2 Temmuz 2020 Perşembe

Homofobik gündem...

YKS'deki LGBTİ'li Mabel Matiz sorusuna inceleme

Mabel Matiz, LGBTİ’nin sözde ‘onur yürüyüşleri’nde ön safta yer alarak sapkınlığını ilan etmişti.

Hafta sonu gerçekleştirilen Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nın Türkçe bölümünde, LGBT sapkınlığına yönelik propaganda çalışmalarına imza atan şarkıcı Mabel Matiz’e ilişkin soru, kamuoyunda infiale neden olmuştu. Skandala ilişkin neler yapıldığını ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Halis Aygün’e sorduk.

Sorumuza jet hızıyla cevap veren Aygün şunları kaydetti: “2020-YKS yaklaşık 2 buçuk milyon adayın katılımıyla üç oturum halinde 188 sınav merkezinde güvenle ve başarıyla tamamlanmıştır. Soru havuzu ülkemizin farklı üniversitelerinden binlerce akademisyenin katılımıyla oluşturulmaktadır.

Kurumumuz yönetiminin milli, manevi değerlerimiz ve toplumsal değer yargılarımız konusundaki hassasiyeti açıktır. 2020 YKS’nin TYT oturumunda yer alan Türkçe alanındaki ilgili sorunun içeriği hakkında inceleme başlatılmıştır. Sorumlu kişiler soru hazırlama süreçlerinden çıkartılacaktır.”

https://www.turkiyehavadis.com/yks-deki-lgbti-li-mabel-matiz-sorusuna-inceleme/47175/


Diyanet-Sen Gaziantep Şube Başkanı: "Cinsi sapıklığı topluma dayatmaya çalışıyorlar"

​Geçtiğimiz hafta sonu YKS’nin ilk aşaması Temel Yetenek Testi'nde (TYT) cinsi sapkınlığa verdiği destekle bilinen kişi hakkında adaylara sorulan soruya tepkiler artarak devam ediyor.


Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından Yükseköğretim Kurumları Sınavı'na (YKS) giren adaylara, cinsi sapkınlığa verdiği destekle bilinen şarkıcıyı sormasına tepki gösteren Diyanet-Sen Gaziantep Şube Başkanı Müslüm Göral, toplumun her kesiminden konu ile ilgili verilen tüm tepkilere rağmen ÖSYM’nin konu hakkında bir açıklama yapmamasını eleştirdi.

ÖSYM’nin YKS'de imza attığı bu büyük skandal ile ilgili özür dilemesi gerektiğini belirten Göral, sınavın üzerinden 4 gün geçmesine rağmen bu konuda halen bir açıklama yapmasının ise söz konusu sorunun adaylara kasıtlı olarak sorulduğunun göstergesi olduğunu vurguladı.

Eşcinsellik gibi sapkın düşüncelere sahip çıkan oluşumların temel dayanağının “İstanbul Sözleşmesi” olduğunu belirten Göral, söz konusu sözleşmenin iptal edilmesi çağrısında bulundu.

“Bu kadar tepkiye rağmen ÖSYM herhangi bir açıklama yapmadı, özür dilemedi”

Göral, ÖSYM’nin YKS'ye giren adaylara, cinsi sapkınlığa verdiği destekle bilinen bir şarkıcıyı sormasının kabul edilmez olduğunu belirterek, “Hafta sonu yapılan ilk YKS’de talihsiz bir olay yaşandı ve dinimiz tarafından lanetlenen, toplum tarafından kabul edilmeyen bir hareketi özendiren sanatçı ile ilgili bir soru soruldu. Burada bir kasıt var. Bu kadar soru içerisinde bu soruyu sormanın ne anlamı var? Yine bu sorunun akabinde toplumda büyük bir tepki meydana geldi. Sayın Cumhurbaşkanımız da buna tepki gösterdi. Fakat neden böyle olsun? Bu kadar tepkiye rağmen ÖSYM konu ile ilgili olarak bugüne kadar aradan kaç gün geçmiş ama halen daha çıkıp herhangi bir açıklama yapmadı, bir özür dilemedi. Toplumun bu tepkilerini göz önünde bulundurarak ÖSYM’nin buna bir cevap vermesi gerekiyordu. Biz bu cevabı ise halen bekliyoruz. Bir an önce bu cevabın verilmesi gerekir.” dedi.

“ÖSYM’nin bir açıklama ve özür dilmesini bekliyoruz”

Toplumun bu konuda aydınlatılması gerektiğini belirten Göral, “Eğer burada bir art niyet varsa bu çok kötüdür. Allah'ın lanetlediği ve toplumun kabul etmediği bir konuyu gençlerin dimağına, gençler için hayati bir sınav olan YKS’de soru olarak sorması kabul edilemez. Bu soruyla eğer bu sapkınlığa dikkat çekilmek isteniyorsa amaç bu sapıklığın reklamını yapmaksa veya bu sapkınlığı özenti haline getirmek hedefleniyorsa o zaman gerçekten çok vahim bir durumdur. Bu konu o ile ilgili olarak ÖSYM’nin bir basın açıklaması yapmasını ve bir özrünü muhakkak bekliyoruz.”

“Sapkın yapılar “İstanbul Sözleşmesi”nden cesaret alıyor”

Sapkın düşüncelerinde “İstanbul Sözleşmesi”nden cesaret aldıklarına dikkat çeken Göral, şunları dile getirdi.

“Bugün ülkemizde binlerce bunları destekleyen dernekler varsa, bunlar ellerinde pankartlar alıp ağza alınmayacak cümlelerle yürüyüş yapabiliyorlarsa, serbest bir şekilde dolaşabiliyorlarsa, kendilerini ifade edebiliyorlarsa ve bunların soruları dahi üniversite sınavında çıkabiliyorsa demek ki bunlar bir yerlerden cesaret ve pirim alıyor. Bunun en büyük cesaretini de ‘İstanbul Sözleşmesi'nden alıyorlar.”

“İstanbul Sözleşmesi’ kabul edildiği tarihten bu yana binlerce aile parçalandı”

“İstanbul Sözleşmesi”nin bir an önce iptal edilmesi gerektiğini belirten Göral, “Şu an konumuz sadece bu sapkın mesele olduğundan dolayı bununla ilgili konuşuyoruz. Bunun yanında aileye vermiş olduğu sıkıntıda göz önündedir. ‘İstanbul Sözleşmesi’nin kabul edildiği tarihten bu yana ülkemizde yüzlerce kadın katledildi. Binlerce aile boşandı, binlerce yuva yıkıldı, binlerce çocuk babasız ve annesiz kaldı. Aileler parçalandı. Bunların tek sebebi ‘İstanbul Sözleşmesi’dir. Biz daha önceki açıklamalarımızda da bunları hep dile getirdik.” ifadelerini kullandı.

“İstanbul Sözleşmesi’ bir an önce iptal edilmelidir”

Göral, “İstanbul Sözleşmesi”nin Türkiye toplumunun aile yapısına uygun olmadığının altını çizerek, “İstanbul Sözleşmesi’nin toplumumuzla uzaktan ve yakından bir alakası yoktur. Böyle bir sözleşmenin kabul edilmesi gerçekten çok yanlıştır. Bu yanlıştan bir an önce dönülmesi lazım. Rusya, Hindistan ve buna benzer ülkeler, bu sözleşmeyi kabul etmemişler. Bu ülkeler bile kendi aile yapılarına uygun olmayan bu sözleşmeyi kabul etmezken biz nasıl kabul edebiliriz? Kabul ettiğimizde işte bu sonuçlar ortaya çıkıyor. Bunları biz canlı olarak yaşıyoruz. Bu sözleşmenin bir an önce iptal edilmesi ve bu hatadan dönülmesi gerekir. Bu hatanın telafi edilmesi gerekir. ‘İstanbul Sözleşmesi’nin kesinlikle iptal edilmesi gerekir.” çağrısında bulundu.

“Bu sapkın fikirlerin kabul edilmesi eşitlik değildir”

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin, toplumsal bir sapıklık projesini dayatmak olduğuna işaret eden Göral, “Kesinlikle bu sapkın fikirlerin kabul edilmesi bir eşitlik olarak düşünülemez. Bu sapkın düşünceler bizim aile yapımızı bozan en büyük felakettir. Bu sapkınlığı normalmiş gibi ve eşitlik olarak göstermek kesinlikle kabul edilemez. Siz başörtülülere zulüm ederken neden bunu toplumsal eşitlik olarak kabul etmiyordunuz? İnançları gereği örtünen kızlarımızın başının açılması, başları açılmadığı zaman eğitim öğretim göremeyecekleri, herhangi bir kurumda çalışamayacaklarını söylerken neden eşitlikten bahsetmiyordunuz? Neden toplumsal eşitlikten bahsetmiyordunuz? Bugün mü toplumsal eşitlik aklınıza geldi ki bunun kıyası bile yapılamaz. Kız kardeşlerimizin başörtüsü ile bu sapkın fikirlerin eşitliğinin karşılaştırılması bile söz konusu olamaz. Bu sadece bir örnektir. Yani toplumdaki bu sapkın fikrin eşitlik olarak kabul edilmesi söz konusu olamaz. Bu Allah tarafından da kabul edilmemiş hatta bu kavim Allah tarafından lanetlenmiş, bir kavim sırf bu sapkın fikirden dolayı Allah-u Teala tarafından helak edilmiştir.” diye konuştu. (İLKHA)

https://dogruhaber.com.tr/haber/676175-diyanet-sen-gaziantep-sube-baskani-cinsi-sapikligi-topluma-dayatmaya-calisiyorlar/


Hükümet ekonomiyi LGBT hayranlarına mı teslim edecekti?

2018 yılında hükümetin ülke ekonomisini yönetmek için anlaştığı McKinsey kuruluşu resmi hesaplarından LGBT sapıklığına destek veren içerikler paylaştı.

Ekonomide kötü gidişat nedeniyle 2018 yılında Hazine ve Maliye Bakanlığı ‘’Yeni Ekonomik Program’’ açıkladı. Bu programda esas hedef kamu harcamalarında tasarruf sağlamak ve yeni ek gelir kaynakları oluşturmaktı. Maliye ve Hazine Bakanı Berat Albayrak programın icra edilmesi için o güne kadar Türkiye’de toplum tarafından pek bilinmeyen bir kuruluşla ABD kökenli McKinsey & Company özel danışmanlık şirketi ile anlaştıklarını duyurdu.

Bakan Albayrak’ın McKinsey ile anlaştıklarını New York’ta Türkiye-ABD İş Konseyi (TAİK) tarafından düzenlenen 9. Türkiye Yatırım Konferansı’nda yaptığı kouşmada, “Yeni program bünyesinde kurulan Maliyet ve Dönüşüm Ofisi için uluslararası yönetim şirketi McKinsey ile çalışmaya karar verdik. 16 bakanlıktan temsilcilerin bulunduğu bu ofis, tüm hedeflerimizi ve sonuçlarımızı her çeyrekte kontrol edecek” ifadeleri ile açıklamıştı.

Anlaşmanın şartları ile ilgili pek detay verilmemişti. ABD merkezli hatta ABD istihbarat örgütü CIA ile çalışma yürüten McKİnsey şirketinin Türkiye ekonomisinde kontrol edici bir mekanizma haline getirilmesi toplumda büyük tepkiye neden olmuştu. Bakan Albayrak’ın bu açıklamasının üzerinden 10 gün geçtikten sonra toplumdan ve siyasetçilerden gelen ciddi tepkilerin ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla anlaşmanın iptal edildiği ortaya çıktı…
Bu olayın üzerinden yaklaşık iki yıl geçtikten sonra Bakan Albayrak’ın ülke ekonomisini denetletmek istediği McKinsey şirketi büyük bir skandala imza attı.
McKinsey Şirketi cinsel sapıklığın meşru hale getirmek istenildiği LGBT haftası nedeniyle sosyal medya hesapları üzerinden bu rezalete destek vermeye başladı.

LGBT paçavraları şirketin resmi sosyal medya sayfalarının örtüsü haline getirildi.

Şirket ayrıca paylaştığı bir İngilizce fotoğrafta ‘’McKinsey kendi iş yerinde ve her yerde LGBTQ’nun haklarını savunmakla gurur duyuyor’’ ifadeleri kullanıldı.

https://www.milligazete.com.tr/haber/4939800/hukumet-ekonomiyi-lgbt-hayranlarina-mi-teslim-edecekti


Türkiye “İstanbul Sözleşmesi”nden çekiliyor | Numan Kurtulmuş: İmzalanması yanlıştı!

AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, tartışmalı İstanbul Sözleşmesi ile ilgili çıkış sinyali verdi. Kurtulmuş, "Nasıl usulünü yerine getirerek imzalanmışsa, usulünü yerine getirerek sözleşmeden çıkılır." dedi.Giriş Tarihi: 2 Temmuz 2020 / Güncellenme Tarihi: 2 Temmuz 2020
14:00Türkiye “İstanbul Sözleşmesi”nden çekiliyor | Numan Kurtulmuş: İmzalanması yanlıştı!

AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kurtulmuş, istismar ve hukuksuzluğun kapısı İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme ile ilgili hazırlık yapıldığını belirterek “Nasıl usulünü yerine getirerek imzalanmışsa, usulünü yerine getirerek sözleşmeden çıkılır” dedi.

Kurtulmuş, “İstanbul Sözleşmesi, imzalanması yanlıştı. O zaman hangi usul ile yürürlüğe girdiyse aynı şekilde kaldırılacak.” ifadelerini kullandı.

“MARJİNAL GRUPLARIN EKMEĞİNE YAĞ SÜRÜYOR”

Kurtulmuş, İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik soruya, “İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanması gerçekten yanlıştı. 2011 yılında İstanbul’da imzalandı ve Türkiye 2012’nin Kasım ayında bunu Parlamentodan geçirerek yasalaştırdı. 2014’te de bu sözleşmeye imza atan ülke sayısı 10 ülkeye çıkınca 2014’te de İstanbul Sözleşmesi, uluslararası bir hukuk metni haline getirildi. Bu metnin içerisinde iki tane önemli husus var dikkat çekmemiz gereken ve bizimle asla uyuşmayan, bunlardan birisi toplumsal cinsiyet meselesi bir de cinsel yönetim yönelim tercihi. Şimdi bunlar ve başka şeyler de var ama bu iki meselenin demin konuştuğumuz çerçevede tam da bu LGBT vesaire gibi unsurların marjinal unsurların ekmeğine yağ sürecek kavramlar olduğu ya da onların arkasına sığınarak faaliyet yapabilecekleri alanlar oldu görülüyor.” yanıtını verdi.

“İstanbul Sözleşmesi evet yanlış bir şeydir, bu çok açık söylüyorum.” ifadelerini kullanan Kurtulmuş,  şöyle devam etti:

“Bunlar çoğu arkadaşımızın, milletimizin ve çoğu arkadaşımızın kanaati de bu noktadadır. AK Parti hükümetleri bütün uygulamaları içerisinde özellikle kadının çalışma hayatının içerisinde var olabilmesi bakımdan olağanüstü ön açıcı faaliyetlerde bulundu. Bugün eğer yanılmıyorsam eğitim sistemimizin içerisinde yüzde 50’nin üzerinde yüzde 56’lara varan bir kadın istihdamı söz konusudur. Hakimlerimizin, savcılarımızın ve hukukçularımızın yaklaşık yüzde 30’una yakını aynı şekilde kadınlarımızdır. Sağlık çalışanlarımızın önemli bir kısmı kadınlarımızdır. Kadınlarımızı her yerde siyasetin içerisinde en çok kadınların önünü açan parti AK Parti’dir. Bunda hiçbir tereddüt yok. Kadın erkek fırsat eşitliğinin önündeki her türlü engellerin kaldırılması başka bir konudur.

“ŞEHİR EFSANESİ, YALAN PROPAGANDA!”

Ayrıca kadına karşı şiddet bu topluluğun kanayan bir yarasıdır, namussuzluktur, insanlık dışı bir davranıştır. Herhangi bir adam bırakın öldürmeyi, yaralamayı bir kadına eli kalkıyorsa o eli kırmak lazımdır. Bundan hiç tereddüt yok. Bu el insani bir el değildir gayri insani bir eldir. Bunlarla ilgili de yasal düzenlemelerin aşağı yukarı önemli bir kısmı tamamdır. Yani “İstanbul Sözleşmesi olmazsa Türkiye’de kadına karşı şiddet artar” tezi de bir şehir efsanesidir. Yalan, bir yanlış propagandadır. Dolayısıyla bunları sakin bir şekilde değerlendirmek zorundayız. Türkiye’de toplumsal olarak da bunların araştırmalarını yaptırdık. Türkiye’de bütün siyasi partilerin tabanlarında İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması ya da bunun bir düzenlemeyle revize edilmesi konusunda çok ciddi beklentiler vardır. Bunun aileye zarar verdiği konusunda endişeler var.”

“SÖZLEŞMEDEN ÇIKILIR”

İstanbul Sözleşmesi’nin iptaline ilişkin gelen soruya Kurtulmuş, “Tabii ki, yani siyaset şöyle bir şey değil, siyaset yukarıda bir alan ve halk ne düşünüyor bununla ilgilenmeyen bir alan değil. Halkımızda böyle büyük bir beklenti varken AK Parti olarak biz buna bigane kalmayız. Nasıl usulünü yerine getirerek bu sözleşme imzalanmışsa, aynı şekilde usulü yerine getirilerek bu sözleşmeden çıkılır.” karşılığını verdi.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDİR?

11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açılan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi (kısa adıyla İstanbul Sözleşmesi), 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girdi. Özel olarak kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti hedef alan ilk Avrupa sözleşmesi olma niteliğini taşıyan Sözleşme, bugüne kadar Türkiye dahil Avrupa Konseyi üyesi 20 ülke tarafından onaylandı. Türkiye, Sözleşme’yi imzaya açıldığı 11 Mayıs 2011 tarihinde imzalamış, 14 Mart 2012 tarihinde onayladı.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NİN İÇERİĞİ

Merkezinde toplumsal cinsiyet kavramı yer alan İstanbul Sözleşmesi’nde cinsiyetin sosyal bir yapı olarak kavramsallaşması bilimsel zeminden ziyade, politik argümanlara dayanıyor.

Toplumsal cinsiyet kavramı pek çok farklı bağlamda, daha geniş içeriklerde kullanılıyor. Toplumsal cinsiyet ile ilgili metinlerde cinsel kimlik ve cinsel yönelim de ele alınan ve savunulan olgular olarak görülüyor.

Sözleşme hükümlerinde cinsel yönelim ve cinsel kimliğe yönelik ayrım yapılmaması adına, bu olgular da legallik elde ediyor.

LGBTİ örgütleri bu sözleşmeye dayanarak, siyasi iktidarın LGBTİ haklarına dair ifadelerin ve statülerin anayasallaştırılması ve yasallaştırılması konusunda hukuki yükümlülüğü olduğunu iddia ediyor.

Ayrıca kadın ve erkeğin doğuştan getirdiği biyolojik cinsiyeti ile toplumsallaşma sürecinde elde ettiği varsayılan toplumsal cinsiyet arasındaki ayrımlar literatürde net olarak belirtilmiyor.

İstanbul Sözleşmesi’nin perspektifini oluşturan toplumsal cinsiyete dair metinlerde din bir ayrımcılık kaynağı olarak sunuluyor. Sözleşmeye göre din, ataerkil iktidara meşruiyet sağlayarak kadına ikincil bir rol veriyor.

https://www.dirilispostasi.com/gundem/son-dakika-numan-kurtulmustan-flas-istanbul-sozlesmesi-aciklamasi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder