15 Mayıs 2017 Pazartesi

“Herkes kendi rolüne sahip çıksın”

Hayatı anlamlandırmayı “insan” üzerinden seçenler için çok uzak değildir transeksüellerin hikâyeleri. Onların edebiyat metinleri, tiyatro sahneleri, akademik araştırmalar veya medya/basındaki temsillerinin toplumun genelinde yaratabileceği farkındalık sebebiyle önemli olduğu konusunda hemfikirizdir.


Ankara Cermodern’de izlediğim, Çiyil Kurtuluş’un yazdığı, Ebru Nihal Celkan’ın yönettiği buluTiyatro’nun “Biraz Sen, Biraz Ben” oyunu, LGBTİ ve kadın odaklı, bu durumun çok da “içinden”. Bu vurguyla kastım, oyunun hem LGBTİ hem de kadın odağında kimi zaman gülümsetse de hikâyenin derinlerine gidildikçe barındırdığı hüzün ve umudun sahici ve samimi olduğunu hissettirmesinden kaynaklanıyor.

Oyunda üç ayrı karakter, üç ayrı hikâye ve üç ayrı mekânın aynı sahnede birbiriyle kesiştiğini görüyoruz. Handan Kulaksız (Ayça Damgacı), Buse (Nuri Harun Ateş) ve Melek’in (Yeliz Demir) taşıyageldikleri yükler, birbirlerinin hayatlarına dokunuyor. Buse’nin sahneye “Ben Yalnızım” şarkısını söyleyerek gelmesi, oyunun yalnızlık üzerinden gideceğini işaret ediyor.

Handan, 40’lı yaşlarında, iyi eğitim almış, iyi bir işi olan, kimi zaman hikâyeler yazan, belli ki üst sınıftan bir kadın. Nişanlısını çocuk sahibi olmak, “aile” kurmak için son şansı olarak görüyor ve adamın onun üzerindeki ekonomik çıkarlarına razıyken onu başka bir kadınla -her detayını kendi tasarladığı evde- yakaladığında öldürüyor. Handan’a çok benzettiği ablası ve kendi yaşadıklarını anlattığında Buse’nin baskıcı ve erkek egemen ailesi tarafından ötelendiği anlaşılıyor, bankın birinde oturan bir kadınla arkadaş olabilmek istiyor ve tiyatro oyuncusu olmayı hayal ediyor. Toplumun -dolayısıyla kendinin- kutsadığına ulaşmak için çabalayan ve bu kutsal tarafından yıkıma uğramış iki karakter, deniz kenarında karşılaşıyorlar. Ölüm ve hayat ekseninde geçen diyaloglar, bana “Gecenin Öteki Yüzü”nde Zuhal Olcay ve Müşfik Kenter’in çok bilinen o sahnesini hatırlattı.

Handan’ın, kafasındaki stereotipik transeksüel imgeyi yansıtmaktan çekinmeyerek, bir taraftan da burjuva nezaketinden uzaklaşmamaya gayret ederek Buse’yle yakınlaşmaktan kaçınması, kendini onun evinde bulmasıyla sonlanıyor. Buse’nin ev arkadaşı olan Melek ise bir seks işçisi... Oyunda Buse’nin Melek ve Handan’la kurduğu iki ilişkiyi ve bu ilişkilerin sosyolojik temellerini görüyoruz.

Ritüelleştirilen gündelik işler

Buse, ev işlerini hiç bilmediği anlaşılan Handan’ın aksine, masayı hazırlamak veya Handan’ın yırtılan eteğini dikmek için iğneye iplik takmak gibi işleri ritüelleştirerek yapıyor. Onun evine gelen, derdini dinlemeye ve derdine ortak olmaya çalıştığı Handan ise kendisinin “gerçek bir kadın” olduğunu vurgularken onu incitmekten hiç çekinmiyor. Buse’nin buna cevabı ise Simone de Beauvoir’dan bir cümle oluyor: “Kadın doğulmaz, kadın olunur; bir kitapta okumuştum.”

Aşkı sevilmekten öte sahip olunmakla da bağdaştıran Handan, bu edilgenliği de kutsallaştırıyor ve bunun önemine dair şeyler söylüyor. Onu bir süre dinleyen Buse, “Bazıları için aşktan daha da fazlası eksiktir” diyor. Burada, Buse’nin hamile kaldıktan sonra birlikte olduğu adamın evli olduğunu öğrenen ve kürtaj olmak zorunda kalan ablasının hikâyesi devreye giriyor. Oyun ilerledikçe Handan’ın hamile olduğunu öğreniyoruz ve evlilik dışı hamileliğin toplumda gördüğü tepki üzerinden bir hikâye daha kesişiyor böylelikle.

Handan evden gittikten sonra Melek’in telaşla eve geldiğini görüyoruz. İçirdiği ilaç sebebiyle ölümüne sebep olduğunu sandığı adam, Handan’ın sırtından bıçaklayarak öldürdüğü nişanlısı çıkıyor. Melek, İzmir’e annesinin yanına gitmek üzere hazırlanırken Buse, ameliyat için biriktirdiği parayı zorla ona veriyor. Az önce kendisine hakaretler ederek giden Handan’ın reddettiği dayanışma, Melek üzerinden gerçekleşiyor. Aynı sınıfa mensup, benzer geçmişleri ve ortak yaşantıları olan iki kadının kurduğu ilişkinin tersi, yani üst sınıfın bakış açısı oyunda Handan üzerinden yansıtılıyor.

Ertesi gün, Handan ve Buse aynı yerde yeniden karşılaşıyorlar. Kürtaj olmak üzere doktordan randevu almış olan Handan, bundan vazgeçerek çocuğu doğurmaya karar verdiğini söylüyor. Şimdiye kadar kadın olmakla ilgili içten içe yaşadığı şeyleri gizlemeyi başaran Handan’ın, toplumun geleneksel algısına ilk karşı çıkışı olacaktır bu.

İlk karşılaştıklarında Buse’nin yerden alarak hayatını kurtardığını söylediği Handan’ın saat, üçünün de hayatını kurtarmış gibi görünüyor. Buse’nin saate güvenerek Melek’e verdiği birikmiş para, onun kaçmasına yardımcı oluyor. Saatin parası, Buse’nin ameliyat parasını çıkararak yeni bir hayat kurmasını olanaklı kılıyor. Handan içinse çokça para verilerek satın alınmış zaman ve değerleri simgelediğini düşündüğüm bu saatten kurtulması, onun özgürleşmesiyle ilikleniyor. Buna benzer olarak, Handan’ın Melek’in paltosunu giymesi ve Buse’yi tiyatroya davet etmesi de Handan’daki değişimi ortaya koyuyor.

Zıt hayatlar, zıt performanslar

Oyunu performans üzerinden okuduğumda, oyuncu ve yönetmenin tercihi olarak yorumladığım temel zıtlıklar olduğunu söyleyebilirim. Nuri Harun Ateş’in performansı karakterle o kadar bütünleşmişti ki mimiklerinden ses tonunaçok doğal bir performans izliyoruz. Yeliz Demir, sahnede daha kısa süre kalsa da o da oldukça doğal bir şekilde oynuyor karakterini. Ayça Damgacı ise oyunun sonuna kadar bunların tam tersi abartılı mimikler kullanıyor; oyundaki karakterinin kutsallaştırdığı ve olağan olarak kabul ettiği değerler kadar yapay… Son sahnede gelen değişim, yani dayanışmayı kabul etmesi ve yalnızlığını paylaşmasıyla birlikte onun da performansı doğallaşıyor.

Çiyil Kurtuluş’un bu ilk oyunu, yazacağı diğer oyunları düşündükçe heyecan veriyor. Eda Geven, “Biraz Sen Biraz Ben: Yaşasın Kadın Dayanışması!” adlı yazısında, Çiyil Kurtuluş’un oyun üzerinde Ebru Nihal Celkan’la epey çalıştığını söylüyor. Umutla umutsuzluk arasında gidip gidip geldiğimiz şu günlerde umut vermesi özelinde de çok değerli buldum oyunu. Son sözü Buse’ye bırakmak istiyorum: “Herkes kendi rolüne sahip çıksın!”

Buse Kaynarkaya

http://www.birgun.net/haber-detay/herkes-kendi-rolune-sahip-ciksin-159591.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder