13 Ekim 2015 Salı

Bir gemide çalışan, farklı rütbelerde üç erkek arasındaki aşk

Billy Budd, askeri bir gemide çalışan, farklı rütbelerde üç erkek arasındaki aşk ve arzu ilişkisi ekseninde kurgulanmış. Erkekler arasındaki eşcinsel arzunun ve homososyal dinamiklerin edebiyat metinlerinde nasıl gizlenebileceğini gösteren önemli metinler


Amerikan yazınının en büyük yazarlarından, kült roman Moby Dick’in yazarı Herman Melville, bir denizci-yazar olarak tanımlanabilir. 1837 yılında denizcilik yaşamına başlayan Melville, on dokuzuncu yüzyılın sonuna dek farklı gemilerde denizci olarak çalışmış ve gemilerde, deniz kaptanları ve tayfaları arasından seçtiği karakterleri kurmaca dünyalara taşımıştır. Yazarın Moby Dick ve Billy Budd gibi yapıtlarında, kadınlara yer olmayan erkekler dünyasında, erkekler arasındaki dostlukları ve yakınlaşmaları betimlemiş; bu “homososyal” erkek dünyasında arzunun “homoerotik” bağlamlarda yansımalarını ele almıştır. 1850’lerde, Melville’in yoğun olarak yazdığı dönemde, erkekler arasında cinsel yakınlaşma, tartışılması bile yasak, tabu konulardan biriydi. Bu açıdan bakıldığında, Melville gibi edebiyat kanonunda yer edinmesi geç ve zor gerçekleşmiş bir yazarın, yapıtlarında erkekler arasındaki arzunun ekonomisi ile uğraşması, biçemsel açıdan farklı uygulamaları gerektiyordu. Melville’in yapıtlarının Queer Kuram açıdan okunması, yazarın betimlediği erkekler dünyasındaki “homososyal” arzu dinamiklerini açıklamanın ötesinde, dönemin erkeklik kurgusunu da çözümlemeye yardımcı olabilir. Melville’ın Billy Budd adlı kısa romanını okurken, Thomas Mann’ın Venedik’te Ölüm ve Oscar Wilde’ın Dorian Gray’in Portresi adlı romanlarını düşünmekte de yarar var.

Melville’in ölümünden sonra yayınlanan Billy Budd adlı kısa romanda, Melville’in eşcinsellik ile ilgili düşüncelerinin, önceki romanlara göre daha belirginleştiğini görüyoruz. Melville bu romanında erkekler arasındaki yakınlaşmayı artık yalnızca “derin dostluklar” olarak değil, homoerotizm yüklü ve cinsel arzunun hüküm sürdüğü yakınlaşmalar olarak betimler. Elbette yaşadığı dönemin koşulları gereği, ne kendi eşcinselliğini, ne de yapıtlarında betimlemeye çalıştığı eşcinsel ilişkileri bütün açıklığı ile aktaramadığından, bugün Queer yaklaşımlar ışığında yapılacak okumalar, bu anlamları satır aralarında bulabilmektedir.

Billy Budd, askeri bir gemide çalışan, farklı rütbelerde üç erkek arasındaki aşk ve arzu ilişkisi ekseninde kurgulanmış: Gemiye yeni alınan genç ve yakışıklı denizci Billy Budd, Kaptan Edward Fairfax Vere ve Silah Subayı John Claggart. Billy Budd’ın romanda fiziksel özellikleri tanımlanırken, yazar bu denizcinin gençliğini, yakışıklılığını, iyi huyunu ve herkesin üzerinde bıraktığı büyüleyici etkiyi betimler. Gemiye ilk gelirken, “Apollo gelmiş sanki bavuluyla” (s.16) gibi bir betimleme, yazarın bu genç denizci karakterin fiziksel güzelliğine ne kadar önem verdiğini gösteren yanızca bir örnektir. Roman boyunca Melville, bu genç denizcinin fiziksel özelliklerini vurgulamaya devam eder: “... o mükemmel İngiliz erkeği fiziğinin hamuruna yoğrulmuş Billy Budd yüzünden, Yunan heykeltıraşın insan gücünün timsali olan kahraman Herkül’e verdiğini dinginlik, cana yakınlık okunuyordu” (s.20).
Billy Budd, “Yapmacık durmayan yakışıklılığı ve kaygısızlığıyla kimsenin gözüne batmamıştı” (s.17), fakat gemideki diğer denizcilerin, adı bir türlü konulamayan “hayranlıkları” ve “arzuları”, bir trajediyi hazırlamaktadır. Billy Budd, yeni görev aldığı gemide çalışmaya başladığında, çoğunluğun sevgisini kazanır. İyi huyludur ve kimseye zarar vermez. Melville, yakışıklılığı ve iyi huyu dışında, Billy Budd’ı çevresindeki diğer erkek karakterlerden başka özellikleri nedeniyle de ayırır. Billy Budd, çok heyecanlandığında ve kaygılandığında kekelemeye başlar ve eğer bu heyecan ve kaygı artarsa, hiç konuşamaz duruma gelirdi: “Yakışıklı Denizcimizin her yerde görmeyi umabileceğimiz kadar erkeksi bir güzelliği olsa da, yine de Hawthorne’un kısa hikayelerinden birindeki güzel kadın gibi tek bir kusuru vardı. (...) ara sıra kendini gösteren bir dil tutulması sorunundan mustaripti” (s.23). Budd aynı zamanda, doğumu belli olmayan, ailesi bilinmeyen bir ‘buluntu’ idi: “... Billy’nin bütün ailesi, birazdan da göreceğimiz gibi kendisinde saklıydı” (s.18). Billy’nin “konuşma” konusundaki engeli ve bir aile yapısının içinde bulunmaması, Queer bir açıdan değerlendirdiğimizde, düzenin dışında, “öteki” olmaya aday, kabul edilmiş normların dışında bir karaktere dönüştürmektedir.

Bu derinde yatan farklılıklar, Billy Budd için ağır ama emin adımlarla bir felakete dönüşecektir. Silah Subayı John Claggart, Billy Budd gemide çalışmaya başladığı günden başlayarak, bu genç ve yakışıklı denizciye tuhaf bir tutum sergiler. Yazarın Claggart karakterini bir sisin ardındaymış gibi betimlemesi, Billy Budd’a karşı hissettiklerini hiçbir yerde tam ve açık bir biçimde açıklamaması ilginçtir. Claggart ve Billy arasındaki ilişki, neredeyse bir sırdır ve bunun içeriğini belki kendileri bile anlamamaktadır. Melville, Claggart’ın Billy Budd’tan hoşlandığını, fakat bu arzusundan kendisinin bile “tiksindiğini”, bundan “korktuğunu” anıştırmalı bir biçimde de olsa aktarır: “Claggart’ın fark edilmeyen bakışı”ndan söz ederken, “gözleri(nin) tuhaf bir biçimde ateşli yaşlarla dolmaya” başlamasından söz eder (s.83). Melville, bu bakışların ardında yatan duygunun, Billy’e karşı bir sevgi olduğunu da belirtmeden edemez: “Üstelik bazen bu kasvetli ifadelerde tatlı bir hüzün de olurdu. Sanki kader ve yasaklar olmasa Claggart Billy’i sevebilirmiş gibi” (s.83).

Romandaki ana olay örgüsü, Claggart ve Billy Budd arasında giderek ivme kazanan bu gizemli ve arzu dolu düşmanlıktır. Claggart sonunda, Billy Budd’ı Kaptan Vere’a şikâyet eder. Babacan, entelektüel ve yine yakışıklı bir karakter olan Vere, Claggart’ın suçlamalarına inanmaz, fakat gemi kaptanının önünde Claggart tarafından ciddi bir biçimde suçlanan Billy Budd, o kadar korkar ve kaygılanır ki, kekelemeye başlar ve konuşma yetisini o anda tamamen yitirir. Kendisini ancak, Claggart’a bir yumruk indirerek savunabilir. Fakat bu yumruk Claggart’ı yere devirir ve onu öldürür. Billy Budd, nedenini bile anlamadığı bir düşmanlık karşısında, kendini kelimelerle savunamadığı için öldürme amacı gütmeyen bir yumruğu yüzünden katil olmuştur! Askeri deniz yasalarına göre, Kaptan Vere’in gönülsüzlüğüne rağmen, Billy Budd gemide asılarak idam edilir.
Billy Budd, Eve Kosofsky Sedgwick gibi Queer kuramcıların okumalarında da görüldüğü gibi, erkekler arasındaki “eşcinsel” arzunun ve “homososyal” dinamiklerin edebiyat metinlerinde nasıl gizlenebileceğini gösteren önemli metinlerden. Erkekler dünyasında arzular, duygular açıkça dillendirilmez. Erkekler için “erkek” olmak, hissedilen arzu ve duyguları kabul edip yaşamaktan daha önemlidir. Fakat insanın arzularını ve duygularını bastırması, sonunda onun ruhsal, ve hatta bedensel ölümünü hazırlar. Erkekler, “erkek” olmaya çalışırken ölebilir ve öldürebilirler.

BILLY BUDD
Herman Melville
Çeviren: Fatih Bayrakçıl
Zeplin Kitap, 2015
150 sayfa, 13 TL.

GÖKÇEN EZBER- RADİKAL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder