15 Eylül 2014 Pazartesi

LGBT’lerin kabullenilişi ve giderek sönümlenen ‘Gayborhood’lar

Chicago’nun Boystown semtinde bulunan en eski gay barlardan birinde barın müdavimleri, barda tanık oldukları olaya gülmekteler: Bir heteroseksüel kadın sürüsü…

Little Jim adlı barın 39 yıldır müdavimi olan 61 yaşındaki semt sakini Jame Davies, espri ile karışık “Sanki gay müzesinde gibiydiler. Fosilleşip fosilleşmediğimizi görmeye gelmişler gibi.” diyor.

GAYBORHOODLAR CAZİBESİNİ KAYBEDİYOR

Bunu ilerlemenin bir işareti olarak görebilirsiniz, fakat British Colombia Üniversitesi’nden sosyolog Amin Ghaziani bunu Amerika’nın tarihi gay yerleşim bölgelerinin “gayliğinin azaltılması (de-gaying) veya heteroseksüelleştirilmesi (straightening)” olarak yorumluyor.

Aralarında yirmi heteroseksüelin de bulunduğu bir grubun, homoseksüel evlilikler ve oy verme hakkı için açtıkları davaların federal mahkemelerde kazanılması, Amerika’da LGBT bireylerin gittikçe kabul edildiğinin göstergesi. Akademisyenler ve demograflar bu durumu ‘gayborhood’ (gay/eşcinsel semti) denilen bölgelerin cazibesini kaybedişinin sebebi olarak görüyor. Gay ve lezbiyenlerin, ‘gayborhood’lardan göçünün boyutunu hesaplamak zor. Çünkü Birleşik Devletler Nüfus Sayımı Bürosu bireylere cinsel yaşamları hakkında sorular sormuyor. Ancak, büro homoseksüel çiftlerin yaşadıkları hane bilgilerini toplamakta. Bu veriler eksik de olsa ABD’nin en doğru LGBT nüfusu hesaplamasını ortaya koyuyor. Ghaziani’nin yeni kitabında (There Goes the Gayborhood) not ettiği üzere; son 10 yılda, gay yerleşim bölgelerinde yaşayan gaylerin sayıları ülke genelinde yüzde 8.1 azalmış, lezbiyen bireylerin yüzde 13.6 oranında düşmüştür.

GAYBORHOOD İKİLEMİ

Görünürde bu durum yani demografinin değişmesi, gelişimin bir göstergesi. Sayıca az gay ve lezbiyen bireyler kendilerini dışarıya kapalı yerleşim bölgelerinde saklanmak zorunda hissetmiyorlar. Fakat bu değişim aynı zamanda eşcinsel topluluklar için ikilem yaratıyor. Bu topluluklar 50 yıllık eşcinsel hakları mücadelesinin odak noktası olan ve kültürel olarak önem teşkil eden bu mekanları nasıl koruyacaklar?

Ghaziani’ye göre sorulması gereken, bu kurtarılmış, güvenli bölgelere daha güvenli zamanlar geldiğinde ne olacağı.

DAHA ÇOK ÇOCUK ARABASI, DAHA AZ SEKS SHOP

Ghaziani ve diğer sosyolog ve demografların dikkatini çeken bu yavaş değişim, Boystown ve ABD’nin diğer kapalı gay bölgelerinde gözle görünür biçimdedir.

Seattle’daki tarihi eşcinsel dostu Capitol bölgesindeki homoseksüellerin hane sayısı, 2000-2012 yılları arasında yüzde 23 azalırken, yakın çevrelerdeki semtlerde ve şehrin çevresindeki banliyölerde eşcinsellerin hane sayısı artmıştır.

Washington Üniversitesi’nden Amy Spring’in 2012 yılında yaptığı araştırma ise gay ve lezbiyenlerin Washington’daki Tacoma bölgesi ve Nevada’nın Spring Valley bölgesi gibi orta büyüklükteki şehirlere dağıldıklarını gösteriyor.

Chicago ‘da Boystown ve komşu semtlerdeki eşcinsel nüfus yüzde 12 civarında. Bu Chicago ‘daki en yüksek oran. Fakat Ghaziani, diğer semtler ve varoşların da bu sayıya ulaşmakta olduğunu söylüyor.

Boystown, hala gökkuşağı renkli ‘onur’ direkleri ve Halsted caddesi boyunca sıralanan gay ve lezbiyen önderlerin tabelaları ile bir anıt özelliğini koruyor. Semti ikiye bölen ana cadde de ülkenin en büyük LGBT topluluğu merkezi. Bir hamam ve pek çok gay bar ve kulüpleri bulunuyor.

Ayrıca ABD’nin belediyece tanınmış ilk eşcinsel semti olmaktan gurur duyan Boystown, yakında LGBT bireylerin ihtiyaçları için planlanan uygun fiyatlı konut geliştirme projesine ev sahipliği yapacak. Fakat Halsted caddesi bugünlerde, heteroseksüel çiftlerin sürdüğü bebek arabalarıyla dolu. Bölgenin göl kıyısına yakın olması ve en iyi eğitimin verildiği devlet ilkokulun bölgede yer alması burayı bir çekim merkezi haline getirdi.

Değişen zevklerin işareti olarak, Ghaziani’nin belirttiğine göre, semtin sunduğu doğal görüntünün en belirgin unsuru olan seks shopların yerinde artık manikür pedikür salonları var. Ghazianinin röportaj yaptığı pek çok heteroseksüel semt sakini, Boystown’u bir eşcinsel semti olduğunu bile düşünmüyor.

Eşcinsel semtlerindeki gay yaşamının merkezi olan barlar bile değişmekte. Semtin simgesi olan büyük dans pisti ve amatör drag (erkeklerin kadın kıyafetleri giymesiyle yapılan gösteriler) gecelerine ev sahipliği yapan mekanlar, viski barları ile yer değiştirmiş durumda. Little Jim barmeni ve semt sakini Jimmy Bissonette, “Bu gece kulübü, şehirdeki yok olan onlarca gece kulübünden sadece biri” diyor.

Yaşlı müşterileri çeken loş ışıklı bir barda, bar masasının arkasında duran Bisonette “Gençler artık ‘parıltılı’ barlar istiyorlar.” diyor.

İnternette, gay semtlerinin çekiciliğini azaltan unsurlardan. gay camiası içerisinde çeşitli işlerle ilgilenmiş olan Mark Thomas’ın gözlemlerine göre yeni nesil,

internetteki konuşma odaları, randevu siteleri ve gaylerin gündelik buluşmalarına yardım eden Grindr gibi uygulamaları tercih ediyor.

YÜKSELEN FİYATLAR

Muhtemelen Boystown’un değişen yüzünü ve ülkedeki eşcinsel yerleşim yerlerini en fazla etkileyen faktörlerden biri seçkinleştirme.

1970’lerin sonu ve 1980’lerin başında, bu semtin başı çeteler ve yaygın suçlarla beladaydı. Bu da konutların ucuzlamasına yol açıyor ve bu durumda ev sahipleri de semte yönelen gaylere karşı ayrımcılık yapmaya pek niyetlenmiyordu. New York’taki West Village ve San Francisco’daki Castro semtlerinde olduğu gibi Boystown’da da semte olan LGBT akını konut stokunu yeniden canlandırdı ve yeni iş kollarının da bölgeye akın etmesini beraberinde getirdi. Son olarak da istenen miktarda bir toplamdan daha az insanın seçkinleştirilmesine neden oldu

Fakat zaman içinde Boystown’daki gay nüfusun bir kısmı, özellikle fiyatlar ucuz iken gayrimenkul satın alamamış olanlar, kiraların hızla yükselmesi ve semtin yaptığı sıçrama nedeniyle buradaki yaşam giderlerini karşılayamaz oldular.

“Hiçbirimizin olmasını istemediğimiz şey oldu” diyor Thomas, “Gayrimenkul fiyatları tavan yaptı, semt sakinleri daha zenginlerden oluşmaya başladı ve sokaklara bebek arabaları hakim oldu. Nihayetinde bu olanlar, ciddi miktarda gay nüfusunu şehirdeki başka semtlere veya uygun herhangi bir yere gitmeye zorladı.”

Çevredeki kenar mahallelerden biri olan Berwyn yükselen fiyatlar ve LGBT’lerin toplumda daha fazla kabul görmesinden yararlanabilmek için arayışa girdi.

Devam etmekte olan bir pazarlama kampanyası, yaklaşık 57,000 nüfuslu ve şehir merkezine 13 kilometre uzaklıktaki bu yere göreceli olarak ucuz kalan evleriyle müşteri çekmeye çalışıyor. Aynı zamanda Berwyn’in ülkede en yüksek eşcinsel hane yoğunluğuna sahip yerlerden biri olması ve Illinois eyaletinde yasal hale geldiğinden beri eşcinsel evlilikler konusunda lider konumda bulunmasıyla övünüyor.

Berwyn, gay ve lezbiyenlerin mavi yakalılara ait bu yerleşim yerine taşınmayı düşünmelerini sağlamak için Onur Yürüyüşü ve Boystown’daki etkinliklere temsilciler de gönderiyor.

Kar amacı gütmeyen Berwyn’i Geliştirme Derneği yetkililerinden Amy Crowther, “İnsanların tek istediği güzel ve konforlu bir yaşam sürmek. Gidecekleri yerler, yapabilecekleri etkinlikler ve iyi bir ev istiyorlar. Berwyn tüm bu imkanlara sahip ve burada açık bir kültür var. Homojen bir yapıda değiliz.” diyor.

BİR DÖNEMİN SONU MU?

Bazı gay ve lezbiyenlere göre, gay semtleri artık eskisi kadar gerekli ve faydalı değil. 46 yaşındaki Michael Rogers, yaklaşık 20 yıl önce batı Pensilvanya’dan Washington D.C.’ye taşındığında başkentin büyük eşcinsel yerleşim bölgelerinden Dupont Circle’da yaşamak için can attığını anlatıyor. Fakat, geçen yıl Oregon eyaletinin Portland kentine taşınırken büyük bir LGBT nüfusu ile birlikte ikamet etmenin pek de önceliği olmadığını söylüyor. Rogers, “Bundan 20 yıl sonra eşcinsel semtlerinin bugün bilinen halleriyle var olmaya devam edip etmeyeceğinden emin değilim.” diyor.

Washington’daki Third Way(Üçüncü Yol) isimli, kamuoyunda LGBT’lerin durumunu takip eden grubun araştırmacılarından biri olan Lanae Erickson Hatalsky, kendisinin ve eşinin büyük sınavlarını ilk evleri için Washington D.C.’de alışveriş yapmaya başladıklarında verdiklerini belirtiyor. Semtin içinde el ele tutuşarak rahatsız bakışlar ya da ıslıklarla karşılaşmadan dolaşabilecekler miydi? Çocuk sahibi olurlarsa okulda veya çocuk parkında iki annesi olan tek çocuk onlarınki mi olacaktı? “Bir önceki LGBT kuşağı kendilerine korunaklı ve kabul edilmiş yerler yaratmak için fazlaca çaba harcamak zorunda hissettiler ve Y kuşağı LGBT’lerinde olmayan bir his.” diyerek devam ediyor: “Ben bizim cinsel yönelimine bakmaksızın herkesle dost olabileceğimizi ve gitmek istediğimiz hemen hemen her yere gidebileceğimizi hissettiğimizi düşünüyorum.”.

Chicago  içinde ve çevresindeki kimi yerlerde partneri ile birlikte yaşamış olan Jaime Zurheide(38) eşcinsel semtlerini hiçbir zaman çok çekici bulmamış. Doktora öğrencisi olan Zurheide ve partneri gay ve lezbiyenler için bir pazar olmaya çalışan Berwyn’de bir ev satın almışlar. Zurheide semtin misafirperverlik için harcadığı çabayı takdir ediyor. Ancak, buraya taşınma kararlarının işe gidiş geliş süresi ve maddi yükle ilgili basit hesaplamalara dayandığını belirtiyor. Kendi kuşağının, özellikle de şehirde yaşayan kesimin, önceki kuşağın gay ve lezbiyenlerinin sahip olmadığı bir konforla yaşadığını söyleyip ekliyor: “Burada(Chicagoland) 10 yıl yaşadım ve bu hiçbir zaman üzerine düşüneceğim bir konu olmadı. Daha eski kuşaklara baktığımızda onlar için uğruna savaşılacak daha çok şey vardı. Ben kabullenilmek için mücadele etmek zorundaymışım gibi hissetmiyorum.”

USA TODAY’den çeviren Eda Başoğlu- Cansu Özyapıcıel

Evrensel gazetesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder