15 Ocak 2017 Pazar

"Biraz Pop Biraz Sezen"i dinlemek gerçek bir yolculuk gibi

Yaşasın hayat, budur manifesto

Sezen Aksu’nun yeni albümü “Biraz Pop Biraz Sezen”de 16 şarkı var. Hani elini korkak alıştırmamış, “Birazını saklayayım” dememiş. Son albümünün üzerinden altı yıl geçince, eteğinde birikenleri dökmüş. Ters esen rüzgarlara inat acil yaşamayı öneriyor Sezen Aksu



Asu Maro / asu.maro@milliyet.com.tr


imisi “sırdaş” şarkılar der, kimisi “yoldaş”, inkar edilemeyecek bir gerçek varsa, bu toprakların son 40 küsur yılında Sezen Aksu şarkılarının damgası vardır. Onun albümlerine memleket hali sızar, buraların insanının anılarına da ille bir yerinden bir Sezen şarkısı.

Telden tele gezdiği için tanımlaması biraz güç, onun müziğinin adı “Sezen usulü pop” belki, bu yüzden de salı günü çıkacak yeni albümünün adı ona en uygunu: “Biraz Pop Biraz Sezen”.

Kendisi de “Söylediğim şarkılar, popüler hale geldiler belki ama her zaman bir yönüyle kişisel oldular. Aslında hep iç içe ve biraz ayrı durdu bu iki ifade şekli birbirinden. Bu albüm de galiba bu ayrım ve aynılığın demlendiği bir albüm oldu” diye ifade ediyor durumu.

Daha kapaktan başlıyor içindekinin sinyallerini vermeye: Sinan Tuncay imzalı fotoğrafta bildiğimiz siyah, kısa kahküllü saçı, dik yakalı kazağı, tek sıra incisiyle klasik Sezen Aksu ama gözünün birinde bir pop art dokunuşu. Belli ki içeride bir yandan yüreğimizi dağlayıp bir yandan uçuşan beyaz eteği gibi pamuklara sarıp sarmalayacak, hayatın muzip yanına göz kırpmayı da ihmal etmeyecek.

Bu albümü dinlemek gerçek bir yolculuk gibi

16 şarkı var albümde, hani elini korkak alıştırmamış, “Birazını saklayayım” dememiş, neticede kökü onda. Bir de son albüm “Öptüm”ün üzerinden altı yıl geçince, eteğinde birikenleri dökmüş Sezen Aksu.

Bana gerçek bir yolculuk gibi geldi bu albümü dinlemek, çok tuhaf, hem şarkıların hepsi ayrı renklere sahip hem toplanıp uyumlu bir tablo oluşturmuşlar. Türkiye ne kadar “uyumlu” bir tabloysa onun gibi işte.

“İsyancı”, “Giderken içinde siyah da al da olan naif bir resim çizmiş, gözleri deli deli bakan, isyancı” sevgiliye yazılmış klasik bir Sezen Aksu şarkısı, çarpıcı bir açılış.

Ardından “Baba Evi” geliyor, geçen yıl annesi Şehriban hanımı kaybeden Sezen Aksu’nun İzmir’deki hastane günlerinin hatırasını taşıyan... “Nasıl  doluyum birikmiş yalnızlıklar / Ayın umrunda mı cama vurmuş şavkı / Adamın biri de tutturmuş damar bir şarkı” diyen hayli “damar” bir şarkı.

Sonra “damar damar üstüne binmesin diye” herhalde, “Duydum ki el koynundan çok çabuk sıkılmışsın” diye dalga geçip “İstemem artık geriye dönme / Dönersen bile bu evde sönme” diye meydan okuyan “İhanetten Kalan” geliyor, dinleyende de bir kıpırtı başlıyor. Fakat oynama vaktine daha var, ondan önce yine bir “duydum ki” şarkısı var ki, unutulmaz “Pardon” şarkısının yazarına; Sibel Algan’a ait, tek gitarla söylenmiş ve yine “Pardon” gibi bitmiş aşkın çok bildik bir haline dokunuyor: “Hakkımda Konuşmuşsun”. Hani “aşkın bir savaş olduğu, insanın içinde ölenler olduğu, can havliyle aşkı vurduğu” haller.

Albümün hüzün-neşe dengesi sıralamada çok iyi gözetilmiş, bunu izleyen “Canımsın Sen”, “henüz” mutlu bir aşkın şarkısı. Ama sonları da göze almış, “alıp başını efeler gibi giden” Sezen Aksu tabii bu, diyor ki bu sefer: “Boşuna mı yaprak gibi rüzgarına kapıldım ben / Unutup kendimi bi divaneye takıldım ben / Ayağı eşikten dışarda git gidersen / Bu gönül çoktan razı senden, nasıl istersen.” Pek kıpırtılı bir şarkı, herhalde radyolarda, kulüplerde ilk duyacaklarımızdan biri olacak.

“Biraz Pop Biraz Sezen”de şöyle bir durum var, hani bir şarkı öne çıkar, “Bu patlar; bu çıkar” gibi kararlar verilir ya baştan, burada herkesin favorisi farklı olacak gibi görünüyor. Benimkiler ilk dinleyişte “Ey Benim Çocukluğum” ile “Ben Kedim Yatağım” mesela. Ama sırayla gittiğimiz için önce “Manifesto” var, albümün en zıplayan şarkılarından biri. Şehrazat besteleyip sözlerini İngilizce yazmış, Sezen Aksu üzerine yazdığı Türkçe sözlerle söylüyor. Bu tam bugünlerin şarkısı, “Niye herkes bu kadar ciddi / Okunmamış kitaplar ama ciltli / Asık asık yüzlü insanlar / Ta yüreğine kadar kilitli” diye başlayıp neticede cevabı belli sorulara ağıt yakmak yerine biraz deliliğe vuruyor, “Lol lol hadi bu neyin harbi harbi / Yaşasın hayat budur manifesto” ile ters esen rüzgarlara inat acil yaşamayı öneriyor.

Sonra “Bir heves ateşe yürüyenlerin şarkısı” “Köz” ile “bir türlü iyileşmeyen eski yaralar”a rağmen “kavgadan”, “damarlardan fışkıran hayat”tan vazgeçmeyen “Kördüğüm” geliyor peş peşe. İlkinin sözleri yine Sibel Algan’a ait.

Ardından “Ey Benim Çocukluğum”. Bu şarkının ritmi dinlerken dört nala koşan bir ata binmiş gibi hissettiriyor insanı, hayat gibi, bence nefes kesen bir şarkı. Sözleri de öyle: “ Ne yapsam nereye gitsem olmuyor / Hayattayken araftayım / Bir hatıraya sevdalı / Hem kazanan hem kaybeden taraftayım”.

Bunu izleyen “Ben Kedim Yatağım” büyülü bir şarkı, bestesi Rob Dougan’a ait. Evet, ta kendisi, “Matrix”teki “Clubbed to Death” ile “Matrix Reloaded”daki “Furious Angels”ın da bestecisi. Sekiz yıl önce yaptığı bu şarkı çalışılırken İstanbul’da stüdyoda da bulunmuş. Sözlerine ne denebilir, sadece aktarılabilir: “Nerdesin, sesin nerde / Kirpiğinden düşen hüzün hâlâ yerde / Hepsi boş /Kazanmalar başarmalar / Dilediğim onaylanmalar / Yoksun / Haklıydı diyorum soranlara (...) Hayat bıraktığı yerden / Tüm hızıyla dönerken / Ben onu seyrederken / Çıkar gelir akşam / Ben kedim yatağım / Çok şikayetçiyiz senden.”

Üç zıpır şarkı arka arkaya geliyor

Sanıyorum yine nefes tutturan bu şarkıdan sonra biraz “hafiflemeyi” hak ettiğimiz düşünülmüş olacak ki, peş peşe üç zıpır şarkı geliyor: “Hu Hu”, “Üfle de Söneyim” ve de “Koca Kıçlı”. Özellikle ilk ikisinde üflemeliler ağırlıklı, Balkan esintileri, bir uçuşmalar. “Hu Hu”da “zillerini takan, o dilleri yiyen” bir Sezen var, “Üstüne bir de yeni sevgili yapmış, oldu olası sadece aşka tapmış”. “Üfle de Söneyim” aslında ağlanacak halimize gülen bir şarkı. “Koca Kıçlı” ise sahiden çok komik. Evin yolunu bulamayan, feneri nerede söndürdüğü belirsiz, sokak süpürgesi bir adam ve Türk filmine benzer hayallerini gömdüğü evde canı çok sıkılan mutsuz bir kadın:

“Bense resim yapardım / Ne güzel şarkı söylerdim / Koca kıçlı sinirli bir kadın oldum apansız / Yetmedi bir de çoluğu çocuğu kaynanası görümcesi / Ebesi dedesi atası yedi ceddi bütün sülalesi / Çamaşırı bulaşığı temizliği fazla mesaisi / Oyy ben miydim o anacığının kuzusu birtanesi / Mutsuzum mutsuz / Ev kadını umutsuz / Oynatın beni dizilerde / Lazımsa bir huysuz.”

Sezen Aksu’yla çıkılan bir yolun daha sonu

Bu arada yeterince gülüp eğlendiyseniz finale giden yol karanlık. Önce şahane bir Ara Dinkjian bestesi, daha önce Kalan Müzik’ten çıkan albümde de yer almıştı; “Bütün insanlık günahlarını işlemişim, hâlâ işliyorum” diyen “Benim Karanlık Yanım”. Ardından Onur Özdemir’in Sakin grubu döneminde yazdığı “Kurtlu Kuyu” geliyor, “Günaydın Memur Bey” adıyla yer alıyor albümde. Tokat gibi bir şarkı. Ve finalde “Göç” var. Görmüş geçirmiş rayların, limanların, istasyonların dili olmadığı için anlatamadıklarına tercüman olan. Feriköy Surp Vartanants Ermeni Kilisesi Korosu ile şahlanan, dokunaklı bir final. Sezen Aksu’nun dinleyiciyi elinden tutup çıkardığı bir yolun daha sonu.

Salı günü çıkıyor

Sezen Aksu’nun yol arkadaşlarının hepsini saymak mümkün değil, usta müzisyenlerin çaldığı şarkılarda düzenleme ve kompozisyonlar Erdem Yörük, Okay Barış, Erdem Sökmen, Ozan Bayraşa, Volga Tamöz, Aytuğ Yargıç, The Secret Trio imzalarını taşıyor.

Albüm SN Müzik etiketiyle, DMC tarafından salı günü dağıtılıyor. Gerisi gene hem hep popüler hem çok kişisel bir macera, acılara inat yaşamı kutsayan, manifestosunu buradan yazan... Biraz pop, biraz Sezen, biraz kül, biraz duman...  

http://www.milliyet.com.tr/sezen-aksu-nun-manifestosu-magazin-2378902/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder