22 Temmuz 2011 Cuma

Aynı aşkta yüzmüşüz biz...

Yönetmen: Tom Tykwer
Senaryo: Tom Tykwer
Oyuncular: Sophie Rois, Sebastian Schipper, Devid Striesow, Annedore Kleist, Angela Winkler, Alexander Hörbe, Winnie Böwe, Hans-Uwe Bauer, Peter Benedict, Georgette Dee
Tür: Komedi, Dram, Romantik
Müzik: Tom Tykwer, Reinhold Heil, Johnny Klimek, Gabriel Isaac Mounsey
Görüntü Yönetmeni: Frank Griebe
Gösterim Tarihi: 22 Temmuz 2011 Cuma
Ülke: Almanya
Yıl: 2011

Hanna ve Simon 20 yıldır beraberdirler, aklı başında kişilerdir. İlişkiler, çocuk sahibi olma isteği, beraber eve çıkma, kaçıp geri dönme. Haber sunucusu Hanna ve sanat teknisyeni Simon, 20 yıla tüm bunları sığdırmışlardır fakat artık pek önlerini görememektedirler. Ta ki ikisi de, birbirlerinden habersiz aynı erkeğe, Adam’a aşık olana kadar.

Milliyet


Aynı aşkta yüzmüşüz biz...


Yetenekli Alman yönetmen Tom Tykwer son çalışması 'Üç'te, cesur sahneler eşliğinde üç kişi arasında biçimlenen sıra dışı bir aşk trafiğinin hikâyesine soyunuyor. Film çarpıcı, dürüst, gerçekçi ve komik...

ÜÇ

Orijinal Adı: Drei Yönetmen: Tom Tykwer Oyuncular: Sophie Rois, Sebastian Schipper, Devid Striesow, Annedore Kleist

Kapalıçarşı’nın çatıları, Süleymaniye’nin avlusu, Yerebatan Sarayı derken, bir önceki filmi ‘The International’de Clive Owen’ı son derece turistik bir geziye çıkaran Tom Tykwer, son çalışması ‘Üç’te (Drei) ise ‘Nasyonal’ sulara dönüyor ama yine de ‘Enternasyonal’ bir mesaja ulaşıyor. Türkiye’deki sinema seyircisi Alman yönetmeni, Quentin Tarantino ya da Guy Ritchie’yi rahatlıkla yaya bırakacak düzeydeki kurgusal oyunlarla bezenmiş ‘Koş Lola Koş’la (Lola rentt) tanıdı ama ‘daha derinlemesine bir ilişki’ için asıl fırsatı 1999 İstanbul Film Festivali sundu. O yıl sinefiller, ‘Ölümcül Maria’ ve ‘Kış Uykusundakiler’le tanıştı, kaynaştı. Sonrasında, 2000’de ‘Prenses ve Savaşçı’yla (ki bence en vasat çalışmasıydı) karşımıza çıktı Tykwer. 2002’deki ‘Heaven’ nispeten etkileyiciydi, 2006’daki ‘Koku’ ise eski günlerini hatırlattı. Patrick Süskind’in ünlü klasiğini perdeye taşırken, özellikle kalabalık sahnelerdeki maharetiyle dikkat çekti 1965 doğumlu Alman yaratıcı. ‘The International’, büyük prodüksiyonlarda özel kumaşların genele devrişilmesinden kimsenin kaçamayacağını gösterir bir hamleydi. Bugünden itibaren gösterime çıkan ‘Üç’ ise Tykwer’deki cevheri bir kez daha hatırlatan bir çalışma olmuş.

İlişki kış uykusuna girince…

‘Üç’, adından mülhem üçlü bir yapı üzerinde yükselen bir öyküye sahip. Berlin’de geçen hikâyenin önce ilk iki karakteriyle tanışıyoruz: Sunucu Hanna ve küratör Simon, yaklaşık 20 yıldır bir beraberliği sürdürmektedir. Evli değillerdir ama evliliğin o kendine özgü sınırlarıyla çoktan yüzleşmişlerdir. Üstüne üstlük kara bulutlar Simon’ı çevrelemiştir, önce annesini kaybeder, sonra da kendi vücudundan bir parçayı... Ama bu süreçte yeni kazanımları da olacaktır. Özellikle, ‘İçindeki uyuyan dev’i uyandıracak, farklı eğilimleri olduğunun ayırdına varacaktır.

20 yıllık bir ilişki uzun elbet. Hanna ve Simon, bir nevi Tykwer’in yeni ‘Kış Uykusundakiler’i. Onları uyandıran isim ise Adam oluyor. Önce bir bilimsel panelde Hanna’nın, ‘tartışarak’ dikkatini çekiyor, sonra da bir gece kamuya açık yüzme havuzunda Simon’la tanışıyor. Adam, ikili için bir katalizörden ziyade, ayna görevini üstleniyor. Hanna da, Simon da kendi geçmişleriyle hesaplaşmak için adeta Adam’ı bekliyormuş gibi davranıyorlar. Bu durumda hesap da basitleşiyor; iki artı bir, eşittir üç…

Bir havuz problemi: Mastürbasyon

Evet, Tykwer’in son filminde konu bu kadar net, sarih ve açık. Lakin, karakterler açısından mesele o denli basit değil. Biri aldatma kavramıyla, diğeri ise hem aldatma kavramıyla, hem de yeni bir cinsel tercihe soyunma psikozuyla yüzleşmeye doğru yelken açıyor. Filmin başarısı da, meseleyi Hanna ve Simon açısından olduğu kadar Adam açısından da doğru, gerçekçi ve dürüstçe tanımlamasından kaynaklanıyor. Tykwer, karakterlerinin dönüşümlerini bağırıp çağırmadan anlatırken, yeni konumlarının psikolojisini de alabildiğine objektif ve bir o kadar da, kendi kendilerini ti’ye alır biçimde yansıtıyor. Bu noktaya ulaşmada ise hem gerçekçi ve dürüst diyalogların yanı sıra üç karakteri canlandıran isimlerin üstün performansları belirleyici oluyor. Hanna’da Avusturyalı Sophie Rois, Simon’da Sebastian Schipper, Adam’da da Demokratik Almanya doğumlu Devid Striesow ‘Az çoktur’ stilinde enfes performanslara imza atmışlar.

‘Üç’ün bir başka altı çizilecek yanı, kendi yolunda son derece cesurca yürümesi. Mesela Adam’ın, havuzda Simon’a mastürbasyon yaptığı sahne, bence (belki abartmış olabilirim ama) sinema tarihine, kendine özgü koşulları itibarıyla geçecek cinsten.

Bir ‘Büyük çaresizlik’ daha

Toparlarsak, bu aralar perdeye fazla sayıda ‘Büyük çaresizlik öyküleri’ yansıyor. Yerli cephedeki Seyfi Teoman ve Rıza Kıraç imzalı iki filmden sonra, çaresizlikleri daha farklı boyutta seyreden üç karakterin öyküsü niteliğindeki bu Tom Tykwer filmi, bu yaz boyu perdeye gölgesini aksettiren o çok başarılı yapımlardan bir tanesi. Bana kalırsa ‘Kesinlikle kaçırmayın’ derim.

UĞUR VARDAN - Radikal

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder