7 Temmuz 2020 Salı

Günün homofobiası!

Nedir bu İstanbul Sözleşmesi? İstanbul Sözleşmesi ne zaman imzalandı?

Bugünlerde gündemimizi bir hayli meşgul eden İstanbul Sözleşmesi ise İslâm’ın himaye etmeyi hedeflediği değerlerimize savaş açma hüviyetini taşımaktadır. İstanbul Sözleşmesi, “toplumsal cinsiyet” kavramını tanımlayan ilk belge olarak lanse edilse de asıl büyük tehlike LGBT sapkınların bu belgeyi bir zırh olarak kullanmaları. İstanbul Sözleşmesi “kadına şiddeti önleme” kapsamında aslında LGBT sapkınların cinsel kimliklerini ve cinsel yönelimlerini her tür şiddete karşı güvence altına aldığı konusunda kamuoyunda çok büyük eleştireler söz konusu.Peki nedir bu İstanbul Sözleşmesi? İstanbul Sözleşmesi ne zaman imzalandı? İstanbul Sözleşmesini kim imzaladı? İstanbul Sözleşmesi maddeleri neyi hedef alıyor?

Nedir bu İstanbul Sözleşmesi? İstanbul Sözleşmesi ne zaman imzalandı?
11 Mayıs 2011 tarihinde TBMM’deki bütün partilerin oybirliğiyle kabul edilerek Türkiye’nin başına bela edilen İstanbul Sözleşmesi, ocakları söndürmeye devam ediyor. İstanbul sözleşme içeriği açısından Allah’ın lanetlediği eşcinsellik gibi sapkın işlerin önünü açması, kadına yaratılış amacının aksine misyonlar yüklemesi gibi yönleriyle ahlaki yapımızı tahrip etmeye ve aile medeniyetimizi yıkmayı hedeflemektedir. İşte İstanbul Sözleşmesinin maddeleri?

11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açılan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi (kısa adıyla İstanbul Sözleşmesi), 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Özel olarak kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti hedef alan ilk Avrupa sözleşmesi olma niteliğini taşıyan Sözleşme, bugüne kadar Türkiye dahil Avrupa Konseyi üyesi 20 ülke tarafından onaylanmıştır. Türkiye adına İstanbul Sözleşmesini dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu imzalamıştır. Türkiye, Sözleşme’yi imzaya açıldığı 11 Mayıs 2011 tarihinde imzalamış, 14 Mart 2012 tarihinde ise onaylamıştır.

İstanbul Sözleşmesi neyi amaçlıyor?
İstanbul Sözleşmesi’nin merkezinde yer alan toplumsal cinsiyet kavramında kadınlık ve erkekliğin fıtratta yer alan bir durum olmadığı, sosyal şartlara bağlı olarak gelişen bir durum olarak inşaa edildiği savunuluyor. Yani cinsiyetin doğmayla değil sosyal yapıyla ilgili bir durum olduğu öne sürülüyor.

İstanbul Sözleşmesi dini hassasiyetleri hedef alıyor
Toplumsal cinsiyet kavramının sık sık vurgulandığı İstanbul Sözleşmesi’nde bu kavram üzerinden dini hassasiyetler de hedef alınıyor. Dinin ataerkil bir yapıda olduğunu savunan bu anlaşmaya göre, inanç sistemleri kadınları ikinci plana atıyor. Gerçeği yansıtmayan bu düşüncelere ek olarak, geleneksel değerler, örf ve kültür de yanlı eleştirilerle hedef alınıyor. Sözleşmenin 12. maddesinde, “Taraflar kültür, örf ve adet, gelenek, din veya sözde ‘namusun’ işbu sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemi için mazeret oluşturmamasını sağlar” deniliyor. Burada en ön plana çıkan şey ‘namus’ kutsalının nasıl etkisiz hale getirilmeye çalışıldığı gözler önüne seriliyor.

İstanbul Sözleşmesi eşcinsellere sahip çıkıyor
İstanbul Sözleşmesi’nin geleceğe yönelik oluşturduğu tehlikenin nedeni cinsel yönelim ve cinsel kimlik kavramlarıdır. İstanbul Sözleşmesi’nin Temel Haklar, Eşitlikler ve Ayrım Gözetme bendinde, cinsel yönelim ve cinsel kimliğe yönelik ayrım yapılmaması adına, bu olgular legallik elde ediliyor. LGBTİ örgütleri sözleşmenin bu kısmına dayanarak azgınlıklarına ve sapkınlıklarına meşru zemin oluşturuyor. İstanbul Sözleşmesi LGBTİ’ye karşı koruyucu bir metin anlamına gelirken bu sözleşmeyle LGBTİ bir çok ayrıcalığa sahip olmuş oluyor. Sözleşme zinayı meşrulaştırmakla kalmamış aynı zamanda eşcinselliğe de zemin açıyor.

https://www.yeniakit.com.tr/haber/nedir-bu-istanbul-sozlesmesi-istanbul-sozlesmesi-ne-zaman-imzalandi-1322940.html


Netflix, Yanlış Algılar ve Sansür

Ülkenin gündemi yine boş ve temelsiz sansür girişimleriyle meşgul ediliyor.

Fırat Türkoğlu

İşbu yazı Netflix veya herhangi bir dijital platformun avukatlığını üstlenmek için yazılmamıştır. Ancak özellikle algı sorunu yaşayan bazı kitlelerin devamlı aynı komplo teorileri üzerinden ürettiği argümanlar, sansürü teşvik eden bir düzeye geldiği için küçük bir hatırlatma yapma ihtiyacı doğmuştur. Boş ve anlamsız iddiaları sıralayıp, bir mantık süzgecinden geçirerek yanıt vermeye çalıştık.

Netflix, LGBTİ+ ve Farklı Düşünceleri Yaymak İçin Mi Kuruldu!?!

CIA’in ve ABD hükümetlerinin bizzat kullandığı, savaş zamanlarında propaganda filmleri için birlikte çalıştığı, seksist, ayrımcı alt metinlerle beyin yıkamaya çalıştığı kurumun adı Netflix değil Disney’dir. Disney’in kuralları ve yayın politikası da bellidir: Hedef kitle ailedir, amerikan/hristiyan mazbut ailelerin izleyebileceği filmler çeker. Beyaz amerikan hristiyan aileleri veya dünya üzerindeki diğer muhafazakar toplulukları rahatsız edecek içerikler, kapıdan içeri bile giremez…

ABD’nin büyük sinema zincirleri Disney ve benzeri şirketlerin yapımlarını gösterir. Amerikan ulusal TV kanalları, gece yarısına kadar Disney ve benzeri yaklaşımdaki yapımları yayınlar. Amerika’nın ve dünyanın en az yüzde 60’ı Disney ve muadilleriyle kontrol altında tutulur. Apple da aynı yolu izleyeceğini AppleTV+’ın daha açılışında duyurmuştu. Hedef kitlesi aile olan, daha az eğitimli ve tutucu kitleye ürün/hizmet satmak isteyen sponsorlar da milyar dolarları buraya akıtırlar.

Peki Netflix Neden Aynı Yoldan Gitmiyor?

Çok basit bir kapitalist yaklaşımla Disney ve muadillerinin hedef kitlesine girmeyen önemli sayıda insan olduğu için… LGBTİ+ kitleler büyük sinema salonlarında ve açık ulusal TV’lerde kendi hayatlarını anlatan, beğenilerine uygun bir içerik bulamıyorlar. Tüm dünyadan, farklı ülkelerden yapımlar izlemek isteyenler, bu ihtiyaçlarını ana akım medyadan ve sinema salonlarından karşılayamıyorlar. Festival izleyicileri yılın belirli zamanlarında farklı filmleri izleyebiliyor ama yılın tamamında böyle bir olanakları yok.
Netflix, özgürlükçü bir yapı olduğundan değil, gayet kapitalist hedeflerle, genel dağıtımda istediğini bulamayanlara yönelik içerik sunuyor. Gelirlerini Avengers izleyicisinden değil, Sex Education’ın, La Casa De Papel’in kitlesinden elde etmeyi seçiyor. Kısacası farklı içerikler bekleyen kitleler olduğunu, bu insanlara internetin de hızlanmasıyla evlerinde hizmet götürebileceğini keşfetmiş ve yatırımını buraya yapıyor. Netflix’in farklı bulduğunuz, kendinize uygun olmadığını düşündüğünüz içeriklerini, köşedeki X butonuna basarak kapatmanız gayet kolay. Ama farklı içerikler izlemek isteyenlere yasak koymaya hakkınız yok.

Netflix Kitleleri Etkilemiyor mu?

LGBTİ+ bireylerin, varoluşlarını, kimliklerini kabul etmek istemeyenler, insanların yaşamlarını hala “tercih” zannedenler, dizi izlemenin kitleleri etkilediğini zannediyor olabilir. Ama hiç kimse kendi kimliği ve varoluşu öyle değilse Netflix dizisi seyredip cinsel kimliğini belirlemez. LGBTİ+ yayınlar çok izleniyorsa, bu durum ülkenizde LGBTİ+ bireylerin sayısının sandığınızdan fazla olduğunu veya bu tip yayınlardan rahatsız olmayan kitlenin düşündüğünüzden çok olduğunu gösterir.
Eğer ülkenizde insanları ezmiyor, onların demokratik haklarını ellerinden almıyorsanız, kimse La Casa De Papel izleyip banka soygunu görünümlü devrim yapmaya karar vermez.
Bilimsel araştırmalarla da ortaya çıkıyor ki izleyerek alışılan ve özenilen tek şey şiddettir ve Kurtlar Vadisi dururken, ülkede kadına şiddeti normalleştirecek, cinayetleri körükleyecek yüzlerce yapım varken, Netflix’e sarmak beyinsizliktir.

Belirttiğimiz gibi Netflix kar amaçlı, kapitalizmin kurallarına göre yönetilen bir şirket. Ve aslında ülke insanımıza ters gelebileceğini düşündüğü birçok yapımı dağıtıma sokmadığı için otosansür uygulayan, yasakçı sayılabilecek bir şirket.

Yasaklamaya çalışan zihniyetin dayatmalarla varmaya çalıştığı hedefler ise ülkemiz insanını herhangi bir diziden çok daha fazla etkileyecek tehlike potansiyeli taşıyor.

https://www.yeniakit.com.tr/haber/nedir-bu-istanbul-sozlesmesi-istanbul-sozlesmesi-ne-zaman-imzalandi-1322940.html


İsmailağa'dan hükümete çağrı! "Yanlıştan dönülmesini talep ediyoruz"

İsmailağa Câmiasının Resmî Web Sitesi aracılığıyla yapılan açıklamada hükümete çok önemli bir çağrıda bulunuldu.

Vatandaşların tepki gösterdiği İstanbul Sözleşmesi konusunda İsmailağa Camiasından önemli bir açıklama yapıldı.

İsmailağa Camii İlim ve Hizmet Vakfı'nın İstanbul Sözleşmesi'ne ilişkin yapmış olduğu açıklamada sözleşmenin tehlikelerine dikkat çekildi. Söz konusu açıklamada "Bu sözleşme geçerliliğini koruduğu sürece gelecek nesillerimiz adına güzel cümleler kurabilmemiz mümkün değildir." ifadeleri kullanıldı.

İsmailağa Câmiasının Resmî Web Sitesi aracılığıyla yapılan açıklamada hükümete çağrıda bulunularak "Emr-i bi’l-Ma‘rûf ve nehy-i ani’l-Münkeri esas edinmiş bir camia olarak böyle bir yanlıştan dönülmesini ve sözleşmenin feshedilmesini talep ediyoruz. Yetkili makamların bu minvalde gereken adımları atacağına inanıyoruz." denildi.

İsmailağa Câmiası Resmî Web Sitesi'nde İstanbul Sözleşmesi'ne dair yapılan açıklama şu şekilde:

Tüm mevcudâtı muazzam bir nizam içerisinde var eden Cenâb-ı Hak, insanoğlunu da belli bir fıtrat üzere yaratmıştır. İnsanın yegâne vazifesi de yaratıldığı fıtrata uygun bir hayat yaşamaktır. Bunun gerçekleşebilmesi ise Allah (Celle Celâluhû)nun peygamberler vasıtasıyla göndermiş olduğu ilâhî emir ve yasaklara bihakkın riayet edilmesiyle mümkündür. İslâm, vaz etmiş olduğu tüm hükümlerle dini, aklı, canı, malı, nesebi muhafaza etmeyi hedeflemiştir. Dinimiz açısından muhafaza edilmesi bir zaruret olarak telakki edilen bu değerlerden herhangi birine zarar verecek olan tüm uygulamalar başta insanın kendisini tehlikeye atacaktır. Zira bu tür uygulamaların tamamı geçmişte Allah (Celle Celâluhû)ya âsî olmuş ve “kullarını kandırıp fıtrattan uzak bir hayat yaşatacağına” yemin etmiş olan (Nisâ Sûresi, 119) Şeytan’ın hedefine hizmet edecektir. Şeytan’ın yegâne maksadı ise insanın dünya ve ahiretini hüsrana uğratmaktır.
Dünya hayatındaki istikametimizi muhafaza edebilmek, ahlâkî değerlerimizi koruyabilmek, ecdadımızdan tevarüs eden medeniyetimize sahip çıkabilmek ve dinimizin iki cihandaki kurtuluşumuzu temin eden emirlerini yerine getirebilmek için sağlam bir aile yapısına sahip olmamız gerektiği açıktır. Zira Cenâb-ı Hakk’ın Kur’ân-ı Hakîm’de İsmail (Aleyhisselâm)ın ailesine namazı ve zekâtı emrettiğini haber vermesi (Meryem Sûresi, 55), namazı ailesine emretmesini Hazreti Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e vahy etmesi (Tâhâ Sûresi, 132), kendinizi ve ailenizi cehennemden koruyun buyurması (Tahrîm Sûresi, 6) toplumu ıslah edebilmenin ve dini düzgün yaşayabilmenin yolunun aileden geçtiğini göstermektedir. Nitekim, aile toplumu oluşturan en küçük yapı olarak nitelenmektedir. Küçükten en büyüğe tüm birimleriyle ıslah edilmiş bir toplum hayali kurabilmenin yegâne usulü vazife taksiminin fıtrata uygun şekilde yapıldığı bir aile biçimini desteklemektir.
Bugünlerde gündemimizi bir hayli meşgul eden İstanbul Sözleşmesi ise İslâm’ın himaye etmeyi hedeflediği değerlerimize savaş açma hüviyetini taşımaktadır. Zira ilgili sözleşme içeriği bakımından Rabbimizin bize emir buyurduğu aileye yönelik düsturlar, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in aile yapımıza dair öğretileri ve İslâm tarihi boyunca Müslümanların kökleşmiş aile medeniyetini tarumar edecek bir keyfiyeti haizdir. Bu sözleşme muhtevası açısından eşcinsellik gibi, Allah (Celle Celâluhû) ve Resûlü (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in lânetlediği işlerin önünü açması, kadına yaratılış amacının aksine misyonlar yüklemesi gibi yönleriyle ahlâkî yapımızı ve ecdadımızdan bize intikal eden aile medeniyetimizi yıkmayı hedeflemektedir. Bu sözleşme geçerliliğini koruduğu sürece gelecek nesillerimiz adına güzel cümleler kurabilmemiz mümkün değildir.
Bu anlamda ilgili sözleşme evlâdu ahfâdımızın din, iman, takva, iffet, hayâ ve medeniyet gibi olmazsa olmaz değerlerimizi muhafaza ederek yaşayabilmesine potansiyel bir engeldir. Emr-i bi’l-Ma‘rûf ve nehy-i ani’l-Münkeri esas edinmiş bir camia olarak böyle bir yanlıştan dönülmesini ve sözleşmenin feshedilmesini talep ediyoruz. Yetkili makamların bu minvalde gereken adımları atacağına inanıyoruz.

İsmailağa Camii İlim ve Hizmet Vakfı

https://www.milligazete.com.tr/haber/4953314/ismailagadan-hukumete-cagri-yanlistan-donulmesini-talep-ediyoruz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder