7 Şubat 2016 Pazar

Yasak olduğunuz kadar olağanüstüsünüz de...

İki farklı sınıfa ait kadının lezbiyen ilişkisine odaklanan Patricia Highsmith uyarlaması 'Carol', enfes finali de göz önüne alındığında uzun süre unutulmayacak bir sinemasal şölene dönüşüyor. 'Carol'ı özel ve daha da çekici kılan özelliklerden biri Cate Blanchett ve Rooney Mara'nın Oscar'a aday gösterilen olağanüstü performansları. Todd Haynes imzalı 'Carol'un Oscar'da en iyi film ve yönetmen kategorisinde görmezden gelinmesi Akademi adına bu yılın en büyük falsosu.

CAROL (Not: 4.5/5)
Yönetmen: Todd Haynes
Oyuncular: Cate Blanchett, Rooney Mara, Kyle Chandler, Sarah Paulson
Yapım: 2015, ABD
Süre: 118 dakika

Patricia Highsmith, eserleriyle sinemayı fazlasıyla beslemiş bir yazar. Geçmişte, gerilim türündeki romanları başta Alfred Hitchcock olmak üzere Rene Clement, Claude Chabrol, Wim Wenders gibi yönetmenler tarafından perdeye taşındı. Şimdi ise Todd Haynes ‘Highsmith külliyatı’ içinde farklı bir yerin tarifine soyunan ve muhtemelen kendi dünyasına yakın gördüğü ‘The Price of Salt’un uyarlaması ‘Carol’la karşımızda. Zamanında (1952) Clarie Morgan imzasıyla yayımlanan bu roman, iki farklı sınıfa ait kadının lezbiyen ilişkisine odaklanıyor.
Öykü kısaca şöyle: Yılbaşı öncesi küçük kızına hediye seçmekte zorlanan orta yaşlı kadının, genç tezgâhtardan yardım istemesiyle başlayan tanışıklık yeni bir ilişkinin kapısını aralayacaktır. Ana karakterleri zengin Carol Aird’le alt sınıf mensubu Therese Belivet olan film, 1950’lerin ‘Soğuk Savaş ortamı’ Amerika’sında ahlaken dışlanmış bir burjuvayla, hayat mücadelesinde henüz start çizgisinde olan ve rotasını arayan genç bir kadının, çatısı yavaş yavaş kurulan ilişkisini son derece incelikli bir anlatımla önümüze getiriyor. Zaten az sayıda filmi olan Todd Haynes’in eski işlerinden ‘Far from Heaven’a (ve de TV dizisi ‘Mildred Pierce’a) yakın düşen atmosferiyle öne çıkan ‘Carol’, yönetmenlik açısından son derece yetkin bir çalışma. Estetik şaheseri olan kadrajlarının (kimi Amerikalı eleştirmenler kimi çerçevelerde Edward Hopper tadı bulmuş) yanı sıra kostüm ve mekân tasarımlarıyla da çizgi üstü bir çaba olan ‘Carol’ı tanımlayacak en uygun sözcük sanırım ‘Zarafet’ olacak. Haynes’ın incelikli dokunuşları, derinlikli karakterleriyle birlikte ele alındığında filmin kendine özgü hüznünün ve melodramatik yapısının çapı daha da genişliyor.

‘Akademi’nin ayıbı...
‘Carol’ı özel ve daha bir çekici kılan, kuşkusuz yukarıda saydığımız özelliklerin yanı sıra iki ana karaktere hayat veren Cate Blanchett ve Rooney Mara’nın olağanüstü performansları. Ki ikili, ‘En İyi Kadın’ (Blanchett) ve ‘En İyi Yardımcı Kadın’ (Mara) kategorilerinde Oscar’a aday (Öte yandan geçen yıl Cannes’da Mara’nın bu filmdeki performansıyla ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülüne uzandığını hatırlatalım). Blanchett cephesine bakarsak, zamanımızın bu klas oyuncusu kuşkusuz öykünün 50’lerde geçmesinin de avantajı diyelim, ‘Carol’da Hollywood’un ‘Altın çağları’na ait efsanevi yüzlerin ışıltısını taşıyor perdeye. Avustralya kökenli oyuncu bazı sahnelerde sanki Greta Garbo, Joan Crawford ya da Lauren Bacall esintisi sunuyor gibi (elinden düşürmediği sigarasıyla da Bette Davis)...

Sözcüklerden ziyade mimiklerin, dokunuşların ve bakışların daha bir ön plana çıktığı yapım, enfes finali de göz önüne alındığında uzun süre unutulmayacak bir sinemasal şölene dönüşüyor. Ve ilginçtir bu güzelim filmi Akademi ‘En İyi Film’ ve ‘En İyi Yönetmen’ kategorisinde görmezden gelmiş. Canları sağ olsun, bu ‘Carol’a bir şey kaybettirmez, Akademi adına ise bu yılın en büyük falsosu olarak kayda geçer. Kesinlikle kaçırmayın derim.

Upur Vardan - Radikal

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder