16 Aralık 2017 Cumartesi

Yılmaz Vural: Sanatta sınır yoktur, becerebildiğim ölçüde gay karakterini oynarım!

33 yılda, 27 farklı takıma antrenörlük yapan Yılmaz Vural ile tiyatrocu Behzat Uygur'un Posta gazetesi için yaptığı röportajdan... 


‘El alışkanlığından’ başlayalım abi. Model Cansu Taşkın ile fotoğrafınızdan bahsediyorum. Tanıyor musun kendisini?

Tanıyorum, Metin Özülkü'nün yeğeni. Bir gün Çeşme'de plajda annesiyleydi, “Abi fotoğraf
çektirelim” dedi. Çektirdik, başıma iş aldım. Ertesi gün gazetelerde boy boy fotoğraflar çıktı. Bir keresinde de aynı programa çıkmıştık. Bu son fotoğraf üçüncü görüşüm oluyor. Ödül gecesiydi, herkes fotoğraf çektiriyordu benimle, o da çektirdi. Fotoğraftan sonra bize de çektiriyor!

Elin nerede olduğu çok tartışıldı…

Boy uzun. Uzun olunca o bölgeye denk geldi. Dikkat edersen yanlış anlaşılmasın diye elim kapalı. Bir de açık olsa yandık. (Gülüyoruz)

Çok başına geliyor mu böyle şeyler Yılmaz Abi?

Geliyor ya. Aradım Cansu'yu sonra, “Niye bunu yapıyorsun, sen bizim kızımızsın” dedim. “Yok valla abi ben onu düşünmedim, herkes koyuyor, ben de koydum” dedi. Bu konu kapansın artık. Millete iş lazımdı.

BEN O SEKS İLAHLARINDANIM

(Cansu Taşkın'lı fotoğrafın Behzat Uygur'lu versiyonu)

En seksi erkekler listesine girmişsin…

Senden sonra mı?

Ben daha o listeye giremedim abi. Sen kendini seksi buluyor musun?

Yok be. Her erkek kendini seks ilahı falan zannediyor. Halbuki hareket hep aynı. Ben de o seks ilahlarından biri gibi görüyorum kendimi, erkeğiz biz de. (Gülüyoruz)

Seksi erkek olmak başka bir şey ama…

Yaş 64 birader. Tanrı bir dönem insanlara “Aslanlar gibi ol” diyor. Sonra, “Bana geliyorsun dikkat et” diyor.

Kemal Sunal'ın ‘Gurbetçi Şaban’ filminde oynamışsın. O yıllara dönelim…

Almanya’da üniversitedeyken haber geldi, “Kartal Tibet, Memduh Ün ve Kemal Sunal film çekecekler, yardım istiyorlar” dediler. Oynadık kısacık bir şey. Üç sene sonra da antrenör oldum, Türkiye'ye geldim. Yıllar geçti iki oyuncum “Abi seni televizyonda gördük, sinema filminde oynuyorsun” dediler, “O ben değilim” dedim. 3-5 sene sakladım.

Niye abi?

Saçma ama sanki doğru bir şey yapmamışım gibi geldi. Gençlere hep tavsiye ediyorum, “Önemli hedefleriniz varsa hatasız gidin oralara, yoksa lap diye çıkarırlar karşınıza” diyorum.

Şimdi olsa yapmaz mısın?

İyi ki yapmışım, sonra zaten koptu olay alıştık.

Nasıl bir karakteri oynamak istersin? Gay karakteri oynar mısın?

Sınır var mı sanatta? Yoktur, becerebildikten sonra neden olmasın.

Saha kenarında yaşadıklarında tiyatral bir durum seziyorum abi. Yeşilçam'da oynamışlıktan mı geliyor bu?

Yaşamda hangi mesleği seçerseniz seçin, tiyatral boyutunda başarınız yoksa mümkün değil başarılı olmanız. İnsanla iş yapıyorsanız tiyatral boyutu öğrenmeniz lazım. İç dünyasını hareketlendirmek yalın davranmaktan geçmiyor. Ne söylediğiniz önemli değil nasıl söylediğiniz önemli.

O vücut dilinle ikna ediyorsun sende sahada futbolcuları…

Günümüz insanı artık öyle vatan millet sakarya edebiyatıyla ikna olmuyor. Çünkü her şey maddeleşti. Bu maddeleşmiş dünyaya duyguyu katınca bir şeyler oluyor. Geçen gün Fikret Orman'la konuştum. “Hocam bazı oyuncular var sırf para” dedi. Bazı oyuncular var duyguyu sokuyor işin içine. Onlar daha başarılı dedi. Belki Beşiktaş'ın başarısında bu yatıyordur.

http://www.posta.com.tr/yilmaz-vural-once-is-sonra-aile-fotograflihaberi-1362833

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder