23 Şubat 2018 Cuma

“Önceden Zeki Müren’dim, şimdi Bülent Ersoy’um”

35 Yıl Boyunca Annemin Oğluydum Artık Kızıyım

Kolayca önyargıyla bakılabilecek bir hayat onunki. Önce eşcinsel sonra travesti olmuş, şimdiyse bir transseksüel. Seks işçiliği de yapmış, katil de olmuş, hapis de yatmış. Ama savaşı hiç bırakmayan Ömer Evren, 6 Mart’ta pembe nüfus cüzdanını, mayısta da dünyaevine girip evlilik cüzdanını alıyor: “Eşcinsel olduğumu anneme açıklarken şöyle demiştim: Şimdi Zeki Müren gibiyim. İleride kısmet olursa Bülent Ersoy gibi olacağım”

SABANUR KIRAÇ, MILLIYET GAZETESI


Onun hikâyesini ilk kez gazetelerde gördüm. Eşcinsellikten transseksüelliğe, oradan da nikâh masasına uzanan bu hikaye çok ilginçti. Önce telefonla görüştüğüm, bir zamanlar Ömer olan Öykü Evren’in çok yumuşak ve içten bir sesi vardı. Hiç naz yapmadan röportaj talebimi kabul edince Bursa’ya doğru yola çıktım. Evren’le kendi kurduğu eşcinsel, travesti ve transseksüeller derneği olan Gökkuşağı’nda buluştuk. Karşımda kadınlığa özenen biri değil, gerçek bir kadın vardı. Son derece içten, mütevazı ve kibar bir evsahibesiydi. Anlattıklarıyla zaman zaman beni kahkahalara boğdu, zaman zaman da gözlerimi yaşarttı.
Bu ne bir teşvik ne de bir acındırma yazısı. Bu sadece gerçek bir insan hikâyesi. Roman gibi bir hayatın ortalarında, Ömer’den Öykü’ye geçiş yapan bir transseksüelin; aşk, suç, cinayet, ıstırap ve savaşlarla dolu hikayesi. Öykü Evren’in yaşam öyküsünü aynen bana anlattığı gibi aktaracağım size.

Siz artık Öykü Evren’siniz ama biz önce Ömer Evren’i tanıyalım mı?

1972’de Yalova’nın Ahmediye köyünde doğdum. Annemle babamı hatırlarsınız belki, “40 yıldır aynı evde oturup hiç konuşmayan karı-koca” diye televizyona çıkmışlardı… Babam tipik bir Türk erkeği. O yüzden onun için daha zor oldu. Sanırım ben de anneme daha kolay anlatabildim. Her zaman farklı olduğumu hissedebiliyordum ama bir türlü farkımın tanımını yapamıyordum.
İlkokuldan sonra ailem beni Kuran kursunu yollamaya karar verdi. Herkes gidiyor diye ben de gitmek istiyordum zaten. Hafızlık eğitimimi üçüncü olarak bitirdim. Daha sonra evimize çok yakın diye beni İmam Hatip Lisesi’ne yazdırdılar. Lise 1’in sonuna kadar orada okudum. Kendimle ilgili sorgulamalarım da ilk kez o yıllarda başladı. Bana yakın olabileceğini düşündüğüm, dini yönü kuvvetli hocalarıma hislerimden bahsettim. Çok tepki gösterdiler. Modern bir Arapça öğretmenim vardı, bir tek o yardımcı oldu bana.

Ne dediniz, nasıl ifade ettiniz kendinizi?

“Herkes kızlardan hoşlanıyor, ben erkeklerden hoşlanıyorum” dedim. Yardımcı olmaya çalıştı ama benim hayatımı bir kitap değiştirdi. Ümit Oğuztan’ın eşcinsellik ve travestilik hakkında yazdığı “Kraliçe Sisi”ydi bu kitap. Okuduktan sonra “İşte ben buyum” dedim. Ben eşcinselim.

Başka eşcinsel arkadaşlarınız da var mıydı o dönem?

İmam Hatip’te yatılı okuduğum zamanlarda eşcinsel olduğunu bildiğim biri vardı. Hiçbir zaman birbirimize açılmadık ama ikimizin de erkek arkadaşları olduğu biliniyordu.

“Baktım istedikleri gibi kabul görüyorlar, ‘Tamam ben de modacı olacağım’ dedim”

Ailenize nasıl açıldınız?

Bir gün anneme “Sen beni doğurmadan önce Allah’tan bir kız bir oğlan istemişsin ama Allah kararsız kalmış, beni Zeki Müren gibi yapmış” dedim. “İleride de kısmet olursa Bülent Ersoy gibi olacağım” diyerek evlenmem konusundaki ümitlerini kestim. Annem de cahil bir kadın, hemen sağa sola soruyor. İnsanlar da beni bir psikiyatriste götürmesini tavsiye ediyor. Böylece ilk doktorum Celal Özel’e geliyoruz.
O aileme bunun bir hastalık olmadığını anlattı. Bana da “Türkiye’de eşcinsel olarak mutlu olmak istiyorsan ya cinsiyetini değiştirip kadın olacaksın ya mevki sahibi olacaksın ya da ünlü olup şarkı söyleyeceksin” dedi.

Sesiniz güzel mi?

Hayır, hiç güzel değil, nasıl hafızlık yapmışım onu da anlamadım zaten. Ama ben hiçbir zaman şarkıcı olmak da istemedim. O zamanlar bakıyorum televizyonlarda en rahat eşcinseller modacılar. İstedikleri gibi giyiniyorlar, herkes tarafından kabul görüyorlar. “Tamam” dedim, “ben de modacı olacağım.” Ama o zamanlar cahilim, modacı olmak için tekstil mühendisliği okumak gerekiyor sanıyorum. O yüzden de Uludağ Üniversitesi’ni bitirdim.

Üniversite yıllarımda bir de erkeklikten kadınlığa geçmeye başladığımı fark ettim. Psikiyatriste gittikçe kadın yönümün ağır bastığını gördüm ve hormon tedavisine başladım.

Artık Öykü olduğunuz günler başlıyor…

Evet. O günlerde iki kız arkadaşımla yeni adım ne olsun diye tartışıyorduk. O zamanlarda travestilerin hep Okşan, Rüya filan gibi gece hayatını çağrıştıran isimleri vardı. Ben de öyle şeyler düşünürken arkadaşlarımdan biri “Senin öykü gibi bir hayatın var, neden Öykü adını seçmiyorsun?” dedi. Çok hoşuma gitti. O günden sonra Ömer’i bırakıp Öykü oldum.

“Defalarca şiddete maruz kaldım”

Hayatınızı nasıl kazanıyordunuz?

Okul bittikten sonra sekreterlikten radyo spikerliğine kadar pek çok iş denedim. Ama hepsinde sorunlar yaşadım. Sonra da çok uzun bir süre iş bulamadım. O zamanlar buralar daha da tutucuydu. Çaresiz İzmir’e gidip seks işçiliğine başladım. O dönemde de müstakbel kocamla tanıştım. Onun askerlik dönemi boyunca da çalışmaya devam ettim.

O sırada aynı evi paylaştığım arkadaşımın peşine bir adam takıldı. Bu yola düştüğünüz zaman, sizi kullanmak isteyen, sırtınızdan geçinmeye çalışan insanların sayısı artıyor. Bu adam da sürekli kızcağızdan para sızdırmaya çalışıyor, evimize gelip rahatsız ediyor, taciz ediyor, dövüyor ve onunla her seferinde zorla birlikte oluyordu.

Yine böyle bir gün, adamın üzerine yürüdüm. Gözünü korkutmak için bir de bıçak aldım elime. Öylesine sallarken adamı yaraladım. Tek bir darbe alınca gitti. Ben de arkasından çıkıp emniyete gittim ve olanları anlattım. “Ben birini yaraladım” dedim. Meğer adam hastanede ölmüş. Beni içeri aldılar.

Gece geç olduğu için cep telefonum çok çalıyordu ve şarjı bitmek üzereydi. Tek bir konuşmaya ancak dayanırdı. O anda bir karar vermem gerekti, ya annemi arayacaktım ya da sevgilimi. Ben sevgilimi seçtim. Ona “Ben bir adam öldürdüm aşkım. Seni çok seviyorum, beni bekle” dedim. Ama keşke annemi arasaymışım. Çünkü erkek arkadaşım o günden sonra beni bir daha aramadı. Sadece annem vardı cezaevinde. O da olmasaydı nasıl atlatırdım bilmiyorum. Çünkü hayatımın en acı dolu günlerini yaşadım o dönem. Defalarca tecavüze uğradım, defalarca şiddete maruz kaldım. Kendimi öldürmeye çalıştım. Astım kendimi ama beceremedim.

“Sevgilim artık beni kaybetmekten korkuyor”

Sevgilim kabul etmiyor ama bence o biseksüel bir erkek. Çünkü biz onunla ilk birlikte olmaya başladığımızda ben sadece eşcinsel bir erkektim. Kadın değildim.
İlk zamanlarda içimde onu kaybetme duygusu vardı ama şimdi onun beni kaybetmekten korktuğunu hissediyorum. Ama yine de “Kaçırmam seni, hemen evleneceğim seninle” filan diyor, takılıyorum.
Ameliyat sonrasında kanser olma riskim normal bir kadının kanser olma riskinden çok daha yüksek bir hal aldı. Sürekli kontrollerden geçiyorum. Tabii bir de aldığım hormonlara karşı vücudum tepki veriyor. Su seven bir ağaca yağ vermek gibi bu. Bundan sonrası daha da zor.

İlk başlarda cinsel ilişkiye girmekte çok zorlanıyordum. Hatta psikiyatristim “Bu kadar şeyden sonra bir de vajinismus mu oldun başımıza” deyip gülüyordu. Neyse ki aştım şimdi onu.

“Düğünümde köylü teyzeler ile apartman topuklu ayakkabılar giymiş travestiler birlikte eğlenecek”

“Kuşların cıvıldayıp çiçeklerin açtığı bir kır düğünü yapmak istiyorum. O yüzden baharın sonunu bekliyoruz”

Müstakbel kocam tipik bir Türk erkeği. Çok maço. Sanırım ben onu biraz “light”laştırdım. Eskiden benimle evin içinde sevgili hayatı yaşar ama dışarıda görünmek istemezdi. Ben bu noktalara gelene kadar aileme, topluma, arkadaşlarıma karşı çıktım. Ben alışığım savaşmaya. Ama sevgilim öyle değil ki. Ona kendimi anlatmam pek kolay olmadı. Ta ki ben bir gün çok fena hastalanana dek. Hastaneye kaldırıldığımda hemşireler sevgilime, “Siz bunun ailesine haber verin, öldü sayılır artık bu” demiş. Tabii ben ölümden dönünce değerimi ve bana sevgisini daha iyi anladı Mehmet de. Aslında hep beni çok destekledi ama bunu yüzüme gösteremezdi.

6 Mart’ta pembe nüfus cüzdanımı alıyorum, ondan hemen sonra resmi nikâh kıyacağız ama düğünüm kır düğünü olsun istiyorum. Kuşların cıvıldadığı, çiçeklerin açtığı bir düğün… O yüzden ilkbaharın sonuna doğru olmasına karar verdik. Kınasından eğlencesine geleneksel bir düğün olacak. Bir de renkli olacak ki! Düşünsenize hem köyümden kapalı teyzeler, yaşlı amcalar gelecek, hem de apartman topuklu ayakkabıları, fosforlu pelüşleriyle travestiler! Çok güzel olacak çok eğleneceğiz!

“Doktorum ‘Sen söylemeseydin anlamazdım’ dedi”

Evlendikten sonra bir tane taşıyıcı annelikle çocuk yapmak istiyoruz, bir tane de evlat edineceğiz.

Zenci bir bebek evlat edinmek istiyorum. Dışlanmış biri olarak, dışlanmış bir bebeğe sahip çıkmak istiyorum.

Hiç samimi erkek arkadaşım olmadı benim. Çünkü belirli bir noktadan sonra mutlaka işin içine cinsellik giriyor.

En çok annem zorlanıyor. Kızım mı oğlum mu dese bilemiyor.

Sevgilimin babası bana kızım der. Ameliyat paramın bir kısmını o verdi.

Sevgilimle ne zaman resmi bir yere gitsek ve beni “Ömer Evren” diye çağırsalar gözler hep sevgilime çevriliyor, Onu Ömer sanıyorlar.

Türkiye’de öteki olmak, Alevi, Kürt, eşcinsel, Laz, Ermeni olmak ne demek çok iyi bilirim.

Yürümemize izin vermiyorlar. Bir dahaki sefere annelerimizi yanımıza alıp yürüyeceğiz, bakalım o zaman nasıl durduracaklar.

Ben ablamı hiç kıskanmadım ama o beni kıskanırdı. Erkek olduğum için daha özgürdüm çünkü. Şimdi daha çok kıskanıyor çünkü benim kocam onunkinden yakışıklı.

Hayat yolculuğumda kendime ne Sisi’yi ne Bülent Ersoy’u örnek aldım. Ama Yılmaz Morgül veya Cemil İpekçi gibi de olamazdım.

Jinekoloğum vajinal muayeneden sonra “Sen söylemesen, ben anlamazdım” dedi.

Ben mahkeme kararıyla cinsiyet değiştirme iznini alan ilk kişiyim. Türk Medeni Kanunu’nun 40’ıncı maddesine dayanarak aldım bu izni.

Medeni kanunun 40’ıncı maddesi

Madde 40- Cinsiyetini değiştirmek isteyen kimse, şahsen başvuruda bulunarak mahkemece cinsiyet değişikliğine izin verilmesini isteyebilir. Ancak, iznin verilebilmesi için, istem sahibinin onsekiz yaşini doldurmuş bulunmasi ve evli olmamasi; ayrica transseksüel yapida olup, cinsiyet değişikliğinin ruh sağligi açisindan zorunluluğunu ve üreme yeteneğinden sürekli biçimde yoksun bulunduğunu bir eğitim ve araştirma hastanesinden alinacak resmî sağlik kurulu raporuyla belgelemesi şarttir.

Verilen izne bağli olarak amaç ve tibbî yöntemlere uygun bir cinsiyet değiştirme ameliyati gerçekleştirildiğinin resmî sağlik kurulu raporuyla doğrulanmasi hâlinde, mahkemece nüfus sicilinde gerekli düzeltmenin yapilmasina karar verilir.

“35 yaşıma kadar erkekliğin nimetlerinden faydalandım”

Sizi erkekler koğuşuna mı koydular?

Hayır, kadınlar koğuşuna koydular. Saçlarımı kesmeye çalıştılar ama izin vermedim. ” Eğer saçlarımı keserseniz beni erkekler koğuşuna koyun” dedim. Küçücük bir hücrede 2 yıl 9 ay tek başıma kaldım. Beni diğer kadınlarla görüştürmediler. O süre boyunca sadece kapıları açıp kapatan gardiyanları gördüm. Bana tecavüz edenlere Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde dava açtım. Yakında lehime karar çıkacağına inanıyorum.

Anneniz destek olmuş, peki ya babanız?

Babam yüzüme hiçbir şey göstermedi ama arkamdan beni hep korurmuş. Köy kahvesinde birileri hakkımda laf söyledi mi “Sizi ilgilendirmez” dermiş. Bana karşıysa hiçbir şey göstermezdi. Beni hiç dövmedi. Ama annem birkaç kez dövdü.

Eşcinsel olduğunuz için mi?

İşte sadece toplum değil, aileler de çok ikiyüzlü. Evden dışarı çıkmıyorum, evde ona yardım ediyorum, kız işleri yapıyorum diye çok sevinirdi. Kız Ömer’dim o zaman. Onun işine de yarıyordum. Ama Kız Ömer’den Öykü’ye geçiş yaptım. Ne zaman erkeklerle flört etmeye başladım, o zaman çok sinirlendi. Zaten pek çok insan nasıl birinci sınıftan ikinci sınıfa geçtiğimi anlamıyordu. Onlara göre erkek olmak birinci sınıftı çünkü.

Şimdi anneme “Üzülme kız anne, bak 35 yaşına kadar bir oğlun vardı, 35’ten sonra bir kızın oldu” diyorum. Çok gülüyor. 35 yaşıma kadar erkekliğin nimetlerinden faydalandım, 35’ten sonra kadınlığınkinden faydalanacağım. Kadın oldum diye Allah korusun annemle babam ölürse bir de maaş bağlayacaklar artık.

“Ameliyat paramı annemle müstakbel kayınpederim verdi”

Dünyaya yeniden gelseniz kadın olarak mı doğmak isterdiniz?

Hayır, yine eşcinsel olarak doğmak isterdim. Çünkü eşcinsel olduğum için benimle arkadaşlığını kesen çok fazla insan oldu. Ben böylece insanların gerçek yüzlerini gördüm.

Ameliyat sürecinizden bahseder misiniz?

Ameliyat iznini aldım ama param yoktu. Ben çalışmıyordum, sevgilim fabrikada işçiydi, ailelerimizse emekli maaşıyla geçinen insanlardı. Ben sağdan soldan biraz borç topladım, sevgilimin babasıyla benim annem ayrı ayrı bankadan 2 bin 500 YTL’lik kredi çekti ve cinsiyet değiştirme ameliyatımı 29 Kasım 2006 tarihinde Doç. Dr. Cüneyt Özek yaptı.

Ameliyat tam yedi saat sürdü ve inanılmaz bir acıyla kendime geldim. Hiçbir ağrı kesici fayda etmiyordu. Bir hafta bacaklarımı kapatamadım, sancıdan uyuyamadım. Bu konuda kararlı olmayan bir insanın katlanabileceği bir şey değil. Şu anda mutluyum ama tam anlamıyla mutlu olmak için sanırım bir yıla ihtiyacım var.

Hiç pişman oldunuz mu?

Hayır, hiç pişman olmadım ama bazen ayakta tuvaletimi yapmayı özlüyorum. Erkeksi bir duygu olduğu için değil, büyük bir kolaylıktı. Ameliyattan sonra birkaç kez denedim ama beceremedim.

” Para gönderdiğiniz sürece aileler için sorun yok”

Peki erkek olduğunuz dönemde hiç kadınlardan hoşlanmadınız mı?

Hayır, hiçbir kadından etkilenmedim, hiçbir kadına cinsel çekim duymadım.

Kendinizi topluma kötü örnek olarak görüyor musunuz? Size bakan delikanlılar etkilenip eşcinsel olmaya karar verebilir mi?

Size kim istemediğiniz bir şeyi zorla yaptırabilir ki? Ayrıca eşcinsel olmak kolay bir şey mi sanıyorsunuz? Toplumu, ailemi karşıma almak, sürekli kötü muamele görmek, hep savaşmak zorunda kalmak kolay mı? Ben istesem de erkek olamam artık. Eşcinsel olmayan birini de ben eşcinsel yapamam.

Nasıl giyinmeyi seviyorsunuz, modayı takip ediyor musunuz?

Bana yakışan şeyleri giymeyi seviyorum. 10 yıl önce ben de çok seviyordum öyle cafcaflı giyinmeyi. Hatta fosforlu kalemlerle kotlarımın üzerine hoşlandığım erkeklerin adlarını filan yazıyordum. Bir de o zamanlar eşek tıraşı dedikleri Amerikan tıraşıyla kestiriyordum saçlarımı. Artık daha sade giyiniyorum, zaten sevgilim de böyle seviyor. Çok kıskanç, göze batmamı istemiyor.

Seks işçiliği yaptığınız günleri geride bırakabildiniz mi?

Büyük şirketler, nasıl özürlü ve hükümlü çalıştırmak zorundaysa öyle eşcinsel çalıştırmak zorunda tutulmalı. Bu insanlar iş bulamadıkları için seks işçiliğine başlıyor. Ben de seks işçiliği yaptım, hayatımın en zor dönemlerinden biriydi. Birlikte olmak istemediğiniz bir adamla birlikte olmak kadar korkunç bir şey olamaz. Dayak, taciz, hakaret, hastalık riski… Ne ararsanız var.

Bu işi yapıp da mutlu olmak mümkün değil. Ama dışarıda çok iğrenç bir hayat var. Aileler çocuklarının eşcinsel olduğunu kabul etmiyor, öğrenince dövüyor, sövüyor, evden kovuyor. Ama ne zaman çocuklar para yollamaya başlıyor, o zaman kimsenin sesi çıkmıyor. Para kesildiğindeyse yine kötü evlat oluyorlar. Travestiler veya eşcinseller eğer kendilerine göre bir iş bulabilseler, seks işçiliği yapmazlar.

“Hiçbir zaman normal bir kadın olmayacağım”

Ben hiçbir zaman normal bir kadın olamayacak, hep transseksüel bir kadın olacağım. Benim rahmim yok, kemiklerim erkek kemiği, iç organlarımdan bazıları erkek organı. Ve ben bununla barışığım, hiçbir zaman bunu saklamayacağım. Evet, belki bir süre sonra şimdiki gibi sürekli ifşa etmeyeceğim ama yakın çevrem her zaman bilecek. Ben, benim gibiler için bir sözcü olacağım. Kimliğimi hiç saklamayacak, kimliğimi yaşayacağım. Tabii ben de aile huzurum kaçsın istemiyorum.

http://oykuevren.com/35-yil-boyunca-annemin-ogluydum-artik-kiziyim/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder