Okan Bayülgen'in programına, eşcinselliği tedavi edebildiğini iddia eden Cem Keçe'nin çıkması ve programda bir şekilde Keçe'nin kitabından da bahsedilmesi ekşisözlük'te küçük çaplı bir tartışma yarattı. Bence ilginç bir tartışma olduğu için buraya da yazmak istedim. Amma velâkin, aşağıdaki yazının bir kısmı, ekşisözlük'teki tartışmanın hafif düzenlenmiş kopyala-yapıştır versiyonu, şimdiden özür dilerim.
Gelelim tartışmaya... Konuyla ilgili ilk entry “alice in deadland” rumuzlu yazar tarafından yazılıyor. “alice”, Bayülgen'in daha önce LGBTT bireyleri ve LGBTT hakları savunan örgütlerden kişileri konuk ettiği programını hatırlatıyor ve şöyle diyor: “eşcinsellik üzerine bir program yapıp, takdirlerimizi kazandıktan sonra eşcinselliği hastalık olarak tanımlayan bir adamı davet edip üstüne bir de kitabını duyurmasındaki çelişkiyi hâlâ çözemiyorum”.
Öncelikle, söz konusu ilk programla ilgili şunu söylemek isterim: bence o programda da konuşulması gereken pek çok şey, herkes başka bir tarafından tutmaya çalıştığı için, konuşulamamıştı. Mesela, Kürşad Kahramanoğlu'nun söylemeye çalıştığı şeyin (doğru anladıysam tabi) çok önemli olduğunu düşünüyorum. Kendi kelimelerimle genişleterek ifade edersem; eşcinselliğin herhangi bir din tarafından kutsanması ya da günah ilan edilmesi, herhangi bir kurum tarafından hastalık olarak kabul edilmesi ya da edilmemesi benim için eşcinselliğe dair geçerli bir argüman değildir. Bütün otoriteler birleşip “eşcinsellik sapıklıktır” deseler de benim için “yetişkin iki insan arasında karşılıklı rızaya dayalı” (kelimeler için Mutlucan Şahan'a bir kez daha teşekkürler) hiçbir ilişki sapıklık, sapkınlık, hastalık, ayıp, günah değildir. Dolayısıyla birilerinin “eşcinsellik sapıklık / hastalık değildir” demesine de teşekkür etmem. Ya da “eşcinsellik doğuştan gelir, genlerle ilgilidir” gibi açıklamalar değildir benim gözümde eşcinselliği meşru kılan. “Tercih” olarak tanımlanmasından hoşlanmadığımı da söyleyeyim, o da politik bir tanımlama, “kendi cinsini tercih edebiliyorsan biraz zorlarsan öbürünü de edersin” demenin kısa yolu.
Neyse, tekrar ekşisözlük tartışmasına dönersek... “acemi yazar” rumuzlu bir diğer yazar da Okan Bayülgen'in “hem eşcinsellikle ilgili bir program yapıp hem de eşcinselliğin hastalık olduğunu düşünen birinin kitabını tanıtması(nın), tamamıyla kendi görüşlerinden sıyrılıp birçok gazetecinin yaklaşamadığı objektifliğe ne kadar yakın olduğunu” gösterdiğini yazmış. Bu davranışıyla Bayülgen'in “her görüşün sesini duyurmasına izin veren” “demokratik ve özgürlükçü” biri olduğuna gönderme yapmış.
“alice”, bu görüşe sessiz kalamamış ve demiş ki:
“cem keçe'ye gösterdiği yaklaşım, tarafsızlıkla savunulamayacak kadar -hani şu çok popüler tanımla demek gerekirse- hassas bir konu olan eşcinsellik nedeniyle doğru ve şık değildir.
bilim insanı etiketiyle orada bulunanların ağızlarından çıkanın doğruluğunu eleştirel süzgeçten geçirmeden doğru olarak kabul edecek insanlar için, zaten toplumun genelinin kabul ettiği, eşcinselliğin hastalık olduğu fikrinin onaylanması gerçekleştirilecektir, hatta gerçekleştirilmiştir. hadi en azından eşcinsellik temalı programından sonra konu hakkında bilgilenmiş olduğunu varsaydığım okan bayülgen'in ağzından, cem keçe'ye en ufak bir itiraz ya da buna benzer bir söz duyamadım. tarafsızlık bu ise, oy ne güzel şeymiş o öyle... o kadarını esra ceyhan da yapar.
bu program ile o kitabı duyup, çocuğunu varolmayan bir tedaviye zorlayacak, onları daha da baskı altına alacak aileler özgürlüğün sesi değil, faşizmin ayak sesleri olacak.
edit: yıllardır tv'lerde adı bile anılmayan eşcinsellik için program yap, sonra eşcinsellik hastalıktır denirken adamın suratına bak. okan bayülgen bilinç kaybına uğramadıysa eğer, en azından diğer uzmanlardan da görüş isteyebilirdi. o ise güzel güzel demokratlığını yapmış ne etliye ne sütlüye demiştir.”
“acemi yazar”'ın cevabı biraz kısaltılmış haliyle şöyle:
“kendisi bir tartışma programı hazırlamakta ve orada farklı şekilde düşünen insanların görüşlerine yer vermektedir. adı üstünde tartışma programı. bunu tutup da öncesinde biz bunu düşündük ve bu karara vardık, bakın sizi de kaç saat televizyon başında oturtup kabul ettirmeye çalıştık dememekte.
bak ben bu konuda hassasım ve o hiç özen göstermedi, yarama bastı diye çamur atmak veya eleştirmek kesinlikle doğru değildir. en azından televizyonculuk ve gazetecilik bunu öğretileri arasında bulundurmaz”.
“acemi yazar”, yazısının devamında haberci olmanın bir olaya objektif yaklaşmak demek olduğunu ve “eğer ki insanları rencide etmeden, küçümsemeden, alay etmeden bir konuya farklı şekillerde değinebiliyorsan objektif” olduğunu belirtiyor. “Kabul edilmeyen görüşü bastırmanın ileride bunun bir sorun olarak karşımıza çıkmasına neden olacağını” ifade ediyor. ekşisözlük'teki tartışma kimse kimseyi ikna edemeden sonuçlanmış durumda şimdilik. Ben bu tartışmada “alice”'ten yanayım. Doğrusu, zamanında Posta gazetesinde yayınlanan “Eşcinsellik, eğitimli kişiler arasında daha yaygın” başlıklı bir yazıdan yola çıkarak yöneltilen sorulara laf anlatmaya çalışmış biri olarak bu gibi konularda olabildiğince dikkatli olunması gerektiğini düşünüyorum. Olumludan yana taraf olmak, olumludan yana tutarlı olmak gerektiğine de inandığım için bana kalırsa Cem Keçe, Okan Bayülgen'in programına bu şartlar altında hiç çıkmamalı. Çıkması çok gerekliyse de, onun dışında eşcinseller, eşcinsel haklarını savunan örgüt temsilcileri ya da toplumsal meşruiyet açısından örneğin aynı alanda çalışan farklı görüşteki bir doktor olmalı o programda. Farklı zaman ve zeminlerde, karşıt görüşlere yer vermiş olmanın demokratik bir davranış olduğuna inanmıyorum. Herkes eşit şekilde bilgilenmiş olmuyor bu haliyle. Aktarılan bilgi manipülasyona son derece açık oluyor vs.
Yazı biterken hâlâ düşünüyorum ama, Cem Keçeler bir yerlerde hep varolacak olsa da hiç değilse onların ve onlara inananların bir kısmını ikna etmenin bir yolu var mı acaba?
İdil Engindeniz Şahan - Kaos GL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder