20 Nisan 2013 Cumartesi

Logan Taylor for Rufskin Collection 2013 2


Milletvekillerine eşcinsel film gösterimi

Eşcinsel çocuğa sahip iki annenin girişimiyle kurulan LİSTAG (LGBT Aileleri İstanbul Grubu), "Benim çocuğum" filmini milletvekillerinin beğenisine sundu.

Filmin özel gösterimine 550 milletvekilinden 4'ü katıldı. Eşcinsel çocuğa sahip aileler vekillerden, "Nüfus cüzdanı renksiz olsun" isteğinde bulundu.

MİLLETVEKİLLERİ İLGİ GÖSTERMEDİ

Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde milletvekilleri için düzenlenen özel gösterime CHP Genel Başkan Yardımcıları Gürsel Tekin, Sezgin Tanrıkulu ile milletvekileri Melda Onur ve Aykan Erdemir katılırken, Ak Parti, MHP ve BDP'den katılım olmadı.

Gösterim öncesi ailelerle konuşan Tekin, milletvekili olmak isteyen grup üyesi eşcinsel annesi Pınar Özer'e her türlü desteği vereceklerini söyledi. Tekin, cesaretleri nedeniyle de aileleri kutladı. Aykan Erdemir ise "Nefret Suçları" yasasının Meclis'e gelmesini istediklerini söyledi.

"NÜFUS CÜZDANLARI RENKSİZ OLSUN"

Grup üyesi Pınar Özer, vekillerle yaptığı sohbette, "Çocuğum, bu yönelimi hissettiğinde annesi olarak bana bile söyleyemedi. Süreci kendi içerisinde yaşadı. ‘Ben niye böyleyim, kimim?' diye sordu kendisine" dedi. LİSTAG'ı bu nedenle kurduklarını kaydeden Özer, İstanbul, Ankara ve İzmir'de oluşumlarının bulunduğunu, Adana grubunu da kurmak için çalışmalara başladıklarını söyledi. Özer, "Çocuğum cinsiyetini değiştirdi. Pembe kimliğini de aldı. Ama çocuğum bu süreçte çok sıkıntı çekti. Bu nedenle kimlik renklerinin kaldırılmasını ve renksiz kimlik olmasını istiyoruz" dedi.

Hürriyet

'Çamaşır yıkayan erkek daha istekli olur'

Sosyal paylaşım sitesi Facebook Başkan Yardımcısı Sheryl Sandberg, çamaşır yıkayan erkeklerin, cinsel ilişkiye daha istekli olduğunu söyledi.

Facebook'un operasyon direktörlüğünü üstlenen 43 yaşındaki Sheryl Sandberg, kadınların iş yaşamında daha fazla yer alması için bir kitap yazdı. "Lean In" (Hayata Asılın) adlı kitabının tanıtımı için Almanya'nın Hamburg kentine giden Sandberg, Almanya'nın en yüksek tırajlı gazetesi Bild'e konuştu.

İki çocuk annesi Sheryl Sandberg, dünyayı değiştirmek için daha çok kadın yöneticiye ihtiyaç olduğunu savunuyor. Kadınların hem çocuk hem de kariyer yapabileceği görüşünü savunan Facebook Başkan Yardımcısı Sandberg, kitabında erkeklerin kendilerini nasıl değiştirmesi gerektiği yönünde de ipuçları veriyor.

'ERKEK YETENEK,KADIN ŞANS DER'
"Kadınlar daha fazla insiyatif almak için ayağa kalkmalı" diyen Sandberg, "Kadınlar biz, erkeklerden daha iyi yönetici olabiliriz demeli. Bir erkek başarılı olduğunda, ben çok yetenekliyim der. Bir kadın başarılı olduğunda ise, bunu çok çalışmaya, iyi bir ekibe ve şansa bağlar. Bu durum toplantılara da yansır. Erkek en ön sırada oturur. Kadın ise güven azlığından, ikinci sırada oturmayı tercih eder. Biz, kadınlar az talep ettiğimiz için, başarıya ulaşma şansımızda düşüyor" dedi.

'YAYINLAMADAN ÖNCE DÜŞÜNMELİYİZ'
"Çamaşır yıkayan erkek, cinsel ilişkiye daha istekli olur" tezini savunan Facebook Başkan Yardımcısı Sheryl Sandberg'e Facebook'a şimdiye kadar, "Kocam şu anda çamaşır yıkıyor" mesajı yazıp yazmadığı soruldu. Bu soruya kaçamak bir cevap veren Sandberg, "Yorum yok" dedikten sonra bir uyarıda da bulundu: "Facebook'ta bir mesaj yayınlamadan önce, ben ne yazdım diye biraz düşünmeliyiz."

ntvmsnbc

‘Evrenin ilahi bir güce ihtiyacı yok’

"Tanrı, dünya oluşurken ne yapıyordu?"

Ünlü evrenbilimci Stephan Hawking, yine tartışma yaratacak: Galaksilerin kendiliğinden oluşmasını sağlayan maddeler mevcut...


Ünlü evrenbilimci Stephan Hawking, salı günü California Teknoloji Enstitüsü’nde yaptığı açıklamalarla bir kez daha gündeme oturdu. ‘Evrenin Kökeni’ isimli konferansta konuşma yapan Hawking, evrenin oluşabilmesi için ilahi bir güce ihtiyacı olmadığını savundu.

Hawking büyük ilgi gören konuşmasında, fizikçilerin evrenin yaradılışı için ilahi bir dokunuşu hala kanıtlamaya çalışmasıyla dalga geçerken, ‘Tanrı dünya oluşurken ne yapıyordu? İnsanlar bu soruları soruyor diye acaba cehennemi mi ateşliyordu?’ diye konuştu. Evrenin oluşumuna dair teolojik bir tarih hakkında da kısa bir bilgi veren Hawking, bazı durum teorileri ve kozmolojik açıklamalara ilişkin bilgi verdikten sonra, dünya fikrinin ne sonu ne de başlangıcı olduğunu söyledi.

“İYİ Kİ BENİ ENGİZİSYON’A ÇIKARMADILAR”

Galaksilerin kendiliğinden oluşmasını sağlayan maddelerin mevcut olduğunu savunan bilim adamı bu teorilerine dayanak olarak, uzay teleskobuyla yaptığı gözlemleri gösterdi. Yaptığı hesaplamalara göre evrenin yaşının 13.8 milyar olduğunu söyleyen Hawking, bunun Papa ve İncil ile çeliştiğini söyledikten sonra ekledi: “İyi ki beni bu sözlerimden ötürü engizisyon mahkemelerine çıkarmadılar.”

Dünyanın önümüzdeki bin yıl içinde sağlam kalamayacağı yönündeki görüşünü bir kez daha yineleyen Hawking, uzay keşif çabalarının artırılması gerektiğini kaydetti.

Vatan

Ali Ersan Duru: "Jön olabilmek için fiziğinize dikkat etmeniz ve kendinize bakmanız gerekir. "

Sokakta tanınmak çok hoşuma gidiyor 'Yağmurdan Kaçarken' dizisinin yıldızı Ali Ersan Duru: Sokakta insanlar bana selam veriyor. Tanınmak güzel bir duygu ve bunu kimse inkâr edemez.











Kızlık zarı diktirene ceza; 14 bin TL ödeyecek

Birleşik Arap Emirlikleri’nde ismi açıklanmayan bir damat kendisine bakire olduğunu söyleyen ancak daha sonra evlenip boşandığını ve kızlık zarını diktirdiğini itiraf eden geline dava açtı. Mahkeme çiftin boşanmasına karar verirken, gelinin damada 8 bin dolar (14 bin TL) tazminat ödemesine hükmetti

Habertürk

Etek giy, spermin artsın


İskoçya’da bir araştırmada kilt (İskoç erkeklerinin geleneksel eteği) giyen erkeklerin sperm kalitesinin daha iyi ortaya kondu.

Araştırma raporunu kaleme alan Erwin Kompanje, iç çamaşırı giymeden kilt giymenin spermlerin gelişimi için ideal bir ortam oluşturduğunu belirtti. Kilt kasık bölgesini serin tuttuğu için yeterli seviyede spermin üremesine yardımcı oluyor. Sperm üremesi için kasık sıcaklığının vücut sıcaklığından 3 derece düşük olması gerekiyor.

Milliyet

CÜBBELİ'NİN MARKACI OĞLU


Cübbeli Ahhmet olarak bilinen Ahmet Ünlü'nün yanından ayrılmayan oğlu Yusuf Ünlü'nün Dolce&Gabbana ayakkabıları, Emporio Armani jean pantolonu, Burberry montu ve Audi A3 model otomobili dikkat çekti.

Ünlü'nün yanından ayrılmayan oğlu Yusuf Ünlü'nün Dolce&Gabbana ayakkabıları, Emporio Armani jean pantolonu, Burberry montu ve Audi A3 model otomobili dikkat çekti.

Hürriyet


KARAKTERİNİZ VE KADERİNİZ DOĞUM TARİHİNİZDE GİZLİ .

Pin kodu: Güney Afrikalı Douglas Forbes’in patenti kendisine ait formülü, doğum tarihinden insanın kişilik şifresini çözüyor… Pisagor’un sekizgen teoremi ile çalışan Forbes, ülkesinde birçok ünlü şirketin insan kaynakları departmanlarını da bu formülüyle yönlendiriyor.

Doğum tarihinizi tek rakamlı bir sayı kalana kadar birbiriyle topluyorsunuz. Çıkan sayılara göre, kendinizi şöyle tanımlayabilirsiniz…

1: HAVA ELEMENTİ - YARATICI
AKTİF ÖZELLİKLER: Lider, canlı, parlak, dokunsal, neşeli, yaratıcı, gururlu, hevesli, konuşkan, güvenli, girişken.
TEPKİSEL ÖZELLİKLER: Değişken, gürültücü, agresif, rahatsız, hoşgörüsüz, homurdanan, kendine güveni az, uyuşuk, depresif, egoist, mızmız.

2: SU ELEMENTİ - BESLEYEN
AKTİF ÖZELLİKLER: Besleyen, bakan, sakin, gözlemci, cool, yumuşak, istikrarlı, eve düşkün, domestik, sosyal, kendine yeten.
TEPKİSEL ÖZELLİKLER: Duygusal, ağlamaklı, savunmacı, geri çekilen, koruyucu, fırtınalı, irrasyonel, duyarlı, melankolik, ruh hali değişen, somurtkan.

3: ATEŞ ELEMENTİ - ORGANİZATÖR
AKTİF ÖZELLİKLER: Organize, adayan, bağımsız, iyimser, dinsel, hayat dolu, samimi, hayvan sever, azimli, ciddi.
TEPKİSEL ÖZELLİKLER: Yanlış yönlendirilen, düşmanca, korku dolu, fanatik, savunmacı, davranış bozukluğu olan, küskün, kayıtsız, kaba, öfkeli.

4: TOPRAK ELEMENTİ - BÜTÜNLÜK
AKTİF ÖZELLİKLER: Bireysel, esrarengiz, farklı, hedefleri olan, sadık, alışılmışın dışında, kâhin, ‘yaşa ve yaşat’çı, zeki, adil, devrimci, şaşırtıcı.
TEPKİSEL ÖZELLİKLER: Gizli, eksantrik, şok sözler eden, alışılmamış, kinci, heyecanlı, patavatsız, önyargılı, önceden tahmin edilemez, yalancı, sabit fikirli, aldatan.

5: HAVA ELEMENTİ - KÂŞİF
AKTİF ÖZELLİKLER: Zarif, mizahçı, dışa dönük, analitik, entelektüel, sonuca giden, esnek, eğlenceli, duygusallığa kapılmayan, mantıklı.
TEPKİSEL ÖZELLİKLER: İsyankâr, rahatsız, eleştirel, sivri dilli, yoğun, uçarı, zor, ters, sinirli.

6: ATEŞ ELEMENTİ - KARİZMA
AKTİF ÖZELLİKLER: Büyüleyici, şefkatli, romantik, seksi, uyumlu, duyusal, sıcakkanlı, arkadaş canlısı, iyi müzakereci, huzurlu.
TEPKİSEL ÖZELLİKLER: İllüzyon gören, aşırı duygusal, kendine dönük, uyumsuz, talepkâr, müsrif, küsen, yapışkan, kıskanç.

7: SU ELEMENTİ - İDEALİST
AKTİF ÖZELLİKLER: Sakin, muhafazakâr, tapan, sanat sevgisi olan, kendini çeken, bağımlı, bağlanabilen, rafine, araştıran, idealist.

TEPKİSEL ÖZELLİKLER: Kinci, münzevi, yalnız, duygusuz, radikal, ruh hali değişken, yoğun, endişeli, ifadesiz, ihtiyatlı, kontrolcü, utangaç.

8: TOPRAK ELEMENTİ - GÜVENİLİR
AKTİF ÖZELLİKLER: İstikrarlı, sabırlı, destekleyen, deneyimli, bilge, sorumlu, güvenli, ciddi, gayretli, kayıtsız.
TEPKİSEL ÖZELLİKLER: Güvensiz, yoğun, obsesif, göstermeyen, hesapçı, manipülatif, hareketsiz, kurban hisseden, zorba, kurbanlık koyun rolü oynayan.

9: ELEMENTİ YOK - ÇOCUK
AKTİF ÖZELLİKLER: Biricik, naif, artistik, kararlı, perspektifli, incinebilir, masum, verici, çocuksu, dürüst.
TEPKİSEL ÖZELLİKLER: Çelişkili, karışık, safça, dürtüsel, unutan, gururlu, düşük özgüvenli, inatçı, belirsiz, sabırsız.

Akşam

Rodolfo Rodrigues by Hay Torres


Ah Cici Kız!


Çelik’in kadın kılığındaki fotoğrafları magazin gündemine damgasını vurdu. Geçtiğimiz hafta sosyal medyada en çok bu fotoğraflar konuşuldu. Kimileri ti’ye aldı, kimileri ünlü şarkıcının bu pozları verdiğine inanmadı, “Photoshop” dedi. İlk tepkilerin ardından Çelik, “Şizoid” adlı gösterisi için kadın kılığına girdiğini açıkladı. Şarkıcıyla ‘Cici Kız’ ismini verdiği bu sürpriz kadını ve gösterisinin detaylarını konuştuk.

“Şizoid”i ilk kez dostlarınıza sahnelemişsiniz. İlk gösteri de 12 Mayıs’ta, Anneler Günü’nde olacakmış. Neden bu günü seçtiniz?

- E ben artık kadın oldum, o yüzden kadınlarla ilgili bir günde sahneye çıkayım dedim! Ben hepsini hesapladım ve bir strateji geliştirdim.

Sizi bu özel güne götüren nasıl bir strateji?

- O gün bir gösteri sergilenecek. Yarın öbür gün biletleri satışa çıkacak. Biz de diyeceğiz ki; “Bu gösteriyi annelere hediye ediyoruz, isteyen annesiyle birlikte gelsin.”

Anneler sizi yadırgamayacak mı kadın kılığında görünce? Ya da şöyle sorayım; etraftan nasıl tepkiler aldınız fotoğraflarınız basında yer aldıktan sonra?

- Bir kesim çok kızmış, küfür etmiş. Ama cinsiyet değiştirip kadın olsam da kızılmaması lazım, o da ayrı mesele. İşte “Şizoid” de bunu anlatıyor. Kadın olsam da benim kararım, benim huzurum, benim mutluluğum olurdu. Ama “Hayır, asla olamazsın! Ben istemiyorum” gibi bir yaklaşım var. Bu çok tehlikeli bir şey. Bu baskı ve faşizm. ‘Öteki’ olmadan bir başkasını anlama imkanı yok, ben de o taraftan başladım.

Barbaros Şansal’a verdiğiniz röportajda da ‘ötekileştirme’ kavramına değinmişsiniz. Bugüne kadar öyle bir şey geldi mi başınıza?

- Ben şahsım üzerine o tür şeylerden acı çekmem, antrenmanlıyım çünkü.

Nasıl bir antrenmandan söz ediyorsunuz?

- Bu ‘ötekileştirme’ mevzusunu çok yaşadım. Ne dediğini dinlemiyorlar ve linç ediliyorsun... Oyunda bunu da anlatıyorum. Dayakla büyüdüğüm için dayak bende bir etki yapmıyor. Küçükken sağ-sol davasından çok dayak yemişimdir mesela. Fiziki, psikolojik ya da sözlü olarak sürekli dayak yersin ve baskı altına girersin. Ben baskı altında olmaktan çok sıkıldım.

EVLENME TEKLİF EDENLER OLDU

Kadın kılığına girmenizle ilgili sadece kötü tepkiler mi aldınız?

- Hayır, “Çok güzel bacakların var” diyenler de oldu. İnanmayanlar, “Photoshop yapılmış” diyenler çıktı. Bir de evlenme teklif edenler, “Elbiseyi çok güzel taşımış” diyenler var. Bunlar işin eğlenceli tarafı.

Bacaklar gerçekten sizin, photoshop değil o halde?

- Evet. Bu çorabı giymek, topuklu ayakkabıyla yürüyebilmek için bir ay çalıştım.

Her gösteri öncesi ağda mı yaptıracaksınız?

- Ağda değil de tüy dökücü kremle haşır neşir oluyorum.

Sizin kadın karakterinizin bir ismi var mı?

- Var; Cici Kız... Cici Kız, “Cici Kız Alemde” şarkısında “Araban Ferrari’yse kolayca park eder” diyor. Önemli olan sosyal statün ve hangi kılıkta olduğun yani. “İçim leş gibi, dışımda ise her türlü markaya sahibim” demek bu. Bak şarkıya, her şeyi anlatıyor. Emre Kongar, bunu yapabiliyor mu? Oysa adam sosyolog. Bu sosyolog veya x kimliklikler altındaki kişiler, toplum gerçeklerini görmedikleri, onları dinlemedikleri ve kendi bildiklerini anlattıkları sürece hiçbir yere gidemeyeceğiz. Ben akademik olanı halka taşıyorum, onlar taşıyamıyorlar. Aslında bu işler pop sendromu altına olan insanlara kalmamalıydı, biz sadece şarkı söylemeliydik...

Peki neden malzeme olarak kadın figürünü kullandınız?

- Çünkü Türkiye’de en çok ‘öteki’ olan kadındır. Cennet annelerin ayaklarını altındadır diyoruz ama bir taraftan da aramızda oklavayla annesini öldürenler var.

HERKESİN BEKLEDİĞİ GİBİ BİRİ OLAMAM

Fotoğraflarınızın yayınlanmasından sonra hakkınızda söylenenler, verilen tepkiler sinirinizi bozmadı mı?

- Böyle bir projeyle ortaya çıkıyorsan, söylenebilecek her şeye hazırlıklı olman lazım. Yoksa “Ne diyorsunuz siz!” diye ortaya atlayabilirsiniz. Benim öyle bir amacım yok...

“Şizoid” gösterisini yapmaya nasıl karar verdiniz?

- Ben kariyerimde hiçbir zaman beklenen şeyleri yapmadım. Herkesin beklediği gibi biri olamam, nevi şahsına münhasır biriyim. Kendi doğrularımı, bir başkasına zarar vermeden, projelerimle anlatmaya çalıştım.

Oyunun ismi neden “Şizoid”?

- Kişilik bozulması yaşayan bir kimliği anlattığım için. Bir başkasına “Sen şöyle ol” diyemem ama kendime istediğimi söyleyebilme hakkına sahibim.

TÜRK POPUNUN YASASI: BAŞKASI OLMA KENDİN OL

Daha önce sık sık popçuların ötekileştirildiğini söylemiştiniz. Hâlâ böyle bir ayrımın yapıldığını düşünüyor musunuz?

- Yüzde yüz. Popçular ötekileştirilmiyor gibi görünüyor olabilir ama işin uygulamasında öyle değil. Zaten bizim sözümüzle yaptıklarımız asla birbiriyle örtüşmüyor. Kişilik parçalanması, şizoid budur. “Olduğum gibi mi görüneceğim? Nasıl görüneceğim?” dersen, kendin olamazsın. Bu bize Sezen Aksu tarafından zamanında verildi zaten; “Başkası olma kendin ol, böyle çok daha güzelsin” diye. Bu Türk popunun yasasıdır. “Özünüz gibi olun” der. Buna uymazsan, iki kişilikli olursun.

Sizin iki kişiliğiniz mi var yani, onu mu diyorsunuz?

- Ben iki kişilikli olmaya itildiğimi, bu anlamda ülkedeki herkes gibi baskı gördüğümü düşünüyorum. Bütün ideal ve erdem öğretilerinde ‘doğru olmak’ anlatılıyor, ben de doğru olmak istiyorum, bırakın olayım.

Diyelim sizin hayal ettiğiniz gibi özgür ve ötekileştirmenin olmadığı bir dünyada yaşıyoruz. Kendinizi nasıl ifade ederdiniz?

- Ben bir müzisyen olarak, evladı olan bir baba olarak kurumlar üstü bir şey söylemeliyim. Ben bir kurumun, birinin adamı olmam. Ben herkesin karnını doyurduğu, eğitim alabildiği, huzurlu ve barış içinde yaşadığı bir ortam görmek istiyorum. Haberlerde bunları görmüyoruz. Annesini oklavayla öldüren çocuk görüyorsun. Sen onu görmezsen “Her şey yolunda” dersin. Ama ben öbür kanala zap yapamıyorum.

İZEL MENOPOZA GİRDİ, BEN ANDROPOZA, ERCAN DA AB’YE

“Şizoid” gösterisinde eski grup arkadaşlarınız İzel ve Ercan’dan da bahsetmişsiniz. Ne demek istiyorsunuz onlara yönelik sözlerinizle?

- Gösteride 30’ar saniyelik anekdotlar var. Bunların içinde diyetisyenlerle, anayasa profesörleriyle, ilahiyatçılarla ilgili bölümler de var. Bu anekdotların ilki de İzel ve Ercan’la ilgili. Oyuna “İzel Çelik Ercan neden ayrıldı?” sorusuyla başlıyorum ve cevap veriyorum; İzel menopoza girdi, ben andropoza girdim, Ercan da Türkiye Avrupa Birliği’ne giremeden AB’ye girdi... Ercan, atılımcı bir kişiliktir, Türkiye girmeye uğraşırken o çoktan Avrupa Birliği’ne girdi. Ama soru hâlâ aynı. Artık aşmak lazım bunları diyorum.

İzel Hanım ve Ercan Bey ne dedi bu sözlere?

- İzel’den daha bir cevap gelmedi ama Ercan bir şey demez bu sözlere.

Siz üniversitede eğitim veriyorsunuz, okuldan bir tepki geldi mi?

- Keşke gelse. Keşke bir tepki verseler de biz de tepkimizi söyleyebilsek. Üniversite gibi bir yerden bir tepki gelirse, müthiş özgür bir yerde yaşıyoruz demektir.

Az önce kimsenin kimseyi dinlemediğini ve konuşanı linç etmeye çalıştıklarını söylediniz. Sizin en çok yanlış anlaşıldığınız dönem hangisi?

- Özellikle tarikatçılık konusunda açıklamalar yaptığım dönem. Kazandığım mahkemelere rağmen söylemek istediklerimi hiç kimseye anlatamadım. Ben Allah’a ve kadere inanıyorum ama bu benim özelim, her yerde sürekli bunu söylemek zorunda değilim. Bu baskıdır. İçlerinde olmayanı yaşar gibi görünen bir toplumuz. Bunu da herkes baskıyla yapıyor bence.


DEVİR DEĞİŞTİ AMA KİMSE AHMET HAKAN KADAR DEĞİŞMEDİ

Ahmet Hakan, kadın kılığındaki fotoğraflarınızdan sonra köşesinde “Çelik, ne olur sen yeniden tıpkı eski günlerdeki gibi Atatürkçü ol!” yazdı. Ne diyeceksiniz bu sözlere?

- Türkiye’de kimse Ahmet Hakan kadar değişmedi, bunu en son konuşacak adam Ahmet Hakan’dır. Ben de oyunun başlangıcında, “Devir değişti, Çelik değişti ama hiç kimse Ahmet Hakan kadar değişmedi, üstüme gelmeyin” diyorum.

ANNEM, “BENİ KANDIRMIŞSINIZ” DEDİ

Kendi anneniz ne dedi kadın kılığına girmenize?

- “Beni bugüne kadar kandırmışsınız, ben üç oğlum bir kızım var zannediyordum” dedi. Kız kardeşime çok benzemişim fotoğraflarda.

Röportaj: Gülbahar KARAKUŞ Fotoğraflar: Sinan ÖZBALKAN

Hürriyet

Biseksüellik, gay’ler için en büyük maske

Gay olduğunu öğrenince şaşırdım.
Asla eşcinsel demezsin.
Son derece erkeksi ve çekici.
Bir sürü kadın da peşinde.
Bekar.
Sıkı bir eğitimi, iyi bir işi var.

Neşeli, eğlenceli, zeki.
Küçük yaştan itibaren eşcinsel ilişkiler yaşamasına rağmen, uzun yıllar kadınlarla da birlikte olmuş.
Ve bir gün, bunun kendini ve toplumu kandırmaktan başka bir şey olmadığını fark etmiş.
O, biseksüelliğin gay’ler için en büyük maske olduğuna inanıyor ve bize Türkiye’de gay’lerin neler yaşadığını anlatıyor…

 Eşcinsel olduğunu ilk ne zaman hissettin?
- Kendimi bildim bileli. Klasik ama doğru. Eşcinsellik doğuştan. Cinsel tercih değil, cinsel yönelim. Zaten bizimki gibi toplumlarda insanın eşcinselliği tercih etmesi için mazoşist olması lazım.

Çocukken kız oyunları tercih eder miydin?
- Benim öyle, “Makyaj yapayım, kız gibi giyineyim, evcilik oynayayım” heveslerim olmadı hiç. Haşarı bir erkek çocuğuydum.

Peki bir erkekle ilk ilişkin ne zaman oldu?
- İlkokul 4. Annemin çok yakın bir arkadaşının oğlu. İlk başta, işin içinde cinsellik yoktu. Ben Kara Murat oluyordum, o da benim sevgilim. Tamamen oyun düzeyinde. Çünkü başka bir şekilde adlandırmak istemiyorsun, hem küçüksün hem de kendini kandırma ihtiyacındasın. Ama orta 3’e geldiğimizde cinsel ilişkimiz başladı. Çok yakın arkadaş olduğumuz için kimse şüphelenmiyordu, bizde kalıyordu. Lise 2’ye kadar devam etti. Tabii orada burada, “Günah! Cehennemde yanarsın!” gibi şeyler okuyorsun. Bu çerçevede, birini suçlama ihtiyacı hissettim, kendimi arındırmak için onu suçladım. Benden iki yaş büyüktü. “Ben aslında böyle değilim, beni bu yöne o itti” dedi ve bir daha görüşmedim.

Hâlâ mı?
- Evet. İlginçtir, o da bir kimlik bunalımı yaşadı ki, çok inançlı bir aileden gelmemesine rağmen, kendini dine verdi. Şimdi çok tanınan bir yazar. Hatta sonra evlendi, çoluğu çocuğu oldu. Sonra da yollarımız hiç kesişmedi. Yaşananlar ikimizin arasında ebedi bir sır olarak kaldı. Ama tabii ki ortada ne suç vardı ne de suçlu!


HOŞUMA GİDEN ADAMLARIN YAZLIKLARINA GİDİYORDUM

Peki cinsel gerçeğini ne zaman keşfettin, ne zaman “Ben gay’im” dedin?
- Bu hikayeden sonra da ilişkilerim devam etti. O dönem, erotik film gösterilen sinemalar vardı, 16-17 yaşımda oralara takılmaya başladım. Hoşuma giden adamlarla evlerine gidiyordum, yazlık evlerine. Ama kendimi hiçbir zaman eşcinsel olarak görmüyordum. “Bu benim bir fantezim” diyordum, kendimi kandırıyordum…

Yüzleşmek ne kadar zor?
- Anlatamayacağım kadar. Müthiş bir yalnızlık. Bunu konuşabileceğin kimse yok. Ben zannediyordum ki, bu dünyada bir Zeki Müren var, bir Bülent Ersoy, bir de ben! Fena olan da şu: İkisi de iyi örnekler değil. Bir tanesi, kadına benzeyen, diğeri kadın olmuş bir adam. Ben ikisine de benzemiyordum. Rol model yoktu önümde. Kendime bir rota çizemiyordum. Habire birtakım adamlarla tanışıyordum...

Nasıl tiplerdi?
- Hemen hemen hepsi evli. Eşcinsel ama evli adamların oranı zannedilenden çok çok daha fazla. Eşcinsellik, bu ülkede bir buzdağı zaten. Maalesef şöyle bir problem var: Kaybedecek bir şeyi olmayan ne kadar efemine adam varsa, eşcinsel olarak ortada dolaşıyor. E haliyle insanlardaki eşcinsellik imajı onlarla şekilleniyor. Algı bu. “Ayol” diye konuşacak, kadın gibi olacak, kaşını alacak, makyaj yapacak, kırıtarak dolaşacak. Halbuki onlar, çok küçük bir kitle. Oysa ben yurt dışında okudum, oralarda da ilişkilerim, aşklarım oldu, oradaki eşcinseller son derece erkeksi tipler...

Peki yeni tanıştığın adamlarla yazlıklara gidiyorsun. Çok da gençsin. Ne konuşuyordunuz?
- Konuşma filan yok. “Biz neyiz, kimiz, eşcinsel miyiz?” gibi sorgulamalar yok. Sadece seks var.

Buluşma yerleri, sadece erotik sinemalar mıydı?
- Şimdi dönem değişti tabii, internet var, o zaman yoktu. Hamamlar, Kadıköy Parkı, mendireği, Taksim Gezi Parkı o yılların buluşma yerleriydi. Gay’ler buna ‘gay cruising’ der. Gidersin, adam bankta oturuyordur, seni kesiyorsa, mesajı almış olursun. Tabii Amerika’da okumaya başlayınca dünyadaki durumun ne kadar farklı olduğunu gördüm. Eşcinsel kulüpler, saunalar gay’lerin buluşma yeri. Ve çok güvenli. Neden? Belinde bir havluyla görürsün adamı, adını bile öğrenmene gerek yoktur, her şey orada bir kabinde yaşanır, çıkar gidersin. Ne ad, ne telefon ne de başka bir şey.

Peki annen, yaşadığın bu gerçeği ne zaman fark etti?
- Bence annem her zaman biliyordu. Çünkü çocukken savunmasız oluyorsun ve nasıl gizleyebileceğini de bilmiyorsun zaten. Hep farkındaydı ama kondurmak istemedi. Hâlâ yüzleşmiyor. Ben de artık 80 yaşındaki anneme bayrak açıp, “Biliyor musun, ben gay’im” demeyi düşünmüyorum. Onun mantık evreninde olmayan bir şeyi, niye ona zorla kabul ettirmeye çalışayım?

Peki “Annelerin anlamaması mümkün değil” diye bir genelleme yapabilir miyiz?
- Bence hepsi bir şekilde hissediyor. Ama kendini çok iyi saklayanlar da olabilir. Gidip evleniyorlar, çoluk çocuğa karışıyorlar. O zaman “Gay mi değil mi?” soruları kesiliveriyor. Evlenirsen otomatikman aklanıyorsun, heteroseksüel kategorisine giriyorsun. Ama palavra tabii.

Evlilik, toplumu mu yoksa kendilerini kandırmak için mi?
- İkisi de. Ben de uzun yıllar kendimi biseksüel olarak tanımladım. 34 yaşıma kadar kadınlarla da ilişkilerim oldu. Allah’tan evlenmeye filan kalkmadım. Çünkü bu, kadınlara yapılan büyük bir haksızlık. Bunu haince buluyorum. Pek çok gay arkadaşım, “ailesi öyle istedi” diye evlendi. Hatta bizleri, eski sevgililerini düğününe davet etti. Öyle bir sürü düğüne gittim.


“Evlenirsen otomatikman aklanıyorsun, heteroseksüel kategorisine giriyorsun. Ama palavra tabii”

İyi ama sen de 34 yaşına kadar bir eşcinsel olarak kadınlarla da birlikte olmaya devam ediyorsun. Neden?
- Çünkü insanın özünü kabul etmesi zaman alıyor, nasıl kimi insan çareyi dinde arıyorsa, ben de kadınlarda aradım. Bu arada etrafa da, “Bakın ben gay değilim, kadınlarla yatıp kalkıyorum” mesajı vermek istiyordum. Ama yıllar içinde bunun saçma olduğunu anlıyorsun.


Peki bir erkek başka bir erkeğe arzu duyuyorsa, bir kadınla nasıl yatabiliyor?
- Bunun adı ‘ikame’. O kadınla sevişirken, erkekleri hayal ediyorsun, bu kadar basit. Bir sevgilim vardı, 10 yıl görüşmedik, on yıl sonra o dünya güzeli adam, arabadan indiğinde aman Allah’ım enkaz haline gelmiş, şişmanlamış, kelleşmiş, ciddi kalp rahatsızlıkları yaşıyor. Tek sebebi kendisiyle barışmamanın getirdiği stres. Ona bir şey söylemedim. Çünkü o artık evli ya, heteroseksüel olduğuna inanıyor. Benimle 10 yıl önce yaşadığı şeyin de bir dönem yaşadığı bir fantezi olduğuna... Bense, insanın özüne ihanet edemeyeceğini düşünüyorum. Ya özüne dönersin ya da hayatın boyunca en büyük düşmanın kendin olursun! İnsanın bir ömür kendisiyle savaşması da kadar yaralayıcı, hırpalayıcı bir şey yok!

Nasıl oldu da 34 yaşında birden bire aydınladın?
- Çünkü duvara tosladım! O zaman kadar kadınlarla, erkekleri beraber idare ettim. Sonra Aslı diye çok güzel bir sevgilim oldu. Gay olduğumu bile bile benimle birlikte olmak istedi.

Neden?
- İlk defa bir erkeğin ona cinsel olarak yaklaşmaması ona cazip geldi. Zaten Amerika’da yaşıyordu. “Senin hayatına saygılıyım, tek istediğim benimle birlikte geçirdiğin zaman diliminde gerçekten benimle ol, erkekler olmasın hayatında” dedi. Ben de bir Karayip seyahatine gittim, sonra Aslı’yla Miami’de buluşacaktık. Karayip’lerde Amerikalı bir adama aşık oldum. Adam da aynı dönemde Miami’de olacak. İçim gidiyor onu tekrar görmek için ama Aslı da yukarıda otel odasında bekliyor. Lobide kıvrandım, kıvrandım. Adamı arayayım mı, aramayayım mı? O zaman anladım ki biseksüellik filan palavra. Karşında iki seçenek varsa, çok güzel bir kadın ve çok güzel bir adam, “Seç birini” dediklerinde, adamı seçiyorsun. Ben de öyle yaptım. Bunun üzerine Aslı da şöyle dedi, “Bundan sonraki hayatında, karşına bir kadın çıkar ve onunla beraber olursan, kendini üçüncü sayfada haber olarak bulursun ona göre!” Aslında benim önümü açtı. “Senin gerçeğin bu oğlum, barış kendinle” dedi. O zamanda beri hayatımda sadece erkekler var. Artık prangalarımdan kurtulmuş vaziyetteyim. Nasıl yeşil gözümü değiştiremezsem, kimliğimi de değiştirebilme şansım yok…


“O zaman anladım ki biseksüellik filan palavra. Karşında iki seçenek varsa, çok güzel bir kadın ve çok güzel bir adam, “Seç birini” dediklerinde, adamı seçiyorsun”

İki erkek birbirine ilgi duyuyorsa, ikisi de eşcinsel olmak zorunda mı?
- Tıpta, “İki erkeğin birbirine cinsel olarak dokunmasının eşcinsellik dışında bir tanımı yoktur” deniyor. Eğer ben bir erkeğe dokunup cinsel bir haz alıyorsam, bunun adı eşcinsellik. Bir sürü erkekle cinsel ilişki yaşıyor, sonra bir kadınla evleniyor çocuk yapıyorsa da, bu onun eşcinsel olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Gay misin?
- Ağzını topla, ben aktifim!

 İlk kez sevişirken korku hissediliyor mu?
- İlkinde toplumla yatağa giriyorsun. Sonrakilerde de, “Beni dışlayan toplumu ben niye takayım?” diyorsun, biraz da toplumdan intikam alıyorsun.

Peki ilişkide roller belli mi?
- Bazıları pasif olmaktan hoşlanır, bazıları aktif. Anlayamazsın da onu dışarıdan. Türkiye’de baştan pazarlığa oturulur. İnternette yazışmalarında ilk soru “A/P?” yani “Aktif misin, pasif misin?”dir. Sen “Aktifim” dediğinde, adam, “Kusura bakma ben de aktifim” diyebilir ve muhabbet bitebilir. Halbuki Batı toplumlarında bu asla konuşulmaz bile. Sonradan şekillenir. Kendileriyle barışık oldukları için de kimse kimseyi istemediği bir şeye zorlamaz. Türkiye’de insanlar, aktif olurlarsa erkek olduklarına inanıyorlar. “Gay misin?” sorusuna bile alerjisi olanlar var. Cevap olarak, “Ağzını topla, ben aktifim!” diyor. Gay kanalında seninle yazışıyor ama gay’liğini kabul etmiyor! “Biseksüelim” diyor. 

Peki gay’ler için partnerlerinin entelektüel seviyesi önemli değil mi?
- Tabii ki. Ama San Fransisco’da bir saunadan söz ediyorsak, orada herkes eşit. Kıyafetini görmüyorsun ki. Herkeste bir havlu var. Bir tarafıyla da çok dürüst. Etiket önemli değil, genel müdür mü, havuz temizleyicisi mi? Kadınlar, “Sosyal statüsü bana uygun olmazsa sevişmem” diye düşünür ya, gay’lerde öyle bir şey yok. Hoşuna giderse tamamdır.

“Ya başıma bir şey gelirse?” korkusu…
- Eve çağırdıysan gelebilir. Nitekim Türkiye’de çok yaşanıyor.


NEREDEYSE RUJ SÜRECEK "BİSEKSÜELİM" DİYOR KİMİ KANDIRIYORLAR!

 Bir insan hem kadınları hem erkekleri arzulayamaz mı, sevemez mi?
- “Biseksüelim” diyenlerin yüzde 10’u belki bu gruba girebilir. Geri kalan yüzde 90, sosyal olarak kabul görmek için “Biseksüelim” diyor. Çünkü bizimki gibi toplumlarda, gay’sen, gelecek nesilleri yaratmak adına topluma hiç bir katkın yok diye düşünülüyor. Ama biseksüelsen hala çoluğun çocuğun olabilir…

Kızmayacak mı bunu okuyan biseksüeller?
- Allah aşkına öyle tipler görüyorsun ki, adam neredeyse ruj sürecek son derece feminen hala “Ben bisekselim”” diyor. Kimi kandırıyorlar?


EŞCİNSEL EVLİLİĞE ANCAK SEVDİĞİM İNSANA BİR ŞEYLER BIRAKABİLME ADINA SICAK BAKABİLİRİM

Gay’ler neden çok eşli?
- Bence bir tepki. Çünkü içten içe, toplum tarafından kabul edilmediği biliyorsun. “Beni kabul etmeyen toplumun normlarına da ben uymam” diyorsun. “Kafama göre takılırım, istediğim gibi hayatımı yaşarım.” Monogam gay’ler de var ama çok eşliliğe daha meyilliler.

Eşcinsel evliliğe ne diyorsun?
- Beni kabul etmeyen bir toplumun sosyal kontratına, sözleşmesine ihtiyacım yok diyorum. Ancak sevdiğim insana birtakım şeyler bırakabilmek adına sıcak bakabilirim. Yoksa asla evlenmeyi düşünmüyorum. Yıllarını paylaşıyorsun, eşin oluyor, başına bir kaza geliyor, bütün malın ailene gidiyor. Bu da saçmalık. İnsanlar kabul etsin etmesin, hayatımı onunla paylaşmışım, o da benim ailem…

Gay’ler ikiye ayrılır:
1- Normal gay’ler
2- Bitter gay’ler

Gaydar nedir?
- Gay radarı. Kimin gay olduğunu hemen anlarsın. Daha doğrusu, hissedersin. Bizim kendi aramızda böyle bir radarımız var.

Bir insan eşcinselliğini ömür boyu bastırabilir mi?
- Bastırabilir. Var öyle insanlar. Dini sebeple bastıranlar var. Bunu bir günah gibi görüp varoluşuyla başa çıkamayan, intihar edenler var.

Neden eşcinseller genellikle rafine, zevkli ve kültürlü?
- Doğanın dengesi. O kadar çok şeyi bastırıyorlar ki bu, yeteneklerini patlatıyor!

“Eşcinsellerden korkacaksın tehlikeli olurlar, şirrettirler” denir? Bu nereden çıkıyor?
- Gay’ler ikiye ayrılır: Biri normal gay’ler, bir de ‘bitter gay’ler var. Ekşi gay’ler yani. Hayatı boyunca mutsuz olmuş tipler. Ama bütün gay’ler şirrettir diyemeyiz. Heteroseksüellerin arasında da şirretler yok mu? Genelleme yanlış olur.

Annene açılmadın ya, bunu başaranlar 1-0 önde mi?
- Tabii ki. Hele kabul edilmişlerse. Benim etrafımda öyle pek Türk örnek yok. Listag anne babalarının evlatlarıyla ilişkileri muhteşemdi.

Kadınlar, eşcinselleri döndürebileceklerini sanıyorlar. Öyle hikayeler yaşanıyor mu?
- Kadınlar bunu bir meydan okuma gibi algılıyor ama bu bir yanılsama, bence ‘dönmek’ diye bir şey yok.


GAY'LER KADIN DÜŞMANI DEĞİL

Gay’ler kadın düşmanı değil. Tam tersine, estetik meraklısı oldukları için, güzelliklere çok düşkün olurlar. Kadınları varlık olarak çok beğenirsin ama cinsel obje olarak değil. Cinsel açıdan cazip gelmez.


TÜRKİYE GİBİ BİR ÜLKEDE EŞCİNSELSEN VAY HALİNE!

Varoluşunla mücadele etmen, hayatta geleceğin yerleri bile etkiliyor. Bir pranga var ayaklarında seni alttan alta, aşağı çeken. Belki daha iyi bir sporcu olacaksın, mesleğinde daha daha iyi yerlere geleceksin. Ama Türkiye gibi bir ülkede, eşcinselsen, ideallerine kolay yönelemiyorsun. Takılıp o cinselliğin içinde kalıyorsun. Çok başarılı olabilirsin iş hayatında ama bir anda “Ya bırak o eşcinseli!” diye kestirip atabilirler. Çünkü sana karşı kullanabilecekleri tek silah o. Hep, eksi birde başlıyorsun. O yüzden insanlar eşcinsel olduklarını saklıyorlar. Aileden saklıyorsun, çevrenden saklıyorsun, en yakın arkadaşlarından saklıyorsun. Aşık olup ağlıyorsun, “Karnım ağrıdı, ondan ağladım!” diyorsun. Çok zor bir şey yani…

Ayşe Arman - Hüriyet

Dünyanın en çok kazanan futbolcularından bazıları

Carlos Tevez




Fernando Torres



John Terry - Frank Lampard







Karim Benzema



Wayne Rooney






Steven Gerrard