'Aynı sudan içmişiz biz' bu mudur? Flash TV stüdyosundan görünen folklor, buralara mahsus bir Woodstock...
Benzeyen eğlence programı hiç mi yok? Üç beş konuğun teker teker şarkı söylediği program gani gani. Zaten ötesi yapılmıyor. Hiç mi başka yerde göbek atılmıyor? Punduna getirirseniz ana haberde bile olur göbek havası. Ama mesele bu değil. Duygu dolu anlar, yanık uzun havalar… E, onlardan da var her yerde. Peki bu türkücülüğün nesi farklı? Flash TV’nin, ismi değişse de ruhu bir, dekoru ayrı dizilse de mayası aynı akşam programlarından kendimi alamıyorum bazen.
Mutlaka arkada bir yerlerde kendini gösteren bir kilim motifiyle, misal ortada siniyle, yanda saman dekoruyla, en azından köy hercaisi renkleriyle stüdyoya bir Anadolu düğünü havası yayılmış oluyor. Doz aşılırsa Anadolu pavyonu…
Fetiş folkloru
Kamera önü kadınlarının ayrı bir çizgisi var. Uzamasını beklemeye tahammül olmadığından saç uçlarına eklenmiş sarı kaynaklar, bir nakkaş sabrıyla inceltildiği aşikâr kara kaşlar... Tüller, pullar, payetler ve her türlü ışıldayan eklentiyle ultra abiye kılıklar… Pembelerin daha siklamen, morların daha fuşya olduğu bir kombinasyon…
Kimi solistlerde ve dahi arkada eşlik eden dansçı genç kadınlarda, türküleri soktukları halden daha fazla ‘fantezi’ havası yayılıyor. Sazlık balıkçılarınınki boyunda o sivri topuklu lame çizmeler hangi fetiş mağazalarından satın alınıyor?
Yekpare kaşları ayrılmış, göze nahiyesine yakın sakalları epilasyonlanmış erkekler hep takım elbise giyiyor. Coşumcu hallerde gri parlak ceketler bele sokuşturuluyor. Uzun havada stüdyonun pleksilerine çöktüklerinde, mokasenlerin burunları daha da sivri görünüyor.
Altı çizilmiş, yüksünmeden abartılmış kadınlığa karşın ‘delikanlı’yı oynuyor bütün kadınlar. Muhabbette ve danslarda cinsiyetler arasında dönen ‘bacı hukukuna’ rağmen bir elektrik, bir erotizm hissediyorsunuz. Kimi 13, kimi 73 yaşında, kimi sahnedekilere yakın gardıropta, kiminin başları kapalı seyirciler de ayaklandığında, tekno altyapılı türkülerle toptan yoldan çıkıldığında, canlı yayında resim seçici kameranın önünden insan geçmeyen kare bulamıyor.
Türkiye’ye mahsus Woodstock
Dışarıda neler neler oluyor… Seçim mitingleri, ayıplı atışmalar, biber gazından nefesi kesilenler, çip takılan işçiler, intihar eden ilkokul çocukları, hastalıklı hıyarlar, yargılanan darbeciler… O stüdyodaki herkes hem bütün bunları bilir gibi, ama sanki yekten unutmak ister gibi, Türkiye’ye mahsus bir Woodstock’ta kendilerinden geçiyorlar. Sanki adını bilemediğimiz bir maddeyle kafa bulmuşlar, Anadolu tipi bir rave partisine dönüştürüyorlar stüdyoyu.
Bu programlarda asker anneleri şarkı istemiyor, şehitler için şiir okunmuyor. Yeri değil. Kürtçe türküler gümbür gümbür söyleniyorsa da, bir siyasi imaya denk gelmedim hiç. Baş harfi büyük yazılan, hayali bir ‘Vatan’ kutsanıyor hep birlikte. Ankaralı Ayşeler, Başkentli Suatlar geçiyor mikrofon başına; rektifiye kolbastılar, Urfa uzun havaları, Laleli remiksleri, Roman dokuzsekizlikleri çalıyor.
Sunucu önce “‘Güzellerden bir yar’ yapalım mıııı?” diye soruyor seyircilere, sonra ‘Tımbırleydi’yi anons ediyor mesela. Bunların hepsi birbiri ucuna dizilirken, sado mazo kostümlü kadınlarla, basma etekle oynayan erkekler yan yana geldiğinde yeni bir folklor çıkıyor ortaya.
Ortada bir yerel lezzet var biliyorum, ama nerenin anlayamıyorum. ‘Aynı sudan içmişiz biz’ böyle mi oluyor, karar veremeden kanal değiştiriyorum.
Pınar Öğünç - Radikal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder