15 Aralık 2017 Cuma

Eşcinsellere karşı empati yoksunluğu

LGBTİ+ler ve empati yoksunluğu
Kargaşası, kaosu, seçimleri bitmeyen ilkel bir ülkede, belki de bir lüks bunları yazmak, konuşmak… Daha yolu, sağlığı, eğitimi çözememişken insan haklarını sorgulamak… Onca halletmemiz gereken konu varken… Ne gereği var şimdi bunun diyebilirsiniz.
Bu ülkede görmezden gelinen insanlar var… Neler yaşadılar ve yaşıyorlar? Çok da pembe hayatları olmayan LGBTİ’ler… Empati yapma ve ötekini anlama noktasında çok iyi bir tablomuz yok. LGBTİ+ insanları anlayabilmek veyahut klişelerimizin en dobra ifadesi “empati” yoksunluğumuzdandır halet-i ruhiyemiz… Ahlak, toplumsal cinsiyet, abartma kültürü gibi en temel ve çok değerli tartışmaları bir yana bırakarak bunları konuşmanın tam da vakti…
Ötekileştirdiğimiz onlar, “top”, “ibne”, “yuvarlak”, “lezo” dediklerimiz ilk öpüşmenin heyecanını yaşayamıyor, el ele tutuşarak sinemaya gidemiyor. Heteroseksüeller ilk cinsel deneyimini gururla ve heyecanla anlatırken onlar susmak zorunda.... Kimileri evlilik, gelecek hayalleri kurarken, onlar işten atılma kokusu yaşıyor. Yalnızlık hissediyor, rota çizemiyor… Bastırıyor kendini, cinsel kimliğini gizliyor. Hayatı boyunca mutsuz olmaya itiliyor…Yabancılaştırılıyor…
Eşcinsellik kavramı tarihin en eski sayfalarında var… Osmanlı zamanlarında, padişahların haremlerinde “oğlanların” oldukları yazılıp çizilmiştir. Harem ağalarının ”hadım” oldukları hakkında duyumlarımız da olmuştur. Hatta o merakla izlediğimiz Muhteşem Yüzyıl dizisindeki ‘Sümbül Ağa’ karakteri de bundan çıkmamış mıdır? Eşcinsellik tarihle gelen insani bir haktır. Kimilerine göre “insanın doğasına” ve “ toplumsal düzene” bir “ihanet” sayılsa da bir insani bir haktır.
Hayatın en arka taraflarına itilmiş insanlarla ilgili bir yazı kaleme almak bile, homofobik insanların hedefi haline getirebiliyor sizi buralarda.
İşte bu nedenledir ki; bu ülkedeki eşcinsel kişilerin mücadelesini insanların gözünün içine baka baka anlatmamız gerek. Bugün batılı ve gelişmiş ülkelerdeki eşcinseller iyi bir seviyede örgütlenerek kendi yaşamsal haklarını koruyor ve sorunlarıyla baş edebiliyor. Çevreleri tarafından cinsel kimlikleri yüzünden hor görülmüyor. Başarılı örgütlenmeleri sayesinde özgür yaşam alanlarının var edilebileceğini göz önüne seriyorlar. Birliktelik ve beraberlikten güç doğacağını gösteriyorlar. Bu noktada LGBTİ bireylere ve savunucularına da büyük görev düşüyor.
Yaşamlar bitmeden, umutlar tükenmeden; LGBTİ+leri anlayalım…Çünkü onlar, kimilerinin tiksindiği, yok saydığı, hatta bazen öldürmek isteyeceği kadar gerçek… Kimseye kimlik bunalımı yaşatmaya hakkımız yok…
Kendimize çekidüzen verip ötekileştirildiğimiz bir dünyada kendimize sahip çıkalım, ötekileştirmeyelim bir diğerimizi. Her birimiz değil miyiz dünyayı renklendiren? Bizi biz yapan puzzledaki ana taşları kendi ellerimizle bozmayalım. Hele ki bugünlerde biraz daha sağduyulu biraz daha gülümseyerek bakalım birbirimize…Hepimiz farklı renkleriz bu göğün altında ve öyle güzeliz…
Turgut Uyar’ın dediği gibi:
“Göğe bakalım.”
Bu gök hepimizin.
Gökkuşağı biziz. Biz hayatı her şeyiyle, her rengiyle sevelim, çok sevelim….

Gizem ÖZGEÇ/Star

http://www.starkibris.net/index.asp?haberID=260713

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder