciyi ise belki daha zengin, ama aklı karışmış ve sersemlemiş hale getirir." (S.72)

Illich'in dikkat çektiği, modern toplumun işleyişinin yarattığı bir diğer durum da, metalara erişimi koruyan hakların, kullanım değerlerini koruyan özgürlükleri yok ederek, bir tiranlığa dönüşmesi.

Kurtuluş, dağıtımcı değil, katılımcı adaletin üstün kılınması

Her yeni metanın insanın kendi başına üstesinden gelebildiği bir işin değerini düşürdüğü ve o ana dek işsizler tarafından yapılan işlerin değerini düşürdüğü bu düzende, hiyerarşik bir ilişkiye dâhil olmayan ve profesyonel standartlara uymayan her çaba, meta temelli toplumu tehdit ediyor. Illich'in bu profesyonel iktidarı yıkmak için getirdiği öneri ise, "modern geçimlik" olarak adlandırdığı yaşam biçimini hâkim kılmak. İnsanların piyasa bağımlılıklarını azaltmayı başardıkları ve bunu yaparken tekniklerin ve araçların profesyonel ihtiyaç üreticileri tarafından ölçülmediği ve ölçülemeyeceği kullanım değerlerinin üretilmesine imkan sağlayan bir toplumsal altyapıyı koruyabilecekleri politik yöntemler. Dağıtımcı değil katılımcı adaletin üstün kılınması... (SA/EKN)
Süleyman ARIOĞLU - Bianet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder